TAKTİSYEN ERDOĞAN'IN SURİYE İLE UZLAŞMA PLANI

System.Web.UI.WebControls.Label / TAKTİSYEN ERDOĞAN'IN SURİYE İLE UZLAŞMA PLANI / TAKTİSYEN ERDOĞAN'IN SURİYE İLE UZLAŞMA PLANI / hamaset.com.tr

25 Temmuz 2024 Perşembe

148 Görüntüleme

SİYASET
Çeviren:Haber Merkezi |

Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bir planı ve net bir stratejisi varsa, bunu henüz açıklamadı ve açıklaması da beklenemez. Son birkaç yıldır Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'la ilişkilerini onarma ve düzeltme yönünde politika değişikliğine gitmesi gibi Erdoğan da Türkiye'nin ulusal güvenliği için en iyi olduğuna inandığı şeyi yapmak istiyor.

TAKTİSYEN ERDOĞAN

Yazar: Muhammad Hussein

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünya sahnesinde deneyimli bir taktiysen olarak bilinir ve gözlemcilerini, eleştirmenlerini ve destekçilerini sıklıkla şaşırtır. Bir yıl faiz oranlarına karşı çıkar, ertesi yıl destekler; bir yıl komşularına karşı agresif bir tutum sergiler, ertesi yıl anlaşmalar ve güvenceler sunar; hatta bir gün diktatörleri devirmekten bahsederken, ertesi gün ilişkileri yeniden kurmaya çalışır.

 

Bu nedenle Erdoğan, bu ayın başlarında Suriye'deki Beşar Esad rejimiyle diplomatik ilişkileri yeniden tesis etme çabalarını hızlandırdığında, bu hamle şaşkınlıkla karşılandı. Kuzey Suriye'de muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde Türk askeri varlığına karşı protestolar patlak verdi.

 

Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Esad rejimiyle uzlaşmasının nedenleri arasında, Türkiye'deki muhalefet ve Esad yanlısı birçok kişi tarafından dile getirilen ve rejimin yakın zamanda hiçbir yere gitmeyeceği gerçeği bulunuyor.

 

Suriye'de on yılı aşkın süredir devam eden iç savaşın ardından rejim, ayakta kalmakla kalmayıp, aynı zamanda gelişmeyi ve topraklarının çoğunu yeniden ele geçirmeyi başardı. Rejimin bu başarısı, büyük ölçüde müttefikleri Rusya ve İran'a teşekkür edilse de artan uluslararası destekle ülkede sağlam bir şekilde yerleşmiş durumda. Suriyeli muhalif grupların çatışmanın gidişatını değiştirme ve Esad hanedanını devirme şansı giderek azalıyor.

Erdoğan'ın Esad ile uzlaşma çabalarının en acil nedeni, Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kürt milislere karşı mücadelede iş birliğini arttırmaktır.

 

Bu, Erdoğan'ın Esad'ın kendisine yardımcı olabileceğini umduğu bir görevdir. Suriye ile ilişkilerin düzeltilmesiyle elde edilebileceği düşünülen bir diğer ulusal çıkar ise, mültecilerin geri dönüşü için yapılacak bir anlaşmadır. Bu, özellikle Türkiye'de mültecilerin varlığından giderek daha fazla rahatsız olan aşırı milliyetçileri yatıştıracaktır.

 

Ancak Erdoğan'ın Esad ile uzlaşma çabalarının daha ileri görüşlü başka bir nedeni olabilir: Erdoğan'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) ve potansiyel olarak Suriyeli muhalif grupların çıkarları. Türkiye'de geçen yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan, bunun emekli olmadan önceki son görev dönemi olacağını açıkladı. Eğer durum gerçekten de böyleyse, AKP şu ana kadar bir veliaht bulamamış durumda ve bu da partiyi muhalefetin peşinden koştuğu seçimlerde savunmasız bırakacaktır.

 

Türkiye'de muhalefetin 2028'de iktidara gelmesi ve AKP dışından yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi halinde, yeni hükümetin Suriye rejimiyle bağları nihayet yeniden tesis edeceği rahatlıkla söylenebilir. Böyle bir senaryoda Ankara, bazı temel terörle mücadele anlaşmalarıyla ordusunu Suriye'den çekecek; diplomatik destek güvenceleri dışında çok az şeyle Suriyeli muhalifleri terk edecek ve ister rejim kontrolündeki bölgelere ister muhaliflerin elinde kalan bölgelere yerleşsinler, Suriyeli mültecileri Türkiye'den göçe zorlayacaktır.

