İSRAİL BÖLGEYİ KANLI BİR FELAKETE DOĞRU SÜRÜKLÜYOR

System.Web.UI.WebControls.Label / İSRAİL BÖLGEYİ KANLI BİR FELAKETE DOĞRU SÜRÜKLÜYOR / İSRAİL BÖLGEYİ KANLI BİR FELAKETE DOĞRU SÜRÜKLÜYOR / hamaset.com.tr

6 Ağustos 2024 Salı

88 Görüntüleme

MERCEK
Çeviren:Haber Merkezi |

Filistin lideri ve Filistin direnişinin başı İsmail Haniye'nin İran'ın başkenti Tahran'da yeni İran cumhurbaşkanının yemin törenine katıldığı sırada suikasta uğramasının arifesinde olayların bu noktaya geleceğini ve topyekûn bir savaşın eşiğinde olacağımızı anlamak için olağanüstü zeki olmaya gerek yok

İSRAİL BÖLGEYİ KANLI BİR FELAKETE DOĞRU SÜRÜKLÜYOR / hamaset.com.tr

Yazar: Dr. Mohammad Makram Balawi

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

 

Filistin lideri ve Filistin direnişinin başı İsmail Haniye'nin İran'ın başkenti Tahran'da yeni İran cumhurbaşkanının yemin törenine katıldığı sırada suikasta uğramasının arifesinde olayların bu noktaya geleceğini ve topyekûn bir savaşın eşiğinde olacağımızı anlamak için olağanüstü zeki olmaya gerek yok.

 

Bunun başlıca nedeni, ABD siyasi sisteminde görülen kırılganlık ve Başkan Joe Biden ile ekibinin beceriksizliğidir; bu cani, ırkçı varlığı dayatmak ve "barış" bahanesiyle bölgeye hâkim kılmak isteyen ateşli Siyonistlerden oluşan bir ekiple dolu ABD yönetimini tenzih ederiz. Bunun tanımı, soykırım ve öldürmeye dayanan ve bugün Gazze Şeridi'nde Hamas'tan istendiği gibi tam bir teslimiyetten daha azını kabul etmeyen ABD ve İsrail söyleminde açıkça ortaya çıkmıştır.

 

Bırakın uluslararası ilişkilerin yönetimini, ülkesinin yönetiminde bile herhangi bir rol üstlenemeyen Biden'ın başlıca sorumlusu olduğu bu Amerikan kırılganlığı, Siyonist lobinin Amerikan kararlarına hâkim olmasıyla sonuçlandı. Bu durum, Biden'ın müdahil olmakta tereddüt etmeyeceği üçüncü bir dünya savaşına yol açacak olsa bile, topyekûn bir savaşa doğru itti.

 

Daha önceki bir yazımda Benjamin Netanyahu'nun ABD'de, özellikle de Kongre gibi karar alma mekanizmalarında güçlü bir lobi tarafından desteklendiğini belirtmiştim. Biden gibi görece hareketsiz bir başkanla Netanyahu Lübnan, İran ve Yemen gibi ülkelere karşı saldırganlığı tırmandırabilir. Bu durum ABD'yi bölgeye çekebilir ve daha önce benzeri görülmemiş bir bölgesel savaşın içine sokarak Çin ve diğerleriyle rekabet bağlamındaki stratejik çıkarlarından uzaklaştırabilir.

 

Son olaylar ABD'nin hem uluslararası hem de ülke içindeki egemenlik ve hakimiyetinin azaldığına işaret ediyor. Amerika'nın barışı teşvik etme ve yeni Arap ülkelerini Suudi Arabistan liderliğindeki bölgesel normalleşme çabalarına dahil etme konusundaki tekrarlanan iddialarına rağmen, "Arap NATO'su" olarak bilinen bir Arap-İsrail ittifakı kurma politikaları, özellikle Suriye'nin başkenti Şam'daki İran konsolosluğunun hedef alınmasına cevaben İran ile karşı karşıya gelmelerinin ardından reddedildi. Ancak bu çatışma ittifakın varlığının bir kanıtıdır. Arap rejimlerinin meşruiyetinin temel bir itici gücü olacak ve bazılarının çöküşünün ve bölgenin kalıcı bir istikrarsızlık durumuna girmesinin nedeni olacak ve bu durum sadece İsrail'e karşı değil aynı zamanda ABD'ye karşı da yönelecektir.

