Yazarlar: Mathew Burrows ve Collin Meisel
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Rusya, küresel sıcaklık artışından büyük ölçüde fayda sağlayabilir.
Rusya'nın geleceğine dair çoğu öngörü aynı sahneyi çizer: Rusya ya Batı ile sonsuz bir çatışma içinde kalacak ya da yakında Çin tarafından yutulacak. Ancak Rusya’nın önünde başka seçenekler de var. Ekonomik gücün Avrupa’dan Asya’ya kayması, Ukrayna Savaşı nedeniyle Batı’yla bağların kopması, iklim değişikliği, Kuzey Kutbu’nun açılması ve Rusya’nın yenilenebilir enerji potansiyeli bu seçenekleri oluşturuyor. Asya’da ve Küresel Güney’de halklar ve hükümetler daha güçlü bir Rusya’yı memnuniyetle karşılıyor.
Soğuk Savaş dönemindeki süper güç statüsünü bir daha asla kazanamayacak olsa da, yeni güç ve direnç kaynaklarıyla ve nükleer silahlı büyük güç olma konumuyla Rusya, küresel siyasette hâlâ orantısız bir rol oynayabilir. Çoğunun göz ardı ettiği “yeşeren filizler”, çok farklı bir Rusya’nın habercisi olabilir.
Doğu’ya Yöneliş
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna ve NATO’ya olan takıntısına rağmen, ülkesinin Avrasya kaderine olan inancını sürdürüyor. Kanadalı akademisyen Paul Robinson’a göre, “19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rus sanatçılar ve entelektüeller, Rus kültürünün Asya köklerini giderek daha fazla vurgulamaya başladı. Rus muhafazakâr düşüncesinde bu eğilim, Batı Avrupa ile ilişkilerin baskı altına girdiği dönemlerde özellikle güçlenmiştir.”
Rusya’nın doğuya yönelimi, Ukrayna’daki iki savaştan öncesine dayanıyor. Putin, Yeltsin’in eski sınır anlaşmazlıklarını çözme ve Çin ile ilişkileri yeniden kurma çabalarını benimsedi. Doğu’ya yönelişini 2012 başkanlık kampanyasında ilan etti, yani Kırım’ın işgalinden iki yıl önce. Başlangıçta Batılı yorumcular tarafından küçümsenen bu yönelim, Batı yaptırımlarının tam baskısından Rusya’nın kurtuluşu oldu. Bu yalnızca jeopolitik değil; Rusya, bu dönüşümün ekonomik bir mantığı olduğuna da inanıyor çünkü küresel ekonomik ağırlık merkezi yeniden Asya’ya kayıyor.
Kısa Vadede Çin’le Artan Bağlar
Mart 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin ardından Putin, Gazprom ile Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) arasında 400 milyar dolarlık bir doğal gaz anlaşması yaptı. Bu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana Rusya’nın en büyük doğal gaz anlaşmasıydı. Putin bu anlaşmayı “çağ açan bir olay” olarak nitelendirdi ve Rusya-Çin ilişkilerini pekiştirdi.
Pekin, Avrupa’ya yapılan doğal gaz ihracatındaki kaybı telafi edecek ikinci Sibirya Gücü boru hattını henüz onaylamadı. Ancak 2022’den bu yana iki ülke arasındaki ticaret patladı. Çin’le yapılan ticaret, Rusya’nın temel yaşam hattı hâline geldi. 2023 yılında Çin ile dolar bazlı ticaret 240 milyar dolara ulaştı; bu, bir önceki yıla göre %26,3’lük bir artış demek.
Ayrıca, 2023’te Çin’den yapılan ithalat %46,9 oranında arttı. Aynı yıl, Rusya petrol ve petrol ürünlerinin yarısını Çin’e ihraç etti. Çinli otomobil üreticileri, Avrupa şirketlerinin çekilmesiyle birlikte Rusya pazarını ele geçiriyor.
