TÜRKİYE BRICS ÜYELİĞİNİ İSTİYOR BATILI MÜTTEFİKLER ENDİŞELENMELİ Mİ?

System.Web.UI.WebControls.Label /  TÜRKİYE BRICS ÜYELİĞİNİ İSTİYOR BATILI MÜTTEFİKLER ENDİŞELENMELİ Mİ? /  TÜRKİYE BRICS ÜYELİĞİNİ İSTİYOR BATILI MÜTTEFİKLER ENDİŞELENMELİ Mİ? / hamaset.com.tr

18 Eylül 2024 Çarşamba

118 Görüntüleme

DÜNYA
Çeviren:Haber Merkezi |

Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin BRICS grubuna katılmak için yaptığı başvuru, ülkenin “Batı'dan uzaklaştığı” yorumlarına yol açtı. Ancak bu hamlenin göründüğünden daha az anlam taşıdığını gösteren bir dizi neden var.

 TÜRKİYE BRICS ÜYELİĞİNİ İSTİYOR BATILI MÜTTEFİKLER ENDİŞELENMELİ Mİ? / hamaset.com.tr

Yazar: Ceren Kenar

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

 

Brics, 2009-10 yıllarında dünyanın başlıca "yükselen" ekonomileri olan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika için bir iş birliği mekanizması olarak kurulmuştur.

 

 İlk kurulduğunda Brics'in siyasi bir boyutu da bulunmaktaydı: ABD liderliğindeki G7'ye, dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden ve demokrasilerinden oluşan bu gruba rakip olmak amaçlanıyordu. Batı'nın bir parçası olarak görülmeyen ülkeler için bir platform haline gelen Brics, bu yıl Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni de üye olmaya davet etti.

 

Yüzeysel olarak bakıldığında, Türkiye'nin Brics'e katılma isteği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ankara'nın geleneksel Batılı müttefiklerinden ve NATO'dan uzaklaşmak için bir başka adımı olarak yorumlanabilir. Ancak Brics üyeliği büyük ölçüde sembolik bir anlam taşımaktadır. Türkiye, NATO'da olduğu gibi Brics'in bir parçası olmakla somut taahhütler altına girmemektedir. NATO, Türkiye'yi Afganistan'dan Kore Yarımadası'na kadar birçok kolektif savunma yükümlülüğüne bağlamaktadır. Brics ise böyle bir bağlayıcılığı olan bir yapı değildir.

 

Brics’in açıkça tanımlanmış ya da birleşik bir hedefi olmadığı sıkça dile getirilir. Bazı üyeler, Amerika'nın dünya üzerindeki etkisini dengelemek için stratejik bir vizyon paylaşırken, diğer üyeler arasında doğrudan rekabet ya da ciddi anlaşmazlıklar bulunmaktadır.

 

Rusya'nın Brics'in yeni üye ekleme teklifine ara vereceğini açıklaması dikkat çekicidir. Üye ülkelere yatırım yapan sermaye fonlarının da azaldığı bildirilmektedir. 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgali ve yaptırımların ardından, Brics hisse senedi fonlarına sahip şirketler, bazı üye pazarlara daha derinlemesine girmek yerine risklerini sınırlamayı tercih etmektedir.

 

Jeopolitik sembolizm elbette önemlidir; ancak bu alanda bile durum göründüğünden daha belirsizdir.

 

Türkiye'nin Rusya ile ticaretinin azaldığı bir dönemde, Brics'in dönem başkanlığını yürüten Moskova’nın yeni üyeler ekleme teklifine ara vermesi dikkat çekmektedir. Öte yandan, Ankara yerli enerji üretimini artırmak ve Avrupa'ya doğal gaz ihraç etmek amacıyla Türkiye’nin Karadeniz’de keşfettiği Sakarya doğal gaz sahasından yararlanmak için İngiltere merkezli Shell ile bir anlaşma imzalamıştır.