 

Radikal Siyonist savaş suçlusu Netanyahu'nun başını çektiği bu maceranın ilk kurbanlarının Arap rejimleri olması ve bu çatışmanın kaybedeninin de her geçen gün aşınan Amerikan üstünlüğü ve egemenliği olması şaşırtıcı değildir.

 

Nazilerin Arapları insanlık skalasının en alt basamağında sınıflandırmasına rağmen, bazı Arapların Nazizme duydukları sevgiden değil, İngiltere'ye ve İngiliz sömürgeciliğine duydukları nefretten dolayı İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanya'sının yanında yer aldıklarını hatırlıyoruz.

İsmail Haniye ve Hizbullah lideri Fuad Şükrü'yü egemen başkentlerde hiçbir yasa, teamül ya da kırmızı çizgiyle bağlı olmaksızın öldüren İsrail'in bir dizi kriminal suikastın arkasında olması ihtimal dışı değildir. Haniye suikastı, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Raisi'nin ölümüyle ilgili dosyayı yeniden açmıştır. Bazıları ölüm koşullarını sorgulamış, bu konuda net bir açıklama olmamasına rağmen bunun bir suikast olabileceği yönünde spekülasyonlar yapmıştır.

 

ABD, İsrail'e devletlerin egemenliğine ve uluslararası normlara saygı göstermesi için baskı yapmak yerine, onu desteklemek ve savunmak için güç kullanma tehdidinde bulunmak için mücadele etti ve bu eylemlerin bölgesel ve uluslararası düzeylerdeki ciddiyetinin ve bölgedeki barış üzerindeki etkisinin farkında olmasına rağmen, bu egemenliği ihlal etmesine ve suç işlemesine meşruiyet ve gerekçe sağladı.

 

Bugün Gazze Şeridi'nde barış, sınırlı bir ateşkes ya da esir takası anlaşması için herhangi bir şans olması pek mümkün görünmüyor. İsrail, 7 Ekim olayları hakkında, cinsel saldırılar ve çocukların öldürüldüğü iddiaları da dahil olmak üzere, bağımsız raporların doğru olmadığını kanıtladığı yanlış bilgiler yaymıştır. Ayrıca İsrail, İsrailli esirlerin yakalanmalarını önlemek amacıyla İsrail ordusu tarafından Filistinli esirlerle birlikte öldürülmelerini içeren Hannibal Direktifini uygulamaya koymuştur. Bu da İsrail'in sınırlı ölçekte dahi olsa barış ya da sükunetle ilgilenmediğini teyit etmektedir.

 

Gazze Şeridi'nde devam eden soykırım sırasında İsrail, büyük bir yıkımın yanı sıra Gazze'deki Filistin direnişinin elindeki tüm esirlerin Filistin halkıyla birlikte yok edilmesinden de sorumluydu. Bu durum, savaş sırasında İsrail bombardımanlarında öldürülen çok sayıda mahkûmu açıklamaktadır.

 

Dünya İsrail'in başını çektiği yeni bir felaketle karşı karşıyadır; bunun ana başlığı ABD'nin pozisyonunun zayıflığı ve Avrupa'nın pozisyonunun Siyonist pozisyonla özdeşleşme noktasına gelmesidir. Oldukça kanlı ve zorlu bir aşamaya hazırlanmalıyız.

 

Kaynak: Middle East Monitor

Dr. Muhammed Makram Balawi, Kudüs Parlamentoları Birliği (LP4Q) Genel Müdürüdür.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.

 



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.