Yazar: Andrew Taffer
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Ekim 2024'te, o zamanki başkan adayı Donald Trump, “Asla olmasını istemediğiniz tek şey, Rusya ve Çin'in birleşmesini asla istemezsiniz... Onları birleştirmek zorunda kalacağım ve sanırım bunu da yapabilirim. Onları birleştirmek zorundayım” demişti.
Şimdi, Başkan Trump'ın Rusya'ya yönelik son diplomatik atağı ve Washington ile Kiev arasında açılan açık çatlak, Amerika'nın Moskova'yı Pekin'den uzaklaştırma çabasının ilk adımı olabilir.
Tüm sakıncalarına rağmen, Rusya'yı Çin'den uzaklaştırmak için uzlaştırma fikri stratejik açıdan mantıklıdır. Bazılarının “yarı ittifak” olarak adlandırdığı Pekin ve Moskova arasındaki durumu zayıflatmaya yardımcı olurken, Washington'un dikkatini ve kaynaklarını Çin'le olan rekabetine odaklamasını sağlayacaktır.
Bu, Henry Kissinger'ın 1970'lerin başında Moskova'yı izole etmek için Pekin ile yakınlaşmayı kolaylaştırdığı Soğuk Savaş başarısının tam tersidir. Ancak mevcut koşullar, Çin ve Rusya'nın arasını açmayı başarma olasılığını düşük, bunu denemenin maliyetini ise yüksek kılmaktadır.
Kökleri tarihe dayanan ve hem Moskova hem de Pekin üzerinde artan baskıyı içeren alternatif bir yaklaşım, başarı şansını artırırken ilgili maliyetleri de düşürecektir.
İlişkideki huzursuzluklara rağmen, Rusya Çin'in sağladığı faydalardan kolayca vazgeçmeyecektir. Pekin, Moskova'nın en yetenekli savunma ortağı ve önde gelen ticaret ortağı olmasının yanı sıra, Batı'ya karşı ideolojik düşmanlığını paylaşmakta, yaptırımlardan kaçınmak için uluslararası işlemleri dolarsızlaştırmasına yardımcı olmakta, gözetleme ve sansür teknik bilgisini paylaşmakta ve ortak kara sınırı boyunca güvenli bir “arka” sağlamaktadır.
Dahası, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında alışılmadık derecede güçlü bir kişisel ilişki bulunmaktadır. Ukrayna'daki çatışma, Rusya'nın Çin'e olan bağımlılığını önemli ölçüde derinleştirmiş olsa da, iki ülke 1980'lerin ortalarından beri bağlarını güçlendirmekte ve Rusya'nın 2014'te Kırım'ı işgal etmesinden çok önce de yakın ortaklardı.
Yine de Washington'un müzakere masasında Moskova'ya sunabileceği pek çok şey bulunmaktadır: Ukrayna'ya toprak bırakması ve ateşkesi kabul etmesi için baskı yapabilir, Kiev'in NATO'ya katılmasını engelleyebilir ve Rusya'ya uygulanan ekonomik yaptırımları kaldırabilir.
Ancak Batı'nın Ukrayna'ya askeri yardımı yeniden canlanmadığı sürece, Rusya'nın savaş alanındaki konumu işgal ettiği Ukrayna topraklarını elinde tutmasını ve Kiev'in NATO'ya katılamamasını garanti etmektedir.
Moskova'nın, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında Pekin ile ilişkilerini ipotek altına alması da pek olası değildir.

Rusya'nın, Çin'le arasına mesafe koymaya açık olması hâlinde, muhtemelen tahammül edilemeyecek kadar maliyetli tavizler talep edecektir. Örneğin, Avrupa'nın güvenlik mimarisini NATO'ya varoluşsal olarak zarar verecek şekilde yeniden düzenlemek gibi.
Bu nedenle, bazıları Çin ile Rusya'nın arasını açmanın başarısızlığa mahkûm olduğunu ve buna teşebbüs bile edilmemesi gerektiğini savunmaktadır. Ancak sezgisel olarak, daha çatışmacı bir yaklaşım, Washington'u Moskova'yı Pekin'den uzun vadede ve daha düşük maliyetle uzaklaştırmak için daha iyi bir konuma getirebilir.