Rus elitleri, Moskova’nın Pekin’e bağımlılığından endişe ediyor ve Çin’in hâlâ Batılı tüketicilere ekonomik olarak bağımlı olmasına güven duymuyor. Yine de Ruslar, önümüzdeki on yıl ya da daha uzun süre Çin’e bağımlı olmaktan başka pek bir seçeneğe sahip değil. Ancak Moskova, Küresel Güney’de daha geniş bir etkinlik alanı oluşturmaya çalışsa da, demir yolu ve enerji boru hatlarının yanı sıra Kuzey Deniz Rotası (NSR) gibi mevcut ve planlanan altyapılarla Çin ile ilişkilerinde daha dengeli bir yönelimin temellerini atıyor.
Ulaşım ve Ticaret Bağlantıları
Rusya’nın Avrupa’yla olan ticareti neredeyse tamamen durduğundan, Asya’daki limanları yoğun çalışıyor. Ancak bu limanların, Rusya’nın batıdaki nüfus merkezleriyle daha fazla ulaşım bağlantısına ihtiyacı var. Sibirya demiryolu ağlarının taşıma kapasitesi 2024 sonu itibarıyla 180 milyon tona ulaştı. Moskova, bu kapasiteyi 2032 yılına kadar 270 milyon tona çıkarmayı planlıyor.
Ancak geçtiğimiz yıl yayımlanan bir rapora göre, yaptırımlar, Ukrayna savaşı ve rekor faiz oranları nedeniyle Rus Demiryolları yatırım planlarında büyük kesintiler yapmak zorunda kaldı ve genişleme hedefleri riske girdi. Buna rağmen Çin ve Rusya, artan ticaretlerini kolaylaştırmak için doğrudan ulaşım bağlantıları inşa ediyor.
Hindistan da Rusya ile daha fazla ulaşım bağlantısını araştırıyor, ancak şu an için Çin kadar yatırım yapmış değil. Moskova ve Yeni Delhi, Vladivostok-Chennai Doğu Deniz Koridoru üzerinde çalışmaya başladı. Bu koridor, Vietnam, Tayland ve Endonezya ile bağlantılar da içerecek.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Putin, 2024–2029 yılları arasında Rusya’nın Uzak Doğusu’na yönelik ticaret, ekonomik ilişkiler ve yatırım konularında bir iş birliği programı imzaladı. Bir diğer plan da Rusya’yı İran üzerinden Hint Okyanusu’na bağlayacak Kuzey-Güney Koridoru demiryolu güzergâhı.
Kuzey Kutbu’nun Getirileri
Çin ile daha doğrudan ulaşım bağlantılarının ötesinde, Rusya yeni ekonomik büyüme fırsatlarını Kuzey Kutbu’nda görüyor. Küresel sıcaklık artışı, Kuzey Kutbu'nu daha erişilebilir hâle getiriyor. Kuzey Deniz Rotası (NSR), Norveç'in Kirkenes limanı ile Bering Boğazı’nı birbirine bağlıyor ve Rusya'nın kontrolü altında. NSR, Çin'den Avrupa'ya mal taşıyan gemiler için Süveyş Kanalı'na göre %30 daha kısa bir rota sunuyor. Buz kırıcı gemiler, liman altyapısı ve sahil güvenlik tesisleri gibi yüksek düzeyli yatırımlar sayesinde Rusya, bu rotayı daha işler hâle getirmeye kararlı.
Rusya’nın Kuzey Kutbu’ndaki yatırımları, bölgenin doğal kaynak potansiyeliyle de destekleniyor. Rusya'nın petrol ve doğalgaz üretiminin yaklaşık %80'i donmuş kuzey bölgelerden geliyor. Rusya'nın Kuzey Kutbu’ndaki gaz üretim merkezi Yamal Yarımadası, küresel LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) pazarında önemli bir konumda. Novatek şirketi, yeni tesislerle üretimini artırmayı planlıyor. Batılı yaptırımlar teknolojik transferleri zorlaştırsa da Çin, Yamal LNG projesinde ortak olarak yer alıyor ve Rusya’ya gereken donanımı sağlamada kilit rol oynuyor.
