Söyleşi: Michael Froman- Steven A. Cook
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
İsrail, Hamas, Amerika Birleşik Devletleri, Mısır ve Katar arasında aylardır süren müzakerelerin ardından çarşamba günü İsrail ve Hamas'ın Gazze'de ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması konusunda anlaşmaya vardığı haberi geldi. Anlaşma bugün İsrail güvenlik kabinesi tarafından onaylandı ve pazar günü yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesi halinde, İsrail güçlerini Gazze'deki nüfus merkezlerinden çekecek. Ardından da Gazze Şeridi'ni tamamen terk edecek, insani yardımların artmasına izin verecek ve yüzlerce Filistinli mahkûmu serbest bırakacak. Hamas ise otuz üç rehineyi serbest bırakmaya başlayacak, ancak bunların ve Gazze'de kalan altmış kadar rehinenin kaçının hayatta olduğu belli değil.
Bu Hafta Dünya
CFR'den haftanın en önemli dış politika haberlerine ilişkin özet, görüş ve açıklamaları içeren haftalık özet. Her Cuma.
Anlaşmanın açıklanmasının ardından CFR'nin Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Kıdemli Araştırmacısı Steven A. Cook ile bir araya gelerek anlaşmanın sonuçlarını konuştuk.
Froman: Steven, Biden yönetimi ve diğerleri aylardır bir anlaşma üzerinde çalışıyorlardı. Geçen yaz on metre çizgisinde olduğumuzu duymuştuk. Açıklanan anlaşma ne kadar önemli ve sizce neden bu noktaya gelindi?
Cook: Bu, Gazze'deki savaşın sona erdirilmesinde potansiyel olarak önemli bir adım. İlk aşamanın başarıyla tamamlanmasının ardından, sonraki aşamalar kalıcı bir ateşkesi ve Gazze'nin yeniden inşasını içeriyor. Anlaşma, çatışmaları durdurarak ve ihtiyaç sahibi Gazzelilere daha fazla insani yardımın ulaşmasını sağlayarak hayat kurtaracaktır.
İlk aşamada, yerinden edilmiş Filistinlilerin evlerine dönmelerine izin verilecek ve her gün yaklaşık altı yüz kamyon insani yardım Gazze'ye girecek. Ancak evlerine dönenlerin çoğu, özellikle de Gazze'nin kuzeyinde, geri dönecek hiçbir şeyin kalmadığını görecekler.
Neden şimdi? Bir kere İsrail'in Gazze'deki askeri harekatının getirileri azalıyor, özellikle de Hamas hâlâ yeni savaşçılar toplayabildiğini göstermişken. Bir diğer husus da Hamas'ın ciddi bir askeri baskıyla karşı karşıya olması ve başladığı savaştan örgütünün büyük bir kısmını kaybetmeden çıkmak istemesi. Bir de İsrail üzerinde etkisi ve iyi niyeti olan, Hamas ve İran'a karşı daha sert bir retorik yaklaşımı olan Başkan Donald Trump'ın yakında göreve başlayacak olması var.
Ancak anlaşmanın içeriğine geri dönelim. Anlaşmanın ilginç yönlerinden biri, İsrail'in Gazze'den çekilmeyi taahhüt etmesi. İsrail'in bu taahhüdünü güvenlik kontrolünü sürdürme kararlılığıyla bağdaştırmak zor.
Froman: İsrail Gazze'den ya da en azından büyük bir kısmından çekilmeyi taahhüt ediyor, ancak İsrail'in Hamas'a maddi desteğin büyük bir kısmının geldiği Mısır'dan Gazze'ye erişim üzerindeki kontrolünden vazgeçeceğini ya da Hamas'ın 7 Ekim saldırısının gerçekleştirildiği İsrail sınırına erişimine izin vereceğini düşünmek zor. İsrail'in güneydeki Philadelphi Koridoru'nu ve Gazze'nin kuzeyindeki tampon bölgeyi ne ölçüde kontrol edeceği kritik önemde olacak.
