ESAD'IN DÜŞMESİNDEN SONRA İSRAİL NEDEN SURİYE'YE SALDIRIYOR?

System.Web.UI.WebControls.Label / ESAD'IN DÜŞMESİNDEN SONRA İSRAİL NEDEN SURİYE'YE SALDIRIYOR?  / ESAD'IN DÜŞMESİNDEN SONRA İSRAİL NEDEN SURİYE'YE SALDIRIYOR?  / hamaset.com.tr

27 Aralık 2024 Cuma

160 Görüntüleme

SİYASET
Çeviren:Haber Merkezi |

İsrail'in saldırıları, İran liderliğindeki Direniş Ekseni'nin önemli bir parçasının düşmesini memnuniyetle karşıladığını, ancak Şam'da iktidarı ele geçiren muhalif gruplara karşı da temkinli olduğunu gösteriyor.

ESAD

Yazar: Javier Gil Guerrero

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

Benjamin Netanyahu bu ay Beşar Esad'ın düşüşünü memnuniyetle karşıladı ve Hamas ile Hizbullah'a karşı sonuna kadar savaşma kararının "Orta Doğu'nun çehresinin değişmesine" katkıda bulunduğunu iddia etti. O tarihten bu yana İsrail, 1973 Yom Kippur Savaşı'ndan bu yana Suriye topraklarındaki en büyük bombardıman kampanyasını başlattı.

İsrail ordusu ayrıca Golan Tepeleri ile Suriye toprakları arasında bir tampon bölge oluşturmak için Suriye sınırındaki en yüksek ve en stratejik araziyi ele geçirdi.

İsrail'in açıklamaları ve eylemleri, İran liderliğindeki Direniş Ekseni'nin önemli bir parçasının düşmesini memnuniyetle karşıladığını, ancak Şam'da iktidarı ele geçiren muhalif gruplara karşı da temkinli olduğunu gösteriyor.

Bunun ışığında İsrail, "üzülmektense güvende olmak daha iyidir" yaklaşımını benimsiyor. Yeni Suriye hükümetinin niyetleri belirsizliğini korurken, İsrail ülkeyi dişsiz hale getirmek için elinden geleni yapıyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri'ne göre, 600 saldırı Esad'ın eski ordusunun askeri kapasitesinin yaklaşık %80'ini yok etti. İsrail ayrıca önümüzdeki yıllarda Suriye semalarında hareket serbestisine sahip olmayı hedefliyor. Bu amaçla imha edilen ilk hedefler, tüm hava savunma sistemleriydi.

 

İsrail Suriye'de ne istiyor?


İsrail'in kara saldırıları birkaç hedefe yönelik. Birincisi, Suriye ya da İsrail'e yönelik saldırıların yapılabileceği stratejik bölgeleri güvence altına almak. İkincisi, iki ülke arasında bir tampon bölge oluşturmak ve böylece 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırıları gibi bir sürprizden kaçınmak. Üçüncüsü ise yeni Suriye rejimi ile olası müzakereler için bir pazarlık kozu elde etmek.

Şam bu toprakları geri almak istiyorsa, İsrail'in meşhur “barış için toprak” diplomatik stratejisinin bir başka örneği olarak iyi niyet göstermek ve İsrail ile müzakere etmek zorunda kalacaktır.

İsrail, Esad'ın düşüşünü kutluyor çünkü İran'ın Gazze, Lübnan ve Suriye sınırları etrafında sabırla sıktığı ilmiği kırıyor. Tahran'ın kıskacı artık kırılmış ve işe yaramaz hale gelmiştir. İsrail'in İslam Cumhuriyeti ile olan daha geniş çaplı çatışması açısından bakıldığında Esad rejiminin çökmesi stratejik bir zaferdir.

Ancak Suriye'de Esad'ı (ve dolayısıyla İran'ı) mağlup eden grupların İsrail'e karşı dostane bir tavır sergilemesi pek olası değil. Bu nedenle İsrail temkinli davranıyor. Suriye anarşiye sürüklenir ya da cihatçı bir devlete dönüşürse, bu grupların kendilerine zarar verecek araçlardan yoksun olduğundan emin olmak istiyorlar.

İran'ın Direniş Ekseninden geriye ne kaldı?


Sadece Irak Halk Seferberlik Güçleri çatısı altında toplanan İran yanlısı milisler ve Yemen'in kuzeyindeki Husiler sağlam kaldı. Direniş Ekseni, hem Tahran'ın bölgesel hegemonyasını sağlamak hem de İran'a yönelik olası bir saldırıyı caydırmak için bir araç olarak tasarlanmıştı.

ABD ya da İsrail'in İran'ı bombalamaya ya da işgal etmeye cüret etmesi halinde Tahran'ın Direniş Ekseni'ni harekete geçireceği ve böylece bölgeyi kaosa sürükleyeceği düşünülüyordu.

Gazze, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen patlamaya hazır uyuyan volkanlardı. Ancak bu volkanlardan üçü devre dışı bırakıldığı için İslam Cumhuriyeti'nin şimdi başka bir caydırıcı unsura ihtiyacı var.

Ancak İsrail'in Gazze, Lübnan ve Suriye'de İran'a karşı kazandığı dolaylı zafer daha da büyük bir tehdit yaratabilir. İran'ın bir yıldır yaşadığı başarısızlıklara karşı en basit ve en radikal çözüm, her türlü belirsizliği bir kenara bırakıp nükleer silah geliştirmek olacaktır.

 

Örnekler açık; hayatta kalan tek rejimler ve ülkeler böyle bir cephaneliğe sahip olanlar.

 

Nükleer programlarından vazgeçenler ya da tamamlayamayanlar- Libya, Irak, Suriye ve Ukrayna- ya işgallere ya da rejim değişikliklerine maruz kaldılar.

Tahran nükleer programını tamamlamanın geri dönüşü olmayan bir nokta olacağını biliyor. Bu, topraklarına yönelik yabancı bir saldırıya karşı güvence sağlayacaktır. Ancak bu aynı zamanda uluslararası izolasyon anlamına da gelecektir.

İran bir Kuzey Kore değil. Kendini dünyadan kolayca soyutlayabilecek bir ülke değil. Böyle bir hamle ekonomik ve sosyal çalkantıları tetikleyebilir ve bu da rejimi devirecek isyanlara yol açabilir. Ayrıca Suudi Arabistan ve Türkiye'de askeri nükleer programların geliştirilmesine yol açabilir ki bu da İran'ın çıkarlarına hizmet etmeyecektir.

Bu nedenle İslam Cumhuriyeti, Şam'ın kaybı karşısında dengeyi yeniden tesis etmek için nasıl bir yol izleyeceği konusunda zor bir seçimle karşı karşıya. İsrail ise zaferinin nasıl gelişeceğini yakından izleyecektir.

 

Kaynak: The Conversation

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.