GAZZE PLANI AÇIKLAMASI AMERİKAYA ZARAR VERDİ

System.Web.UI.WebControls.Label / GAZZE PLANI AÇIKLAMASI AMERİKAYA ZARAR VERDİ / GAZZE PLANI AÇIKLAMASI AMERİKAYA ZARAR VERDİ / hamaset.com.tr

11 Şubat 2025 Salı

Çeviren:Haber Merkezi |

ABD'nin Gazze'yi ele geçirmesi önerisi, yeni ABD yönetiminin Orta Doğu'daki neredeyse tüm dış politika hedeflerini sekteye uğratacaktır.

GAZZE PLANI AÇIKLAMASI AMERİKAYA ZARAR VERDİ / hamaset.com.tr

Yazar: Ahmed Aboudouh

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

 

Müzakere taktiği olsun ya da olmasın, Trump'ın Gazze planı şimdiden onarılamaz bir zarar verdi

Başkan Donald Trump, bundan sonra ne olursa olsun, Orta Doğu'da yeni bir gerçeklik başlattı. Gazze'deki rehine anlaşmasını da torpilledi mi? Muhtemelen. ABD'nin bölgeye ilişkin önerdiği politika BM Genel Sekreteri tarafından etnik temizliğe karşı uyarılara yol açtıysa ve ABD'nin iki devletli çözüme olan bağlılığını fiilen sona erdirecekse insanlar başka nasıl bir sonuç beklemeli?

İsrail ordusuna Filistinlilerin Gazze'den çıkışına izin verecek planlar hazırlaması emri verildi bile. Bu gelişme, ABD Başkanı'nın ABD'nin Gazze Şeridi'ni ele geçireceğini ve 'orada da bir iş yapacağını' söylemesinin ardından geldi.

Amerika'nın Gazze'yi 'Orta Doğu'nun Rivierası' haline getirmek için 'uzun vadeli bir mülkiyet pozisyonu' alacağını açıklayan Başkan, “Buranın sahibi olacağız ve sahadaki tüm tehlikeli patlamamış bombaların ve diğer silahların sökülmesinden sorumlu olacağız” dedi.

Beyaz Saray daha sonra ABD'nin Gazze'yi yeniden inşa etme ya da asker gönderme taahhüdünde bulunmadığını söyleyerek teklifinin bazı yönlerini geri çekti. Ancak Trump daha sonra pozisyonunu iki katına çıkararak şeridin İsrail tarafından ABD'ye teslim edileceğini söyledi.

 Bu da İsrail'in Gazze'yi terk etmeye niyeti olmadığını gösteriyor. Bu da Hamas'ın anlaşmanın geri kalan aşamalarını uygulamaktan vazgeçmesi ve savaşı yeniden başlatması için bir bahane oluşturuyor. 

Kimse bu planı ikinci bir Balfour Deklarasyonu ya da belki de ikinci bir Nakba olarak nitelendirdiği için suçlanamaz. Planın Filistinlilerin kimliğine ve onuruna gösterdiği kayıtsızlığın yanı sıra Trump, planın açılışında konuğu olan Benjamin Netanyahu'nun Gazze'nin bir 'yıkım alanına' dönüşmesinden sorumlu olduğunu görmezden geliyor gibiydi.  

Eğer Trump'ın göz kamaştırıcı müdahalesi, teklifte mantık arayan bazılarının iddia ettiği gibi bir pazarlık taktiğiyse, çoktan başarısız oldu. Kırılgan barış sürecine ve ABD'nin prestijine büyük zarar verildi. Daha pratik bir ifadeyle bu plan, Trump yönetiminin Orta Doğu'da sahip olduğunu iddia ettiği her türlü politik hedefin önünde engel teşkil etmektedir.

Netanyahu için Can Simidi

Netanyahu ile görüşmesinden önce Trump, Gazze'deki mevcut ateşkes anlaşmasının devam edeceğine dair 'hiçbir garantisi olmadığını' vurgulayarak İsrail'in aşırı sağcı dincilerinin ekmeğine yağ sürmüştü.

Bunu yaparken de Netanyahu'nun siyasi kariyerini kurtarabilecek bir can simidi attı. Amerika'nın Mısır ve Katar ile birlikte ateşkesin garantörü olma rolünden fiilen vazgeçerek İsrail başbakanının kırılgan anlaşmayı düşürmesinin ve hükümetini ayakta tutmasının önünü açtı (Netanyahu ateşkesi sürekli olarak 'geçici' olarak nitelendirdi).

Trump'ın planının açıklanmasıyla Netanyahu kendisini aşırı sağcı taraftarlarına, ABD başkanının Orta Doğu vizyonunu gerçeğe dönüştürebilecek tek İsrailli siyasi figür olarak sunabilir.

Bu vizyon, yani Filistinlilerle barışı sonsuza dek gömmek, Trump'ın Gazze planıyla destekleniyor. Filistin devletine giden yolu açmak için yasadışı İsrailli yerleşimcileri çıkarmak yerine, Filistinlileri Gazze'den çıkarmak Filistin devletine son verecektir ki bu da Netanyahu'nun saklamak istemediği bir hedeftir.

ABD'nin Gazze Şeridi'ni ele geçirmesi aynı zamanda İsrail'in Batı Şeria üzerindeki egemenliğini tanımaya yönelik daha büyük bir pazarlığın da parçası olabilir- İsrail'in aşırı sağcılarının büyük bir kısmının talep ettiği gibi. Bu, ABD politikasında daha önce hayal bile edilemeyecek bir dönüş olurdu. Trump-Netanyahu zirvesinin ardından bu gerçek bir olasılık olarak görülmeli- artık her şey ortada. 

