Yazar: Tyler Koteskey
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Beyaz Saray'ı kim kazanırsa kazansın, ABD dış politikasında keskin tercihler yapmak zorunda kalacak.
Avrupa ve Orta Doğu'daki devam eden çatışmalar ve Hint-Pasifik bölgesindeki yükselen tansiyonun yanı sıra, bir sonraki yönetim uzun süredir büyüyen yapısal iç ve uluslararası zorlukları devralacak. Mevcut ABD dış politikası, bu karmaşık meseleleri yalnızca otomatik pilotta kalarak yönetemez; yeni ve yenilikçi bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Soğuk Savaş'tan zaferle çıkıştan bu yana, her iki partiden güvenlik elitleri ABD'nin hangi görevlerde bulunması gerektiği sorusunu göz ardı etti. Bu uzmanlar, Avrupa, Orta Doğu ve Asya'da geniş bir askeri varlığı sürekli sürdürmenin Amerikan güvenliği için zorunlu olduğunu savunuyorlar.
Ancak bu misyonlara kaynak sağlamak konusunda yoğunlaşmak, daha büyük resmi gözden kaçırmak anlamına geliyor. Orta Doğu'da yirmi yılı bulan ulus inşası çabaları, binlerce askerimizin hayatına mal oldu, ABD askeri hazırlığını baltaladı ve enerjimizi başka alanlara yönelterek rakiplerimize fırsat tanıdı.
On yıllardır süren bütçe açığı harcamalarıyla ABD ulusal borcu 36 trilyon dolara yaklaşarak, Soğuk Savaş'ın sonuna göre on kat artmış durumda. COVID-19 salgınından bu yana, ulusumuzun borcu ekonomimize kıyasla İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir düzeye ulaştı. Bu noktada, yalnızca faiz ödemelerimiz bile ABD'nin bu yılki savunma harcamalarını aşmış durumda.
Aynı zamanda en büyük sosyal güvenlik programlarımız olan Sosyal Güvenlik ve Medicare, geleceklerini güvence altına almak için zorlu iç seçimler yapılmazsa on yıl içinde iflas etme ve yardımlarda kesintiye gitme yolunda ilerliyor. Bu geniş çaplı mali ve askeri yükler, ABD’yi son dönemde karşılaşmadığı bir stratejik kıtlık durumuyla karşı karşıya bırakıyor.
Ulusal Savunma Stratejisi Komisyonu'nun kısa süre önce belirttiği gibi, bu kısıtlamaları yalnızca daha fazla kaynak harcayarak aşamayız. Kararsız eyaletlerdeki seçmenler de Amerika’nın yurtdışındaki çatışmalara katılımından memnun değil. Amerikalılar, mali geleceğimizi güvenceye almak için gerekli fedakârlıkları yapmaya istekli olsalar bile, hatalı stratejiler için trilyonların israf edilmesini görmek istemiyorlar.
Bu zorluklara yanıt olarak, Concerned Veterans for America’nın yeni raporu “Uygulamada Gerçekçilik”, ABD dış politikası için stratejik konumumuzu olduğu gibi değerlendiren yeni bir yol öneriyor. Amerika'nın stratejik hedeflerinin mevcut kaynaklarla uyumlu olması ve bu hedeflere ulaşmak için doğru araçların kullanılması gerekiyor.
Halihazırda kapasitesinin sınırlarına dayanmış olan bir orduya aşırı güvenmekten kaçınmalıyız. Müttefiklerimizin kendi savunmaları için daha fazla sorumluluk alabilmeleri ve almaları gerekiyor. ABD, askeri kaynaklarını temel çıkarları için en önemli bölgelere odaklamalı ve diğer bölgelerde diplomatik ve ekonomik angajmanlara yönelmelidir.
Bir sonraki başkan, en büyük tehditlerimize yanıt verecek güçlü bir orduyu korumalıdır.
Ancak, askeri gücümüzü gereksiz yere kullanmak yerine, akıllıca düşünülmüş diplomatik ve ekonomik adımlarla çözüme odaklanmalıdır. Savunma bütçesi kısıtlı bir şekilde büyüdüğü sürece bu yöntemler giderek daha fazla önem kazanacaktır.
Başkan ayrıca, ABD’nin askeri konuşlandırmalarında önceliklendirme yaparak hangi bölgelerin en önemli olduğunu yeniden değerlendirmelidir. Amerikan enerji üretimi arttıkça, Orta Doğu’nun stratejik önemi azalacaktır. ABD, 40.000 asker bulundurmaksızın terör tehditlerini etkisiz hale getirebilir, deniz yollarını koruyabilir ve Abraham Anlaşması gibi diplomatik adımları destekleyebilir.
Avrupa'da, zengin müttefiklerimiz yıllardır kendi savunmaları için daha fazla harcama yapma kapasitesine sahip. NATO-Avrupa topluluğu, ekonomik, nüfus ve gizli askeri güç olarak Rusya’yı geride bırakmaktadır. ABD’nin Avrupa’daki rolü lojistik desteğe dönüşürken, müttefiklerimiz kendi güvenlikleri ve Ukrayna’nın silahlandırılması için öncelikli sorumluluğu üstlenmelidir.
NATO'nun aşırı güven verici tutumu, Avrupa’nın yeterli savunma harcamaları yapma konusunda siyasi iradesini zayıflatmaktadır ve başka bölgelerde ihtiyaç duyulan kaynakların buraya harcanmasına yol açmaktadır.
Ortaklarımızın ve müttefiklerimizin daha fazla sorumluluk üstlenmesi, ordumuzun Asya'daki uzun vadeli çıkarlarımıza odaklanmasını sağlayacaktır. Bu bölgede, Çin’i caydırmak için Filipinler ve Tayvan gibi ülkelere gerekli hava ve deniz savunma sistemleri sağlanmalıdır.
Bir sonraki başkan hem yurtiçinde hem de yurtdışında karşılaşacağı bu zorluklarla yüzleşmek için zor seçimler yapmak zorunda kalacaktır. Düşünülmemiş askeri konuşlandırmalarla gücümüzü boşa harcamak artık bir seçenek değildir.
ABD'li politika yapıcıların askeri güç kullanımının ne zaman etkili olacağı konusunda daha disiplinli bir yaklaşıma sahip olması, diplomatik ve ekonomik açılımları daha sık tercih etmesi gerekecek. Kongre de bu sürece dahil olmalı ve yalnızca net hedefleri olan, ulusal çıkarlarımızla bağlantılı askeri misyonlara onay vermelidir.
Amerika'nın temel ulusal çıkarları doğrultusunda ilkeli bir dış politika yaklaşımı, ulusumuzun gücünü pekiştirmiştir. ABD’nin önümüzdeki on yıllarda güçlü, güvenli ve refah içinde kalmasını sağlamak için bir sonraki başkanın realist ilkeleri uygulamaya koyması gerekmektedir.
Kaynak: The American Conservative
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.