 

Bu anlaşma, Rusya'nın NATO ve AB üyesi ülkeler üzerinde baskı kurma kapasitesine darbe vurmaktadır. Avrupa’nın, Fransa da dahil olmak üzere, Rus gazına büyük oranda bağımlı olduğunu ve bunun Batı'nın Ukrayna savaşı nedeniyle Moskova’ya daha büyük ekonomik zararlar verme yeteneğini kısıtlayan bir faktör olduğunu unutmamak gerekir.

 

Ankara’nın söylemleri ile eylemleri arasındaki fark dikkat çekicidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın savaşta oynadığı rol konusunda daha yumuşak bir dil kullanırken, Ankara’nın Ukrayna’ya sağladığı maddi destek özellikle Bayraktar insansız hava araçlarıyla önemli bir fark yaratmıştır. Bu yılın başında Türkiye, bu insansız hava araçlarını üretmek için Kiev yakınlarında bir fabrika inşa etmeye başlamıştır. Bu proje, Ukrayna’nın askeri kapasitesini artırmayı amaçlayan az sayıdaki yabancı projelerden biridir.

 

Aynı tutarsızlık, Türkiye ve Batı'nın çıkarlarının doğrudan çatıştığı Suriye konusunda da geçerlidir. ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyon, Ankara'nın Türkiye’deki en büyük güvenlik tehdidi olarak gördüğü ve çoğu Batı ülkesinde terör örgütü olarak listelenen Kürdistan İşçi Partisi'nin ayrılmaz bir parçası olduğunu iddia ettiği Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri ile iş birliği yapmaktadır.

 

Bugün SDG, Amerikan askerleri tarafından korunan Suriye’nin neredeyse üçte birini kontrol etmektedir. Erdoğan, 2019 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ı Türkiye sınırı boyunca bu bölgenin bir kısmını Türk askerlerine bırakmaya ikna etmiş ve Ankara teoride ABD’nin tamamen çekilmesini istemektedir.

 

Ancak Türk yetkililer, ABD’nin çekilmesine temkinli yaklaşmaktadır. Bu durumda, Rusya’ya karşı bir tampon ortadan kalkacaktır. Rusya ve İran tarafından desteklenen Suriye hükümeti, SDG’yi neredeyse kesin olarak yerinden edecektir. Bu durum, Türkiye’nin Suriye'deki nüfuzunu tehdit edecek ve SDG’nin kontrol ettiği bölgeleri Türkiye sınırına kadar getirecektir. Ayrıca PKK, Moskova’nın vekili olarak eski rolüne dönmeyi düşünebilir ve Türk hükümeti bunu istememektedir.

 

Bu risklerden korunma amacıyla Türkiye, Brics'e katılmak üzere başvuruda bulunmuştur. Bu, potansiyel faydaların olduğu çok taraflı bir ortamda var olabilmek için alınmış bir tedbirdir.

 

Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde Türkiye’nin ekonomisi 2002’den bu yana üç kat büyümüştür. Bu nedenle, Türkiye’nin sadece Amerika’nın peşinden gitmek yerine bağımsız hareket edebilme gücü bulunmaktadır. Ancak, Batı yapımı çeşitli silah sistemlerinden dışlanma ve ABD yaptırımlarından kaynaklanan ekonomik baskılar gibi kırılganlıklar devam etmektedir. Ankara, NATO'ya sırtını dönmek yerine bu kırılganlıkları dengelemek için ilişkilerini çeşitlendirmeye çalışmaktadır.

 

Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde de benzer bir şekilde yaşanmıştır. O dönemde Osmanlı, çıkarlarını güvence altına almak ve manevra alanını korumak için yabancı güçleri birbirine düşürmüştür. Günümüzde de Türkiye, Batı ile Rusya'dan çok daha fazla iç içe olsa da benzer bir denge politikası gütmektedir.

 

Kaynak: The National News

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.
 


DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.