Kissinger, aralarındaki ayrılıktan faydalanmadan önce, Soğuk Savaş yıllarında Çin ve Rusya arasındaki gerilimin tırmanmasına yardımcı olan şey havuçlar değil, Amerikan sopalarıydı. Dwight Eisenhower yönetimi, Avrupa ve Orta Doğu'da Sovyetlerle yüzleşirken Çin'e karşı sert bir politika benimsemişti.
Tayvan'ı savunmayı taahhüt etti, Pekin'e karşı ticari ambargo uyguladı ve Tayvan'daki Milliyetçileri anakaraya karşı saldırılar düzenlemeye teşvik etti. ABD'nin askeri ve ekonomik baskısı, Çinlileri Sovyetlerden, Sovyetlerin karşılayamayacağı ve Moskova'da kızgınlık yaratan giderek daha büyük taleplerde bulunmaya zorladı.
Eisenhower'ın baskı politikası, Çin ve Rusya'nın Tayvan üzerindeki farklı çıkarlarının ortaya çıkmasına ve şiddetlenmesine de yardımcı oldu. 1958 yılında Çin lideri Mao Zedong, kısmen Washington'un adaya yönelik savunma taahhüdünden duyduğu hayal kırıklığı nedeniyle Tayvan konusunda bir kriz başlattı.
Pekin'in, Amerika'nın Çin'e yönelik üstü kapalı nükleer tehditlerine neden olan eylemleri, Moskova'yı kızdırdı ve alarma geçirdi. Sovyetler Birliği, Moskova için önemsiz bir ilgi alanı olan Tayvan yüzünden Washington ile nükleer bir savaşa girmekten korkuyordu.
Kriz, Rus lider Nikita Kruşçev'in Rusya'nın Çin ile olan ilişkilerini ve özellikle de Pekin'e askeri yardım sağlamanın akıllıca olup olmadığını yeniden düşünmesine yol açtı.
Kriz geliştikçe Moskova, Pekin'e nükleer teknoloji transferini ertelemeye başladı ve ertesi yıl nükleer silah prototipi sağlamaktan tamamen vazgeçti. 1960 yılına gelindiğinde Sovyetler Birliği, Çin'deki tüm uzmanlarını geri çekti ve Çin-Sovyet bölünmesi başladı.
Bugün ABD'nin her iki devlet üzerindeki baskısı, Ukrayna'da zaten farklı olan çıkarlarını daha da kötüleştirmeyi hedefleyecektir.
Bu, Kiev'le uzlaşmayı ve askeri yardımı iki katına çıkarmayı içerirken, Pekin'i sadece Moskova'nın savaş makinesine güç veren çift kullanımlı malzemeleri sağladığı için değil, aynı zamanda savaşın Rus toplumuna verdiği zararı en aza indiren sivil malların satışı için de artan ekonomik cezalarla tehdit etmeyi de kapsayacaktır.
Hatta Trump, Çin'den yapılan ithalata gümrük vergisi uygulanmasını, Rusya'ya yapılan ihracatı önemli ölçüde azaltmasına da bağlayabilir. Bunu yapmak, Rusya'nın maddi yardıma olan ihtiyacını artırırken, Çin'i de bu konuda daha isteksiz hâle getirecektir.
Ukrayna'daki çatışma, Putin için hayati bir çıkar hâline gelirken, Çin için -tıpkı Kruşçev'in Tayvan'ı gördüğü gibi- bir baş belasıdır. Pekin'in, Rusya'nın yenilgiden kaçınmasına yardımcı olmak gibi bir çıkarı vardır ancak Moskova adına büyük maliyetlere katlanmak istememektedir.
Çin'in ölümcül yardım sağlamaktan büyük ölçüde kaçınmasının, yaptırım uygulanan Rus enerji tankerlerini büyük limanlarından men etmesinin ve özellikle finans kuruluşlarına yönelik ABD yaptırımlarından kaçmanın yeni yollarını bulmasının nedeni budur.
Çin ve Rusya üzerindeki baskının artması, ikisi arasında daha sonra müzakere masasında istismar edilebilecek bir sürtüşme yaratacaktır.
Zengin bir şekilde tedarik edilen ve serbest bırakılan bir Ukrayna ordusuyla karşı karşıya kalan ve kritik yardımlarını esirgediği için Çin'e giderek daha fazla kızan bir Rusya'nın, Pekin'den uzaklaşması için yine de tavizler vermesi gerekecektir. Ancak gerekli tavizler daha az, daha az önemli ve daha tolere edilebilir olacaktır.
Kaynak: Asia Times
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.