Yazar: Soheila Zarfam

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

Mesud Pezeşkiyan, bu uyarıyı İsrail'in son günlerde "Lübnan'ı parçalamakla" tehdit ettiği ve cumartesi günü işgal altındaki topraklara yapılan ve Hizbullah Direniş hareketine atfettiği füze saldırısına karşılık vermeye hazırlandığını belirttiği bir dönemde yaptı. Ayrıca, saldırıda kullanılan silahın İran yapımı olduğunu da iddia etti. 

İşgal altındaki Golan Tepelerinde bir futbol sahasına isabet eden füze, çoğu çocuk 12 kişinin ölümüne yol açtı. Hizbullah, saldırının sorumluluğunu reddederken, görgü tanıkları olayın yanlış ateşlenen bir Demir Kubbe önleme füzesinden kaynaklandığını bildirdi.

Futbol sahası, ağırlıklı olarak Dürzi kasabası olan Majdal Shams bölgesinde yer alıyordu. İsrail askeri sözcüsü Daniel Hagari, başlangıçta kurbanları "İsrail vatandaşı" olarak tanımlarken, daha sonra rejimin muhabirlerine ölenlerin İsrail vatandaşı olmadığını söylerken yakalandı. Hagari, mikrofonun sesini kaydettiğinden habersiz görünüyordu.

Bazı analistler, İsrail'in Lübnan, Suriye ve Filistin topraklarında yaşayan büyük Dürzi topluluğunu kızdırmayı ve Direniş güçleriyle karşı karşıya getirmeyi umduğunu düşünüyor. Şu ana kadar rejimin planının başarısız olduğu görülüyor.

Pazartesi günü yapılan telefon görüşmesinde Pezeşkiyan, son 10 ayda yaklaşık 40,000 kişinin İsrail ateşiyle öldürüldüğü, nüfusun geri kalanının ise rejimin insan eliyle yarattığı kıtlık ve bölgenin altyapısını tahrip etmesi nedeniyle hayatta kalma mücadelesi verdiği kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde insani koşulların giderek kötüleştiğine dikkat çekti.

İran Cumhurbaşkanı, "İran, Gazze'deki krizin çözümüne yardımcı olmak ve bölgede barış ve istikrarı tesis etmek için hiçbir çabadan kaçınmayacaktır" dedi.

İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney, pazar günü Pezeşkiyan'ı resmi olarak kabulü sırasında yaptığı açıklamada, dünyanın aklını başına toplaması ve "İsrail konusunda ciddi bir karar vermesi" gerektiğini söyledi.

"Siyonist rejim bir hükümet değildir. Onlar bir suçlular çetesi, bir katiller çetesi ve bir terör çetesidir. Terörizm, zulüm ve suç eylemlerinde dünyadaki insanlık suçu tarihinde şok edici bir seviyeye ulaştılar" dedi.

İran Fransa ile İlişkilerini Geliştirmeye Hazır

Pezeşkiyan, konuşmasının başka bir bölümünde, Macron'a İran'ın Fransa ile ilişkilerini "dürüstlük" ve "karşılıklı güven" temelinde geliştirmeye hazır olduğunu söyledi. Ayrıca, Tahran'ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı (JCPOA) yeniden canlandırmak için görüşmelere katılmaya hazır olduğunu ifade etti. Ancak Tahran'ın diğer taraflardan "tüm taahhütlerini yerine getirmelerini ve İran ulusuna yönelik baskı ve baskıcı yaptırımlara son vermelerini" beklediğini belirtti.

Pezeşkiyan'ın açıklamaları, Ayetullah Hamaney'in pazar günü cumhurbaşkanını kabulü sırasında Avrupa ile ilişkilerin geliştirilmesinin İran için bir öncelik olmadığını ancak İran'a yönelik davranışlarını düzeltmeleri halinde ülkenin Avrupa ülkeleriyle daha derin ilişkiler kurmaya istekli olduğunu söylemesinin ardından geldi.