Ayrıca küresel ısınmayla birlikte tarım kuşağı da kuzeye kayıyor. Bu durum, Rusya'nın tarımsal üretimini artırmasını ve gıda ihracatçısı olarak daha da güçlenmesini sağlayabilir. 2022 yılında Rusya, dünyanın en büyük buğday ihracatçısıydı. Yeni tarım arazilerinin açılması ve mahsul çeşitliliğinin artması, küresel gıda güvenliğinde Rusya’nın daha belirleyici bir aktör olmasına yol açabilir.
Yenilenebilir Enerji Potansiyeli
Putin yönetimi, yenilenebilir enerjiye şu ana kadar sınırlı yatırım yaptı. Ancak küresel enerji dönüşümü hızlandıkça, bu alandaki fırsatlar da büyüyor. Rusya, güneş, rüzgâr ve hidroelektrik enerji açısından büyük potansiyele sahip. Özellikle hidroelektrik kapasitesiyle öne çıkıyor. Ayrıca nadir toprak elementleri gibi yeşil teknolojilerde kritik olan maden kaynakları da geniş çapta mevcut. Şu anda bu kaynakların çoğu yeterince çıkarılmıyor, ancak gelecekte bu durum değişebilir.
Yenilenebilir enerjiye geçişte Batı’dan ziyade Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkeleriyle iş birliği daha olası görünüyor. Çin, bu teknolojilerin lider üreticisi ve Rusya da bu alanda Çin ile daha yakın çalışabilir. Rus hükümeti, 2035'e kadar yenilenebilir enerji payını artırmayı hedefleyen planlarını güncelledi.
Küresel Güney’de Artan Etki
Rusya, Küresel Güney'de Batı'nın etkisine meydan okuyan bir aktör olarak konumlanıyor. Wagner Grubu gibi özel askeri şirketler aracılığıyla Afrika'da etkinlik sağladı. Ayrıca diplomatik düzeyde BRICS ve Şanghay İş birliği Örgütü gibi çok taraflı yapılarla Küresel Güney ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kuruyor.
Afrika, Asya ve Latin Amerika'daki birçok ülke, Rusya’yı Batı hegemonyasına karşı bir denge unsuru olarak görüyor. Ukrayna Savaşı’nda bu ülkeler Batı’nın Rusya’ya karşı aldığı pozisyona destek vermedi.
Rusya, bu ülkelerle enerji, silah ve tahıl gibi alanlarda ticaret yaparak ilişkilerini güçlendiriyor. Gıda güvenliği, enerji arzı ve güvenlik gibi temel konularda sunduğu alternatiflerle Rusya, bu bölgelerde nüfuzunu artırmaya devam ediyor.
Jeopolitik Yeniden Konumlanma
Rusya’nın bu çok yönlü açılımları, yalnızca Batı’yla olan düşmanlığı telafi etmiyor; aynı zamanda küresel düzeyde jeopolitik bir yeniden konumlanmanın sinyallerini veriyor. Putin sonrası dönemde bile bu yönelimlerin sürme ihtimali yüksek. Doğu’ya yönelme, Kuzey Kutbu’nun stratejik önemi, yenilenebilir enerji fırsatları ve Küresel Güney’le derinleşen bağlar, uzun vadede Batı’dan tamamen kopuk bir Rusya’nın bile güç kazanabileceğini gösteriyor.
Rusya, mevcut kaynaklarını, coğrafi avantajlarını ve küresel güç merkezlerinin değişimini kullanarak kendini yeniden inşa edebilir. Elbette bu, iç politikada istikrar, kurumsal reformlar ve uzun vadeli yatırımlar gerektirir. Ancak tüm bu “yeşeren filizler”, Rusya’nın mahvolmuş bir ülke olmadığını; aksine geleceğin çok kutuplu düzeninde hâlâ önemli bir rol oynayabileceğini ortaya koyuyor.
Kaynak: The National Interest
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.