KISASA KISAS SİYASETİ DAHA FAZLA ÖLÜM VE FELAKET GETİRECEK!

System.Web.UI.WebControls.Label /  KISASA KISAS SİYASETİ DAHA FAZLA ÖLÜM VE FELAKET GETİRECEK! /  KISASA KISAS SİYASETİ DAHA FAZLA ÖLÜM VE FELAKET GETİRECEK! / hamaset.com.tr

4 Ekim 2024 Cuma

143 Görüntüleme

DÜNYA
Çeviren:Haber Merkezi |

İran'ın İsrail'e yönelik balistik füze saldırısı, iki ülke arasındaki çatışmada önemli bir tırmanışa neden oldu. İsrail de Tahran'ı doğrudan vurmayı da içerebilecek bir karşılık verme sözü verdi. Ancak bölgedeki çatışmanın en aktif cephesi hala İsrail-Lübnan sınırında ve İsrail birlikleri güney Lübnan'ı işgal etmiş durumda.

 KISASA KISAS SİYASETİ DAHA FAZLA ÖLÜM VE FELAKET GETİRECEK! / hamaset.com.tr

Yazar: Lina Khatib 

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

İsrail'in Lübnan'ı karadan işgali ve İran'ın balistik saldırısı, diplomatik bir çözüme ulaşılana kadar bu kargaşanın son bulmayacağını gösteriyor. 

İran'ın saldırısı, İsrail'in Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı öldürmesinden sonra gerçekleşti; İran'ın Hizbullah'la olan yakın bağlantısı, Lübnan'daki çatışmanın sonucuna derinden yatırım yaptığı anlamına geliyor. Aynı zamanda, İsrail işgali sınırlı ve kısa vadeli bir kara operasyonu olarak sunsa da bu, Hizbullah'la olan çatışmasının önemli ölçüde tırmanması ve büyük bir askeri kaynak taahhüdünü temsil ediyor.

Lübnan ve bölge cephelerinin iç içe geçmesi, Lübnan'ın ve aynı zamanda İsrail'in uzun vadeli güvenliğini etkileyecektir. Hizbullah, kuruluşundan bu yana hiçbir dönemde bu kadar kısa sürede ve bu kadar büyük kayıplarla birden fazla düzeyde saldırıya uğramamıştır. İsrail, iki hafta içinde örgütü hibrit savaşa tabi tuttu, başlıca askeri tesislerini yerle bir etti ve üst düzey komutanları ile Nasrallah'a suikast düzenledi.

Hizbullah, güvenlik, iletişim ve askeri kapasitesi ciddi şekilde kısıtlanmış olsa da meydan okumaya devam etme sözü verdi. İsrail, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda Lübnan halkıyla değil, sadece Hizbullah'la savaş halinde olduğunu ısrarla vurgulasa da İsrail'in eylemleri Lübnan'ı istikrarsızlığa sürükleme riski taşıyor.

 

Lübnan zaten mezhepsel hassasiyetler nedeniyle bıçak sırtında bir ülke.

 

Modern bir devlet olarak kuruluşundan bu yana, ülkenin siyasi sistemi onu bu tür çekişmelere karşı savunmasız hale getirmiştir. Siyasi temsil, mezhepler arasında güç paylaşımına dayanıyor ancak bu sistem, istikrar yaratmak yerine güç için rekabeti körüklüyor. Geçmişte bu türden pek çok şiddet döngüsü yaşamış olan ülkenin yönetici eliti, Nasrallah'ın suikastının yeni bir çatışma tetikleyicisi olabileceğinden endişe ediyor.

Suikastın ardından Lübnanlı siyasi muhaliflerinin Nasrallah'la ilgili ölçülü açıklamaları, mezhepsel bir nitelik kazanabilecek çatışmaları önlemeye yönelik bir çabaydı. Ancak ardından İsrail'in kara işgali geldi ve bu da kısa vadede Lübnan halkını İsrail'e karşı ayaklandırdı. Çünkü kara birlikleriyle yapılan bir işgal, en yoğun hava harekâtından bile çok farklıdır. Bu konuda içgüdüsel bir şey var.

