KARINCANIN DEDİĞİ

System.Web.UI.WebControls.Label / KARINCANIN DEDİĞİ / KARINCANIN DEDİĞİ / hamaset.com.tr

4 Ağustos 2024 Pazar

90 Görüntüleme

MERCEK
İrfan Süha | Türkiye

Kısaca bir şeyi yaparak ya da yapmayarak, o şeyin arkasındaki “anlamı” başkalarına ilan etmiş oluyoruz. Ben bu seçeneği seçtim fakat başkaları başka seçenekleri seçebilir, beni ilgilendirmez desek bile “seçimimiz” bize göre doğru olduğu için, teorik olarak öteki seçenekleri seçenleri “yanlışlamış veya reddetmiş” sayılıyoruz.

KARINCANIN DEDİĞİ / hamaset.com.tr

“Canım bir tek senin boykot etmenle koskoca Kapitalist sistem yıkılmaz ya…” İsrail’in giriştiği soykırım karşısında duyarlı insanların “İsrail mallarına” yönelik gösterdiği boykotu küçümseyenlerden çok sık işitmişsinizdir bu ya da buna benzer cümleleri.

 

İçlerinde asıl boykotu İsrail ile ticareti devam ettiren devletin yapması gerektiğini söyleyen, böyle bir karar alınsa, önce kendileri, Türkiye Batı’dan kopartılıyor diye yaygara kopartacak kurnazlara da rastlayabilirsiniz.

 

Coca Cola almayanlarla, Starbucks’a gitmemek gerektiğini söyleyenlerle sabah akşam alay edenler boykotçuların motivasyonu üzerine düşündüler mi hiç? Sanmıyorum.

 

Oysa yıllarca AK Parti’ye oy verenleri sürü olmakla, bağımsız düşünememekle suçlayan bu çok “lâik/özgürlükçü/demokrat/bireyci(!)” arkadaşların anlaması ve hak vermesi gerekmez miydi bu sivil direnişe?

 

İşte insanlar yaşanan katliam ve soykırım karşısında “bireysel bir sorumluluk” hissetmişler, neler yapabiliriz diye düşünmüş ve kurumsal devlet yapısından bağımsız olarak bir araya gelmiş, ellerindeki birkaç seçenekten birisine tutunup “tavır alma” zorunluluğu hissetmişler. Bunun neresi kötü? Neresi çocukça? Neresi saçma? Biraz daha açalım…

 

Başta, gelmiş geçmiş en karizmatik ve popüler entelektüel Sartre olmak üzere Varoluşçular haklıysa, yani “varlık özden önce geliyorsa” doğamızı ya da özümüzü bizler, “seçimlerimizle,” her an/her gün kendimiz oluşturuyorsak, yaptığımız her tercihle “sorumluluk” alıyoruz demektir.

 

“Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur” diye buyuran Dostoyevski’ye hak vermemek mümkün değil. Çünkü seçimlerimizin bir “anlamı” var. Özgürüz, sorumluyuz ve şunu ya da bunu seçerek/seçmeyerek “kişiliğimizi” inşa ediyor/tasarlıyor, sorumluluk alıyoruz.

 

Gündüz Vassaf defalarca okuduğum Cehenneme Övgü isimli kitabında, seçmekle kendini haklı gören, başkalarını mahkûm eden “totaliter insanlar” haline geldiğimizi iddia ediyor. Birbirine zıt iki şeyi aynı anda seçemeyeceğimize göre, her seçimde bir şeyi kabul edip başka bir şeyi dışarıda bırakıyorsak, kabul ettiğimiz şey “bizim kişiliğimizin bir parçası” haline geliyor.

 

Giyim tarzımızla, yediklerimiz-içtiklerimizle, okuduklarımızla, dinlediklerimizle, yaptığımız işlerle, gezdiğimiz yerlerle, gündelik olaylar karşısındaki tutumlarımızla, basit seçimlerimizle her an öyle veya böyle “taraf” oluyoruz. Evlenerek evlenenlerden yana taraf oluyor, evlenmeyi olumluyoruz.

 

Çocuk dünyaya getirerek neslin devam etmesi gerektiği fikrini , sigara içiyorsak  sağlığa zararlı olan tütün tüketmeyi olumluyor, içmeme durumunu reddediyoruzdur. Zararlarını bilsek de başkalarına ‘ben içiyorum ama siz içmeyin’ desek de bu böyledir.

 

Ayrıca insanlar yapıp etmeleriyle sözleri arasında tutarsızlık olan insanları samimi bulmaz, onlara güvenmezler. Eğer bu kişi politikacı değilse…

 

Safdil bir romantik değilseniz, siyasette mutlak tutarlılık aranamayacağını, politikacı denen canlı türünün “dün dündür bugün bugündür” demesinin bizzat politikanın ta kendisi olduğunu çok iyi bilirsiniz.

 

Kısaca bir şeyi yaparak ya da yapmayarak, o şeyin arkasındaki “anlamı” başkalarına ilan etmiş oluyoruz. Ben bu seçeneği seçtim fakat başkaları başka seçenekleri seçebilir, beni ilgilendirmez desek bile “seçimimiz” bize göre doğru olduğu için, teorik olarak öteki seçenekleri seçenleri “yanlışlamış/reddetmiş” sayılıyoruz.

 

Başka fikirlere/inançlara/yaşam tarzlarına hoşgörülü ve açık fikirli yaklaşan bir liberal olsak bile… Altını çizmek istiyorum: Gündüz Vassaf’ın da dediği gibi “teorik olarak” yani kâğıt üstünde, kendi seçimimizi benimsiyor, olumluyor, ilan ediyor, dayatıyoruz!

 

Falanca bulaşık sabununu sırf Siyonizm davasını destekleyen bir şirket üretip sattığı için almıyorsak, seçimlerimizin kişiliğimizi inşa ettiğini/bizi belirlediğini hissetmemizdendir. Evet bu basit tavrımızla o şirkete tek başına zarar veremesek bile çok daha derin ve anlamlı bir şeye katkıda bulunmuş oluyoruz: “İnanmış bir şuurla kendimizi inşa etmek!” Bu da az bir şey değildir hani.

 

Niçin bu kadar uzun yazdım ki? “Boykota katılmayarak da bitaraf olanlar” pek de anlayamaz ama bizim anlatı geleneğimizdeki meşhur kıssa ne de güzel özetliyor durumu: ateşe fırlatılan Hazreti İbrahim için bir damla da olsa su taşıyan karıncanın dediği, “hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır!”

 

 Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



Yazara Ait Diğer Yazılar

DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.