OKUMANIN BİLİNCİ

System.Web.UI.WebControls.Label / OKUMANIN BİLİNCİ / OKUMANIN BİLİNCİ / hamaset.com.tr

4 Ağustos 2024 Pazar

312 Görüntüleme

KÜLTÜR
Hikmet İtap | Türkiye

Okumak; kendimize, bir başkasına, topluma, olaylara ve olgulara bakarken görmemize yardımcı olmayı mümkün kılacak bir isteme ilkesinin dışavurumudur.

OKUMANIN BİLİNCİ / hamaset.com.tr

Kendi varlık koşullarını belirleyemeden ve seçemeden dünyaya gözlerini açan insanın kendi yazgısını idrak etmesi ve bunun bireysel yaşamındaki doğal izdüşümlerini zihinsel olarak fark etmesi, insan adına çok yoğun bir entelektüel çaba gerektirir.

 

Gerçekte doğup büyüdüğü coğrafya ve tarihsel bağlam ister istemez insanda iz bırakan güçlü bir faktör etkisidir. Kişi az ya da çok bu etkinin yansımalarındaki benlik ile hayata karışır.

 

Bu saptamadan hareketle tarihsel süreklilikteki gündelik hayatın çabasına odaklanarak yaşamını sürdüren insanı bir canlı türü olarak ayrıcalıklı kılan, iyiye ve kötüye, güzele ve çirkine, doğruya ve yanlışa dair içten bir ilgi besleyen ontolojik kaynaklı hakikate dair kaygı katsayısıdır. Bu hakikate dair kaygı katsayısı her insanda aynı oranda karşılık bulmaz.

 

Çünkü üzerinde yeterli düzeyde düşünülmeden kanıksanan değerler, inançlar, normlar ve perspektifler insanı çepeçevre kuşattığında, görünür ve görünmez şartlanmalardan sıyrılıp hakikat nedir ve ne olmalıdır sorusunu çok az insan sorar.

 

Bu tarz soru ve sorular, içinde yaşadığı toplumsal gerçekliğin normaliyle beslenen ve manipüle edilen her bireye ağır gelir. En nihayetinde belirli bir sosyolojik vasat özelinde soru sormak, sorun olmaktır. Buradaki sorun olma durumu daha kapalı ve muhafazakâr toplum için geçerli olabileceği gibi, liberal modern bir toplum içinde geçerlidir.

 

 Sorgulanmayan alışkanlıkların karaktere dönüştüğü her toplumda, haftanın herhangi bir günündeki sıradanlığa hizmet eden yaşam formları insanı sığlaştıran mekanik bir mekanizmaya dönüştürür.

 

Böylesi bir durum virüs gibi kamusallaştığında ise toplum, yüzeyselliğin referansındaki belirleyiciliğin şablonlarıyla varoluşunu gerçekleştirir. Birazcık olsun düşünerek yaşamak isteyen insanlar için bu hayatta ne yapması gerektiğini ve nasıl bir tasavvur inşa etmesinin kendi onuru açısından daha iyi olacağını sorguladığı anlar vardır.

 

 Aslında bu anlar birden yaşanan bir farkındalık anı gibi tezahür etse de yüksek irade inayetindeki vakti gelen aydınlanmanın kendini bir lütuf olarak âşikâr kılmasıdır. Bu özel anlarda insan yaratılış senfonisindeki kapladığı yerin önemini ve değerini esaslı bir cevap bulmak amacına matuf olarak sorgular.

 

 

Tarih üstü hakikatlerin varlığını keşfetmek için içsel ve dışsal her türlü bağımlılık ilişkisinden kendini izole ederek ontolojik sıçrama sağlar. Kısacası bu spesifik anların varlığı sadece belirli yönleriyle değil, bütünüyle kişiye derunî bir boyut katarak ilham verir.

 

 İşte tam da bu noktada insanın yaşadığı spesifik anlar ‘‘okumak’’ eylemiyle bir diyalektik oluşturup varoluş özelindeki insanın anlam krizine sahici yanıtlar arama değerine dönüşebilirse, kişinin kendi varlık nedenini kavrama olasılığı bir o kadar da artar.

 

 Okumak; kendimize, bir başkasına, topluma, olaylara ve olgulara bakarken görmemize yardımcı olmayı mümkün kılacak bir isteme ilkesinin dışavurumudur.

Dolayısıyla okumak hem kendi benliğimizle hem herkesle hem de her şeyle iletişime geçme halidir. Elbette her iletişim amacına ulaşamayacağı gibi, her okumada anlamaya varmaz. Anlamak, sadece zihne endeksli bir kavrama indirgemesi değil, hazır bulunuşlukla ilgili bir teyakkuz durumudur.

 

Öyleyse okumak, kişinin metne gömülerek metinden edindiği dağınık kavramlarla iletişime geçip, anladığını zannederek düşünüyormuş gibi yapmaya yardımcı olmak demek değildir.

 

Hiç kuşkusuz her okumanın anlamayı garanti edemeyeceğini, her bakmanın görme ile neticelenmediğinde fark ederiz. Hülasa biz insanlar, bir yaşam kültürü olarak neden kitap okumaya gereksinim duyarız ve kitap okurken neyi görürüz?

 

 Haddizatında insanın bir yaşam kültürü olarak hakikat diye esaslı bir kaygısı varsa kitap okur ve bu okuma serüveni hayatının olmazsa olmaz bir şartı haline geldiğinde, işte o zaman yaptığı okumalar insanda daha büyük ve özsel bir anlam krizini aşma amacına matuf olduğu için okur.

 

Böylelikle kişi bu amaç özelinde mümkün gerçekleri görme ayrıcalığına erişir. Şüphesiz ki burada asıl kastedilmek istenen öylesine, sıradan ve sığ okumalar değil, bir derinliği olan ve entelektüel hazzı besleyen, büyüten ve kişiye ontolojik şuur kazandıran okumalar kastedilmektedir.

 

Sonuç olarak sonlu olduğunun trajedisini iliklerine kadar hissedebilen çok az insan vardır. Fakat buna mukabil bu insanlar yine de entelektüel haz ile sonsuz ufuklara açılmak istemektedirler. Belki de hayatın gizemi bu paradoksun ağırlığında saklıdır. 

 

*Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



Yazara Ait Diğer Yazılar

DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.