Yazar: Paulo Aguiar
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Savaş, 2022'de tahmini 220.000 olan kuvvetlerini 2024'ün sonlarında 350.000 civarına çıkararak asker toplamalarını körükledi. Kuzey Yemen'deki dayanakları daha da güçlendi ve İsrail karşıtı duruşlarıyla uyumlu yerel aşiretleri ve siyasi grupları kendilerine çektiler.
Grubun, siyasi ve askeri kazanç elde etmek için bölgesel çatışmalardan yararlanma kabiliyeti, Yemen'in iç istikrarı ve daha geniş bölgesel güvenlik konusunda endişelere yol açtı.
Kızıldeniz bölgesinde giderek daha sofistike bir askeri oyuncu
Husilerin askeri gücü, kendilerine gelişmiş füze ve insansız hava aracı teknolojisi sağlayan İran'ın önemli desteğiyle arttı. Şu anda cephaneliklerinde Hatem-2 füzesi, Asif gemisavar füzesi ve İran yapımı insansız hava araçları bulunuyor.
Bu sayede İsrail, ABD ve İngiltere savaş gemileri ile Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ndeki kritik deniz ticaret yolları da dahil olmak üzere uzak mesafelerdeki hedefleri vurabiliyorlar. Grubun askeri doktrini, geleneksel gerilla taktiklerinin ötesine geçerek İran'ın Hizbullah ve Hamas gibi diğer bölgesel vekillerine benzer stratejiler benimsemesini sağladı.
Bu evrim, sürü drone savaşının kullanımını, hassas güdümlü füze saldırılarını ve hava ve füze savunma sistemlerine karşı koymak için elektronik savaş taktiklerine giderek daha fazla güvenmeyi içeriyor.
Asimetrik savaş
Husiler ayrıca, mobil fırlatma platformlarını, kıyı bölgelerini ve derine gömülü yeraltı depolama tesislerini kullanarak sofistike konuşlanma stratejileri geliştirdi. Kasım 2023'ten bu yana grup, Kızıldeniz'de 100'den fazla saldırı düzenleyerek ticari nakliyatı önemli ölçüde aksattı, küresel tedarik zincirlerini geciktirdi ve uluslararası bir tepkiye yol açtı. Bu kampanya iki amaca hizmet etti: Kendilerini Filistin'in ve Yemen'in egemenliğinin savunucuları olarak göstererek iç meşruiyeti güçlendirirken uluslararası sahnede güç yansıtmak.
Silah stoklarını hedef alan ABD ve Birleşik Krallık hava saldırılarına rağmen Husiler, dirençli olduklarını kanıtladılar. Askeri varlıklarını sivil altyapıya, uzak yerlere ve tespit edilmesi zor yeraltı tesislerine dağıtma yetenekleri, Batılı askeri müdahalelerin belirleyici darbeler vurmasını zorlaştırdı.
Asimetrik savaşa olan güvenleri, İran'ın devam eden askeri ve lojistik desteğiyle birleşince, dış baskıya rağmen saldırı düzenleme kapasitelerinin devam etmesini sağladı. Buna ek olarak, örgüt deniz savaş kabiliyetlerini geliştirerek nakliye yollarını ve bölgede faaliyet gösteren deniz kuvvetlerini tehdit etmek için insansız patlayıcı yüklü botlar ve deniz mayınları konuşlandırdı.

İran'ın 'Direniş Ekseni'nin merkezi bir parçası
Husilerin İran, Hizbullah ve Hamas'la -genellikle “Direniş Ekseni” olarak anılan- ideolojik ittifakı hem bölgesel hem de ülke içindeki konumlarını güçlendirdi. İsrail ve Amerikan karşıtı söylemleri, Batı'nın bölgedeki müdahalesine yönelik kızgınlığın yaygın olduğu Yemen'de derin yankı uyandırıyor. Kendilerini Yemen'in egemenliğinin ve daha geniş Arap davasının savunucuları olarak göstermek için bu duygudan yararlandılar ve iç meşruiyetlerini daha da sağlamlaştırdılar.