 

Erdoğan ve AKP'nin gözünde, Türkiye'nin Suriye cephesindeki durumu tersine çevirme ve hükümetinin son sekiz yılda elde ettiği kazanımları bozma riski olabilir. Ancak Erdoğan "kaçınılmaz olanı" siyasi rakiplerinden önce fark eder ve başarırsa, daha etkili terörle mücadele anlaşmaları ve güvenceleri imzalamayı, Suriye'de askeri varlığını sürdürmeyi ve Suriyeli mültecilerin kitlesel olarak zorla geri gönderilmesini önlemeyi başarabilir. Ayrıca, Suriye muhalefetini kapsayacak uygulanabilir bir siyasi çözüm bulmayı, hatta belki de muhalefetin uzun süredir elde etmeye çalıştığı gibi bir "güvenli bölge" oluşturmayı hedefleyebilir.

 

Erdoğan'ın Esad'la uzlaşma çabası karşısında Türkiye'deki muhalefet şaşkınlıkla karşıladı, Özellikle de muhalefetin büyük bir kısmı uzun zamandır böyle bir politikayı talep ederken.

 

İYİ Parti'nin bu ay Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) grup toplantısında parti genel başkanı Musavat Dervişoğlu, cumhurbaşkanını yıllardır uzlaşmaya direnmekle ve muhalefetin uyarılarını dikkate almamakla eleştirdi; hükümeti Suriye rejimiyle bağları yeniden kurmak için gerçek bir stratejisi olmamakla suçladı. Dervişoğlu, "Avrupalıların mülteciler için verdiği üç kuruş tatlı gelmiş olmalı çünkü tehditleri görmezden gelerek Türkiye'yi Avrupa için bir hendek ülkesine dönüştürdünüz" dedi. "Şimdi de 'Esad ile görüşebilirim' diyorsunuz. Sayın Erdoğan, madem görüşecektiniz, neden Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne bu yükü çektirdiniz?"

 

Erdoğan hükümetine bir soru daha yöneltti: "Esad ile anlaşmaya varmak için bir stratejiniz, bir planınız var mı?... Gerçek bir devlet politikanız var mı? Tabii ki cevabı biliyoruz: hayır. Mevcut hükümetten beklentimiz yanlışlarda ısrar etmemesi ve Esad'la görüşmede somut bir eylem planı ortaya koymasıdır."

 

Eğer Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bir planı ve net bir stratejisi varsa, bunu henüz açıklamadı ve kartlarını göğsüne yakın tutuyorsa açıklaması da beklenemez. Son birkaç yıldır Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'la ilişkilerini onarma ve düzeltme yönünde politika değişikliğine gitmesi gibi Erdoğan da Türkiye'nin ulusal güvenliği için en iyi olduğuna inandığı şeyi yapmaya çalışıyor.

 

Suriye konusunda bunun bir bedeli olabilir, zira uzlaşma çabaları kuzey ve kuzeybatı Suriye'de isyancıların elindeki bölgelerde kitlesel protestolara yol açtı- bu bölgedeki ve Türkiye'deki pek çok Suriyeli, Ankara'nın kendilerini Esad'a terk edeceğinden korkuyor. Ancak mevcut rejim altındaki Suriye hem diplomatik bir ortak hem de askeri bir müttefik olarak hayal kırıklığı yaratacak.

 

Bölgedeki Arap devletlerinin Şam'la uzlaştıktan sonra öğrendikleri gibi, Suriye rejimi Arap Birliği'ne yeniden kabul edilmesinin üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen uyuşturucu kaçakçılığı çetelerini çökertmeyecek ya da belki de çökertemeyecek. Türkiye de Suriye ile uzlaşmayı başarırsa ya da başardığında aynı hayal kırıklığını yaşayabilir.

 

Uzlaşmanın getireceği riskler ne olursa olsun, Erdoğan, Esad'la bağ kurmanın daha büyük ulusal çıkarlara ve muhtemelen partisinin, kendi kişisel inançlarının ve Suriyelilerin çıkarlarına uygun olduğunu düşünüyor. Böyle bir strateji henüz görülmedi ya da doğrulanmadı ancak Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Suriye rejimiyle herhangi bir uzlaşmayı -eğer gerçekten gerekli ya da kaçınılmazsa- Türkiye'nin ulusal güvenliğine ek olarak daha büyük avantajlar elde etmek için bir fırsat olarak kullanması yerinde olacaktır.

 

Kaynak: middleeastmonitor.com

 

Muhammad Hussein, Uluslararası Politika mezunu ve Ortadoğu meseleleri konusunda siyasi analisttir. Çalışmaları ağırlıklı olarak Körfez ülkeleri, İran, Suriye ve Türkiye bölgelerine ve bu bölgelerin Batı dış politikasıyla ilişkilerine odaklanmaktadır.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.
 


DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.