"Eğer bu ülkeler yanlış davranışlardan kaçınırlarsa, onlarla da ilişkilere öncelik vereceğiz. Ancak, düşmanca davranışları unutulmayacak birkaç ülke var" dedi.

Son Yıllarda Avrupa'nın İran ile İlişkilerinin Durumu

İran ile Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkiler, büyük ölçüde Avrupa'nın giderek artan düşmanca tutumu nedeniyle son yıllarda önemli ölçüde kötüleşti.

Domino taşı, Avrupa Üçlüsü'nün (Almanya, İngiltere, Fransa) Washington'un 2018'de JCPOA'dan çekilmesini telafi edememesi ile başladı. Dönemin Başkanı Donald Trump'ı anlaşmayı feshettiği için kınayan ve en azından sözde İran'ın yanında yer alan üç ülke, Joe Biden yönetiminin başlamasıyla birlikte Tahran'la gerilimi tırmandırmaya başladı.

Avrupa, o zamandan beri İran'a karşı, hepsi asılsız ya da yanlış suçlamalara dayanan çeşitli yaptırımlar uyguluyor. Bu yaptırımlar, bankacılık işlemleri, ulaşım, petrol satışı, teknoloji, akademik hizmetler ve hatta İran'ın petrol ve gaz sektörüne yapılan yatırımlar da dahil olmak üzere geniş bir alanı kapsıyor. Bu yaptırımlar, Avrupa ülkeleri tarafından uygulanan bireysel yaptırımlara ek olarak uygulanmaktadır.

Avrupa İran Konusunda Washington'dan Ayrılmalı

Avrupalılar, sadece İran'la değil, dünyadaki hemen her ülkeyle ilişkilerini ayarlama konusunda Washington'un izinden gitme eğilimindeler. Tüm yumurtalarını tek bir sepete koymuş durumdalar ve yeni bir dünya düzeninin oluşmakta olduğu gerçeğini aktif olarak görmezden geliyorlar; bu da Avrupa'nın en azından dış politika ve güvenlik politikasında Washington'dan ayrılması gerekebileceği anlamına geliyor.

Avrupa'nın lider olarak ABD'ye sarılırken aldığı son büyük karar, Moskova'nın Ukrayna'yı işgaline yanıt olarak Rusya ile bağlarını büyük ölçüde koparmaya karar vermesiydi. Şubat 2022'den bu yana AB, Kiev'e 156 milyar dolar askeri ve mali yardımda bulundu; ancak bu yardımların büyük bir kısmı, savaş alanında bir nesil genç erkeği kaybetmiş olan Ukrayna güçlerine ulaşmadan Rusya tarafından imha edildi.

AB ise ABD'nin Rusya'nın Avrupa'nın geri kalanını istila etme planlarına ilişkin uyarılarının da etkisiyle Ukrayna'ya para akıtmaya devam ediyor. Analistler, Ukrayna kuvvetlerinin geleceği için daha da kasvetli bir tablo çiziyor ve Rusya'nın askeri üstünlüğü karşısında sadece daha fazla başarısızlıkla karşılaşacaklarını öngörüyorlar.

Umutsuz Ukrayna ordusuna para harcamanın yanı sıra, Avrupa ABD'den ithal ettiği Rus gazından dört kat daha pahalıya gaz satın almak zorunda kaldığı için daha fazla ekonomik zorluk yaşıyor. Öyle görünüyor ki Washington bu yolla para kazanmaya devam edecek, zira Kuzey Akım boru hattını havaya uçurarak Rus enerji ürünlerinin Avrupa'ya ihracatını engellemeyi başardı.

Avrupa'nın Washington'un dış politikalarına körü körüne itaat etmesinin sonuçları, yeni İran yönetiminin Avrupa ile bağlarını genişletme isteği ve İslam Devrimi Liderinin bu hamleye yeşil ışık yakmasıyla birlikte, İran'a yönelik politikaların gözden geçirilmesi gelecekte Avrupa devletlerinin yararına olacak gibi görünüyor.

Kaynak: Tehran Times

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.