Özellikle İsrail-Hamas çatışmasına müdahaleleri, algılanan Batı ve İsrail saldırganlığına karşı mücadeleye aktif olarak katıldıkları görüldüğü için kamuoyu desteğini artırmalarını sağladı. Bu söylem, Husilerin kuzey Yemen'deki hakimiyetlerini pekiştirmelerini ve siyasi rakiplerini daha da marjinalleştirmelerini sağladı.
İsrail'in Husi mevzilerine yönelik hava saldırıları, Husilerin milliyetçi cazibesini daha da artırarak kendilerini İsrail'in doğrudan rakibi ve Orta Doğu'daki çatışmanın kilit aktörlerinden biri olarak görmelerine neden oldu. Bu saldırılar, Husileri zayıflatmak yerine destek toplamak ve yeni savaşçılar kazanmak için daha fazla gerekçe sağladı.
Öte yandan, Uluslararası Tanınmış Hükümet (IRG) zayıf ve parçalanmış durumda. İç güç mücadeleleri ve koordineli askeri direniş eksikliğiyle mücadele ediyor. Güney Yemen'in bazı bölgelerini kontrol eden Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK), Husi karşıtı diğer gruplarla etkili bir şekilde koordine olamaması, hükümeti çökmeye açık hale getiriyor. Süregelen bu siyasi bölünmüşlük, Husilere Marib ve Taiz gibi stratejik ve ekonomik açıdan önemli şehirleri hedef alarak nüfuzlarını güneye doğru genişletme fırsatı sunuyor.
Husiler Kızıldeniz'deki gemi krizinin ardından Batı'nın misillemelerine maruz kaldı
Husilerin Kızıldeniz'deki nakliye yollarına yönelik saldırıları, jeopolitik gerilimleri önemli ölçüde tırmandırarak ABD ve müttefiklerinin askeri ve ekonomik karşılık vermesine neden oldu. Başlangıçta Husiler, saldırılarının İsrail bağlantılı gemilere yönelik olduğunu iddia etse de ticari gemileri giderek daha ayrım gözetmeksizin hedef almaları bölgede geniş çaplı bir dalgalanmaya yol açtı.
Batı'nın tepkisi şu ana kadar ağırlıklı olarak savunma amaçlı oldu ve Husilerin kontrolündeki bölgelere yönelik saldırı operasyonları sınırlı kaldı. Hava saldırıları, füze fırlatma alanlarını, radar sistemlerini ve depolama tesislerini hedef almış olsa da Husilerin temel askeri kabiliyetlerini önemli ölçüde azaltmadı.
Geleceğe bakış
Husiler, özellikle Gazze'deki durum çözülmediği sürece Kızıldeniz harekâtını ve İsrail'e yönelik aralıklı saldırılarını sürdürmeye hazır görünüyor. Tarihsel aşiret ve siyasi bölünmelere rağmen iç birliklerini koruyabilmeleri, Yemen'de baskın bir güç olmaya devam edeceklerini gösteriyor.
Suudi Arabistan'ın yeni bir geniş çaplı askeri müdahalede bulunma konusundaki isteksizliği, ellerini daha da güçlendiriyor ve Yemen'in güneyine doğru bir genişlemeyi giderek daha mümkün hale getiriyor. Ancak bu hırslar potansiyel riskler taşıyor.
Güneye doğru çok fazla ilerlemek, çıkarları Umman Denizi boyunca deniz ticaret yollarını güvence altına almak ve Yemen limanlarını kontrol etmek olan BAE gibi bölgesel oyuncuların yeniden müdahalesine neden olabilir.
Ayrıca, Husilerin başarılı bir şekilde genişlemesi, Arap Yarımadası El Kaidesi (AQAP) ve IŞİD gibi grupların yararlanabileceği güvenlik boşlukları yaratarak Yemen'in zaten kırılgan olan güvenlik ortamını daha da karmaşık hale getirebilir.
Kaynak: Geopolitical Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.