Tüm bunlar, anlaşmanın suya düşmesinin pek çok yolu olduğunu gösteriyor. Steven, Ortadoğu barış görüşmelerini takip edenlerin çok iyi bildiği gibi, bir anlaşmanın var olması onun geçerli olacağı anlamına gelmiyor. Ama eğer yürürlüğe girerse, İsrail-Hamas savaşının bittiğini düşünmeli miyiz?
Cook: Tam olarak değil. Unutmayın, Hamas 7 Ekim 2023'te saldırılarını başlattığında, İsrail'i gayrimeşrulaştırmaya yönelik geniş bir uluslararası çabayı da içeren topyekûn bir savaş başlatıyordu. Taslak anlaşmanın öngördüğü gibi Gazze'deki çatışmalar bir ateşkesle sona erse bile, Hamas, bağlı gruplar ve İran savaşı başka yollarla sürdürecektir.
Dahası, anlaşmanın üç aşamaya bölünmesi onu her iki tarafın da şiddetli muhalefetine açık hale getiriyor. Sadece ilk aşama altı hafta sürecek ve ancak bu aşamanın on altıncı gününde ikinci aşamanın şartları üzerinde müzakereler başlayacak. Bu da İsrailli ve Filistinli muhaliflerin anlaşmayı baltalamaları için çok fazla zaman demek.
Başlıca bozguncular kimler olabilir?
Bir yanda Hamas'ın yok edilmesi ve Gazze'nin yeniden iskân edilmesinden başka bir şey istemeyen İsrailli yerleşimciler, diğer yanda kazandıklarına inanan Filistinli aşırılık yanlıları.
Ancak şimdilik anlaşmanın geçerli olduğunu varsayalım. Anlaşmanın daha geniş bölgesel etkileri de söz konusu. İsrail-Hamas savaşı başladıktan kısa bir süre sonra tüm bölgeye yayılmaya başladı ve özellikle İsrail ile İran arasındaki vekalet çatışması tırmandı. Yemen'deki Husiler ve Lübnan'daki Hizbullah -her ikisi de İran destekli milisler- saldırılarını arttırdı. Anlaşmanın bu yayılma çatışmaları için ne anlama geldiği belirsiz.
Froman: Gazze'de olanların Gazze'de kalması gerekmediği ortaya çıktı. Lübnan'daki Hizbullah önemli ölçüde geriletildi ve geri püskürtüldü. Ancak Husiler sadece Kızıldeniz'deki deniz taşımacılığına zarar vermeye devam etmekle kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki ABD güçlerini de tehdit ediyor.
Şimdi asıl soru, Gazze'deki ateşkesin -tıpkı orada patlak veren savaş gibi- yayılma etkilerinin olup olmayacağı. Suriye'de Beşar Esad'ın devrilmesiyle birlikte Hizbullah İran'dan gelen destek yollarına erişimini kaybetti. Bununla birlikte, İran'ın desteğini alan Husilerin Gazze'deki durumun istikrara kavuşması için geri çekilip çekilmeyecekleri belirsiz.
Dahası, bölgeye daha geniş bir açıdan baktığımızda, CFR'den meslektaşımız Elliott Abrams'ın dün belirttiği gibi, Suudi Arabistan'ın fiili lideri Muhammed bin Salman, İsrail'in Gazze'deki harekâtı hakkında çok daha sert ifadeler kullanıyor ve Suudi Arabistan'ın İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için bir Filistin devletine ihtiyaç olduğunu açıkça ifade ediyor.
Ben olsam bu kadar ümitlenmezdim
Başkanlar İsrailliler ve Filistinliler arasında kalıcı bir çözüm bulmayı denediler ve başaramadılar. Dolayısıyla bu haftaki anlaşma gerçekleşse bile bunun etkileri Gazze'deki durumu istikrara kavuşturmakla sınırlı kalabilir ki savaşın ne kadar acıya yol açtığı düşünüldüğünde bu yine de bir şeydir.
Kaynak: Council on Foreign Relations
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.