Arapların öfkesi

Başkan Trump'a göre Gazze belki de Akdeniz'de emlak zengini olmak için en uygun yer. Eski bir emlak müteahhidinin böyle düşünmesi şaşırtıcı değil.

Ancak komşu ülkeler için bu bir ölüm kalım meselesi. Mısır ve Ürdün, Trump'ın önerisinden kaynaklanan varoluşsal tehditlerle karşı karşıya: Filistinlilerin ülkelerine yerleştirilmesi rejimlerini istikrarsızlaştıracak, aşırıcılığı körükleyecek ve topraklarını Filistinlilerin İsrail'e yönelik saldırıları için fırlatma rampasına dönüştürecek. İsrail ile yaptıkları barış anlaşmaları fiilen uçuruma atılmış olacaktır.

Bu 'Önce Amerika' açısından bile büyük bir kusurdur: Gazzelileri iki kez yerlerinden etmek (Gazzelilerin çoğu başlangıçta İsrail ve Batı Şeria'daki evlerini terk etmeye zorlandı) Batı dostu Arap rejimlerinin parçalanması için reçetedir.

Mısır, İsrail'in Filistinlileri kovmaya yönelik hamlelerinin aralarındaki barış anlaşmasının sona ermesi anlamına geleceğinin sinyallerini verdi bile. Bu kez bu blöf olarak algılanmamalıdır. Mısır'da hükümet tarafından yönetilen medya, aktivistler, akademisyenler, sosyal medya ve hatta sadık rakipleri Müslüman Kardeşler bile nadir görülen bir şekilde Cumhurbaşkanı Fetih El Sisi hükümetinin arkasında saf tutuyor.

Ürdün'de Müslüman Kardeşler Eylül ayında yapılan seçimlerin ardından parlamentoda önemli bir güç haline geldi ve nüfusun çoğunluğu Filistin kökenli. Filistinlilerin Gazze'den çıkarılması halinde Amman'daki hükümet tamamen çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.  

ABD'nin Filistin topraklarını ele geçirmesi, bölgesel bir savaşı tetiklemese bile İran'ın bölgedeki vekillerinin meşruiyetini tazeleyecektir.

Başkanlığının ilk günlerinde Trump'ı kızdırmamak için temkinli davranan Körfez ülkeleri de Başkan'ın planına sıcak bakmıyor. Aksine Trump'ın görünürdeki ciddiyeti ve bu önerinin güvenliklerine yönelik ciddi tehdidi karşısında şaşkınlık içindeler. Bu tehdit hem iç hem de dış kaynaklı: ABD'nin Filistin topraklarını ele geçirmesi, bölgesel bir savaşı tetiklemese bile İran'ın bölgedeki vekillerinin meşruiyetini tazeleyecektir.

Bu durum Suudi Arabistan'ın açıklamanın ardından Filistin devleti konusundaki 'değişmez' pozisyonunu teyit etmesini açıklıyor. Aralarında Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ın da bulunduğu beş Arap dışişleri bakanı Trump yönetimine gönderdikleri mektupta Filistinlilerin yerlerinden edilmesini reddetti.

Öncelik yok, vizyon yok, barış yok

Bu açılardan Trump'ın önerisi, seçime girdiğinden beri Başkan'ın kitaplarında yer alan tüm bölgesel önceliklerle çelişiyor: Gazze'de yeni bir çatışmayı körükleyecek; İsrail'in Mısır ve Ürdün ile barışını tehlikeye atacak ve İran'ı direniş söylemiyle birlikte baskın bir güvenlik aktörü olarak yeniden canlandıracak.

Ayrıca Çin ve Rusya'ya kendilerini bölgenin ve Küresel Güney'in şampiyonları olarak konumlandırma ve Amerikan yeni sömürgeciliğine karşı çıkma fırsatı verecektir.

Eğer bu Trump tarzı bir müzakere taktiği olsaydı, çatışma tarihinin açık ara en kötüsü olurdu. Sonuçta bunların hiçbiri muhtemelen gerçekleşmeyecek. Ancak sahadaki statükoyu şimdiden değiştiriyor.

Planın arkasındaki niyet Netanyahu'nun rehineleri serbest bırakmasının önünü açmak ve ardından savaşı yeniden başlatmak. Ancak bu plan, Hamas'ın rehinelerin serbest bırakılmasını geciktirmesine olanak tanıyarak Şerit'teki gerilimi daha da arttırabilir: Hamas bu önerinin 'ateşe benzin dökmek' anlamına geldiğini belirtti.

Bu aynı zamanda Netanyahu ve İsrail aşırı sağının tüm Orta Doğu'yu nasıl yeniden şekillendirmek istediğini de gösteriyor. İsrail Başbakanı, Suudi Arabistan'da bir Filistin devleti kurulmasını isteyecek kadar ileri gitti çünkü 'orada çok toprakları var' diyerek normalleşmenin suya düştüğünü fiilen ilan etti.

Zaman geçtikçe Amerikalılar, Netanyahu hükümetinin barış ve istikrarın önünde durarak ABD'nin bölgedeki çıkarlarına en azılı düşmanlarından daha fazla zarar verdiğini anlamaya başlayacaktır. Bölge şimdiden Trump'ın ikinci döneminin bölgesel düzenden geriye kalanlar için bir yıkım topu olduğunu ve bir dört yıl daha kaos, kan dökülmesi ve yıkım riski taşıdığını görüyor.

Kaynak: Chatham House

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.