Yazar: Jude Russo
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Adaya güç kullanarak müdahale etme zamanımız geçti.
Son birkaç yıldır, dış politika realistleri arasında Çin ve özellikle Tayvan konusunda ne yapılması gerektiği üzerine yoğun bir tartışma yaşanıyor. Eski Başkan Donald Trump'ın dış politika danışmanı Elbridge Colby'nin öncülük ettiği bir grup, Çin'in Asya'daki hegemonyasının, ki bunun ilk adımı Tayvan ile yeniden birleşme olacaktır.
Amerikan ekonomik gücünü zayıflatacağını savunuyor. Bu nedenle Amerika, diğer caydırıcı önlemler başarısız olursa, en azından Çin'e silahlı destek vermeyi düşünmelidir. Öte yandan, Doug Bandow gibi eleştirmenler, bu tehdidin abartıldığını ya da nükleer silahlı güçler arasında savaş riskini almaya değmeyeceğini öne sürüyorlar. Durum bu şekilde.
Her iki argümanın da haklı yönleri var, ancak tartışmalar giderek daha gerçek dışı bir hal alıyor. Ne yapılması gerektiğine bakılmaksızın, ABD'nin Çin'e karşı konvansiyonel bir savaş yürütecek durumda olmadığı giderek daha belirgin hale geliyor.
Geçen hafta, Donanma'nın süregelen insan gücü sıkıntısı nedeniyle 17 Military Sealift Command (MSC) gemisini rafa kaldırmayı planladığı haberi gündeme geldi. MSC, deniz yoluyla askeri nakliye ve lojistik destek sağlamaktan sorumlu bir organ.
Tayvan'ın dünyanın en büyük okyanusunun diğer tarafında yer aldığını hatırlatmaya gerek yok ve Amerika'nın bu adaya yönelik herhangi bir savaş planı, çok sayıda insan ve malzemenin gemilerle taşınmasını gerektirir.
The American Conservative'in son sayısında yazdığımız gibi, MSC en azından 2017'den beri denizci sıkıntısı çekiyor ve yapısal faktörler, denizci arzının hem mevcut çalışan sirkülasyonunu karşılayacak hem de boşluğu dolduracak kadar hızlı büyümesini engelliyor.
Ayrıca, MSC'nin bir diğer dayanağı, savaş zamanlarında Amerikan ticaret filosunu desteğe çağırabilmesidir. Basitçe ifade etmek gerekirse, Çin'e karşı bir cepheye yeterli sayıda asker ve malzeme götürmek pek olası görünmüyor.
Ya da Constellation sınıfı fırkateynin, yani kıyı sularında deniz operasyonları için tasarlanmış savaş gemisinin süregelen sorunlarını ele alalım. Askeri-endüstriyel kompleksin klasik işleyişi gereği, gemiler kesinleşmiş bir tasarım olmadan görevlendirildi ve inşasına başlandı, bu da sürecin daha hızlı ve verimli tamamlanacağı anlamına geliyordu.
Ancak gerçek dünya devreye girdi ve geliştirme, temel tasarım değişiklikleriyle çıkmaza girdi. Mayıs ayında yayınlanan bir GAO raporu, sürecin “durma noktasında” olduğunu ve ilk geminin üç yıl gecikmeyle Nisan 2029'dan önce teslim edilemeyeceğini belirtti.
Çin'in Tayvan'ı on yılın sonuna kadar ele geçirmeyi planladığı konuşuluyor. 2027'den bahsediliyor, ancak bazı uzmanlar darbenin 2025 gibi erken bir tarihte gerçekleşeceğini öne sürüyor. Bu geniş beş yıllık aralığı gerçekçi kabul edersek, ABD'nin savaşa girmek isteyip istememesi önemli değil; çünkü bunu yapabilecek durumda olmayacağız.
Bu, 1938'de Britanya İmparatorluğu'nun hazırlıksız olduğu bir savaşa girmesi gibi bir duruma benziyor. İşgal başladığında, yeterli kuvveti bölgeye yerleştiremediğimizde veya yerleştirecek kuvvetimiz olmadığında sona erecek. Savaş alanında karşı koyabilmek için ciddi hazırlıklara yıllar öncesinden başlamamız gerekirdi, ancak zamanımız kalmadı.
Bu durumda sorulması gereken soru, Çin için olumlu, ABD için olumsuz etkilerin nasıl azaltılacağıdır. ABD'nin klasik yaptırımları ve vekalet savaşları gündeme gelebilir. Ancak yaptırımlar, hedeflere ulaşma konusunda başarılı bir geçmişe sahip değil ve Çin, ABD'ye karşı ciddi karşı yaptırımlar uygulayabilecek bir konumda.
Vekalet savaşlarının kendi riskleri var ve Amerikan cephaneliği 2022'de olduğundan çok daha zayıf durumda. Doğu Avrupa'da ve Orta Doğu'da devam eden maceralarımız nedeniyle cephaneliğin anlamlı bir şekilde yenilenmesi pek olası görünmüyor.
Amerikan savunma kurumunun ataleti ve işlevsizliği, aşılmaz bir engel olduğunu kanıtladı; bu kurumun içindekilerin yeni bir şey denemeye istekli oldukları da pek söylenemez. Bu yazının yazıldığı sırada, Amerikan deniz kuvvetlerinin yaklaşık üçte biri Orta Doğu'da bulunuyor ve Batı Pasifik'te tek bir uçak gemisi bile yok. Bu durum, mevcut önceliklerin ve hazırlık durumunun net bir yansımasıdır.
Amerikalı politika yapıcılar, Tayvan'ın işgalinin ABD üzerindeki etkilerini hafifletecek politikalar üzerinde düşünmeye başlamalıdır. Savaşı uygulanabilir bir seçenek olarak görmek, sadece bir fanteziden ibarettir.
Kaynak: The American Conservative
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.