Lübnan halkı için İsrail'in bir kez daha topraklarına girdiğini görmek, İsrail ve Hizbullah'ın 2006'daki son topyekûn savaşının çok da uzak olmayan bir geçmişte kalmasını umdukları öfke ve umutsuzluğu beraberinde getirdi. İsrail, kara harekatıyla Hizbullah'ın ruhunu kırmayı hedefliyor olabilir ama aslında Lübnanlıların ruhunu kırıyor. Hizbullah'ın Lübnan'daki en inatçı muhalifleri bile -İsrail'in iddia ettiği gibi- bir işgalcinin eliyle Hizbullah'tan "kurtarılma" fikrini reddediyor.

 

 Lübnan halkı arasındaki aşağılanma ve öfke, İsrail ile barış için bir yol sunmuyor!

 

Orta ve uzun vadede ise tarihin karanlık bir gölge düşürme riski var. İsrail'in özellikle 1982 ve 2006'daki önceki işgalleri, Lübnan'daki toplumların arasını açmış, mezhepsel ve siyasi gerilimleri körüklemiştir. Hizbullah, 2006'da İsrail'e karşı kazandığı başarıyı Lübnan'da siyasi üstünlüğü ele geçirmek için kullanırken, 1982 işgali Lübnan'ın mezhep temelli iç savaşının sıkıntılarını arttırdı. 2008'de grup, savaşçılarını muhaliflerine gözdağı vermek için Beyrut'a konuşlandırarak yeni bir iç savaş korkusunu ateşledi.

Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından yangını söndürmeye çalışan Lübnan liderleri, çoğu güneydeki Şii toplumundan olmak üzere bir milyon insanın diğer toplumların yaşadığı bölgelere göç etmesiyle yeni bir iç savaş dalgası ihtimaliyle karşı karşıya.

Sıradan insanlar ve sivil toplum yardım çabalarına hız verse de insani krizin boyutu daha önce görülmemiş boyutlarda ve iflas etmiş Lübnan devleti yerinden edilenlere temel hizmetleri bile sunamıyor. İsrail'in askerî harekâtı uzadıkça, kış yaklaştıkça, kaynaklar tükendikçe ve insanların öfke ve umutsuzluğu arttıkça mezhepsel gerilimin artma potansiyeli de artıyor.

Lübnan ayrıca kendisini bir kez daha bölgesel aktörler için bir oyun alanı olarak bulmaktadır. Bu da bir başka potansiyel istikrarsızlık nedenini beraberinde getiriyor. İsrail ve İran, doğrudan askeri çatışmalarını arttırdıkça bölgesel savaş riski de artıyor. İran'ın Hizbullah'ı kendi savunmasının ön cephesi olarak görmesi, Lübnan'ın hem kendisi hem de İran için savaşmasına neden olabilir.

 

Lübnan, Orta Doğu'daki bölgesel gelişmelerden her zaman yakından etkilenmiştir.

 

Ancak böylesine karmaşık bir sorunlar yumağı karşısında ülkenin istikrarı ciddi tehdit altında. Ekonomik engeller potansiyel mezhepsel gerilimlerle birleşiyor. Ulusal güvenlik, bölgesel güvenlikle iç içe geçmiş durumda. Hem İsrail'in hem de Hizbullah'ın geri adım atmayacaklarını belirtmeleri, ateşe her geçen gün daha fazla benzin dökülmesine neden oluyor.

İsrail, kuzey bölgesinin güvenliğini garanti altına almanın yolunun Hizbullah'ı askeri olarak ezmek olduğunu düşünüyor olabilir. Ancak Lübnan'daki kriz, uzun vadeli istikrar konusunda alarm veriyor. Yoksulluk ve öfke, her zaman için bir felaket reçetesidir.

Lübnan'daki iç istikrarsızlık, İsrail'in ulusal güvenliği için iyiye işaret değildir; özellikle de Hizbullah'ı askeri olarak alt etse bile yok olmayacağı ve İsrail'e karşı "direniş" çerçevesini Lübnan'da güç iddia etme araçlarından biri olarak sürekli kullandığı göz önünde bulundurulduğunda. Bu çatışmanın gösterdiği bir şey varsa o da iç ve bölgesel güvenliğin iç içe geçmiş olduğudur.

 

Kaynak: The Guardian

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.