MISIR-TÜRKİYE YAKINLAŞMASI IŞIĞINDA LİBYA

System.Web.UI.WebControls.Label / MISIR-TÜRKİYE YAKINLAŞMASI IŞIĞINDA LİBYA   / MISIR-TÜRKİYE YAKINLAŞMASI IŞIĞINDA LİBYA   / hamaset.com.tr

18 Eylül 2024 Çarşamba

138 Görüntüleme

MERCEK
Çeviren:Haber Merkezi |

Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi'nin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere 4 Eylül'de Ankara'ya gelmesi, iki bölgesel güç arasındaki uzun süredir devam eden husumetin sona erdiğini gösteriyor

MISIR-TÜRKİYE YAKINLAŞMASI IŞIĞINDA LİBYA   / hamaset.com.tr

 

Yazar: Dr. Mustafa Fetouri

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

 

İlişkiler, birkaç yıl önce ısınmaya başlayana kadar her iki lider de yıllarca birbirlerine karşı mesafeli ve temkinliydi. Erdoğan’ın, 2012’den sonra Kahire’ye ilk ziyaretini geçtiğimiz şubat ayında gerçekleştirmesi ve 2013’te sınır dışı edilen büyükelçilerin karşılıklı olarak değiştirilmesiyle Kahire ve Ankara arasında gerçek ve ciddi bir siyasi yakınlaşma olduğu anlaşıldı.

 

Ankara, Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’ye, 19 Temmuz 2019’da bir mahkeme duruşması sırasında hayatını kaybeden seçilmiş eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi 2013’te devirdikten sonra büyük bir öfke duydu. Mursi, hem Ankara’ya hem de kişisel olarak Erdoğan’a yakındı.

 

Her iki isim de Sisi’nin savaş başlattığı ve sonunda "terörist" ilan ettiği Müslüman Kardeşler hareketinden geliyordu. Mursi’nin ölümünden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da kılınan cenaze namazına katılarak müttefikini "şehit" olarak nitelendirdi ve ölümünden Mısırlı yetkilileri sorumlu tuttu. Yetkilileri, “cenazesini ailesine bile teslim etmediler” diyerek "zalim" ve "korkak" olarak suçladı.

 

Müslüman Kardeşler'in Mısır'da iktidardan devrilmesiyle Erdoğan’ın Türkiye’si, Mısırlı yetkililerin baskısından kaçan birçok üst düzey Müslüman Kardeşler lideri için sığınak haline geldi. Türkiye’de bu liderler sempati, güvenlik ve destek buldu.

 

Aynı zamanda farklı medya platformları, özellikle özel televizyon kanalları aracılığıyla Sisi’yi hedef alarak Mısırlıları ona karşı ayaklanmaya çağırdılar. Tüm bunlar, Sisi’nin bir diktatör olduğuna ve Mısır’ın iyiliği için en iyi lider olmadığına inanan Erdoğan’ın onayıyla gerçekleşti. Düşmanlık o kadar derindi ki bu durumu sona erdirmek bir yana, hafifletmek bile kolay görünmüyordu.

 

Kahire ve Ankara arasındaki husumet zamanla daha da düşmanca ve gergin bir hale geldi. Birçok durumda bu, Sisi ve Erdoğan arasında kişisel bir hesaplaşmaya dönüştü. İki ülke, birbirlerinin bölgesel politikalarına karşı önlemler almaya başladı.

 

Bu çatışma noktaları arasında Libya da bulunuyordu. Türkiye, BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) desteklerken, Kahire Bingazi merkezli paralel hükümete yakın durdu. Ancak bu hükümeti Libya’nın tek meşru yönetimi olarak tanımadı; bu, yıllarca süren bir çelişkiydi.

 

Erdoğan’ın geçtiğimiz şubat ayında Kahire’ye yaptığı ziyaret sırasında El Sisi, Libya konusunda Kahire-Ankara iş birliğinin “örnek alınacak bir model” olabileceğini ifade etti. Ancak Kahire, Libya'da iş birliği değil rekabet ediyor. Aynı El Sisi, 2020’de Libya’daki Türk askerlerinin varlığını ülkesine tehdit olarak nitelendirerek, Sirte’de bir "kırmızı çizgi" çizdi ve gerektiğinde Mısır askerlerinin Libya’da konuşlandırılmasını istedi.

 

 

Geçtiğimiz hafta El Sisi, Ankara’da Erdoğan’la yaptığı basın toplantısında Libya’daki tüm "yasadışı yabancı güçlerin" ülkeyi terk etmesi gerektiğini söyledi. Ancak Türk askerlerinin 2019 ve 2020 yıllarında UMH’nin talebi üzerine Libya’da bulunmalarını "meşru" olarak değerlendirdi. Öte yandan, Kahire, Trablus ile Ankara arasında imzalanan denizcilik anlaşmasına karşı çıkıyor ve bunu yasadışı olarak görüyor.

 

El Sisi'nin Ankara ziyareti sırasında imzalanan iş birliği belgeleri, her iki ülkenin Libya’daki farklılıklarını gömme niyetinde olduğunu gösteriyor. Ancak, rekabeti sürdürme konusunda da bir uzlaşma olduğu anlaşılıyor. Bingazi ve Trablus’taki vekiller çatışmayı sona erdirmeye yönelik bir acele içinde değil. Kahire ve Ankara’nın Libya halkından daha fazla Libyalı olması gerekmiyor. Onlar için önemli olan, ülkelerinin değil, kendi çıkarlarının korunmasıdır.

 

Türkiye’nin Libya’ya yönelik uzun vadeli stratejisi, Kahire’nin karmaşık ve tutarsız yaklaşımlarına göre daha net ve ciddidir. Örneğin, Mısır Başbakanı’nın 11 Ağustos’ta Doğu Libya Başbakanı Usame Hamad’ı kabul etmesi, Trablus hükümetinin tepkisine neden olmuş ve Mısır’ın Trablus’taki büyükelçiliğinden iki Mısırlı diplomat sınır dışı edilmiştir. Ancak Kahire hâlâ Abdulhamid Dbeibah hükümetini BM’ye göre Libya’nın tek meşru hükümeti olarak tanımaktadır.

 

Ankara ise Libya’nın doğusundaki siyasete açılmasına rağmen, Bingazi merkezli hükümetin üyelerini davet etmeyecek kadar dikkatli davranmaktadır. Bu hükümeti tanımamaktadır. Sonuç olarak, Libya'nın iç işlerine karışan Mısır ve Türkiye, anlaşmazlıklarını bu topraklarda çözmemeli ve Libya'nın egemenliğine saygı göstermelidir.

 

Kaynak: Middle East Monitor

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.