Yazar: Arjun Vohra
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Ancak hikâye burada bitmiyor.
Ortaya çıkan gıda güvensizliği, insani bir trajediden daha fazlası haline geldi. Bu durum, çatışmayı yeniden alevlendiren bir kıvılcım oldu. Sudan'da açlık ve savaş, artık birbirinden bağımsız krizler değil; aynı madalyonun iki yüzü gibi ülkeyi tüketme tehdidi oluşturan bir kısır döngüye kilitlenmiş durumda.
Afrika'nın üçüncü büyük ülkesi olan Sudan, onlarca yıldır çatışmalara ve siyasi istikrarsızlığa maruz kalıyor. 2019 yılında uzun süredir diktatör olan Ömer El Beşir'in devrilmesiyle durum daha da kötüleşti. Başlangıçta demokrasiye doğru bir adım olarak görülen geçiş, ordu içindeki rakip grupların kontrol için yarışmasıyla hızla çözüldü.
Nisan 2023'te bu güç mücadelesi, yasal ve etik normları açıkça göz ardı eden iki askeri grup olan Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ve Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasında yıkıcı bir iç savaşa dönüştü. Çatışma, 11 milyondan fazla insanın yerinden edilmesine, kilit altyapının tahrip edilmesine ve bir zamanlar nüfusun büyük çoğunluğunu istihdam eden tarım sektörünün harap olmasına neden oldu. Milyonlarca Sudanlı akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya. Ülke, şiddet ve açlık döngüsüne kilitlenmiş şekilde çöküşün eşiğinde.
Sudan'ın Tarım Sektörünün Çöküşü
Sudan'ın tarım sektörünün sekteye uğraması, iç savaşın en görünür kayıplarından biri olarak karşımıza çıkıyor. 2011 yılında ülkedeki toplam iş gücünün %80'i tarım sektöründe istihdam ediliyordu. Savaş, birçok çiftçiyi tarlalarını terk etmeye ya da güvenlik arayışıyla kentsel alanlara kaçmaya zorladı. Bu nedenle tarım sektöründeki istihdam yarı yarıya azaldı.
Tarımsal üretkenlikteki düşüş, gıda güvenliğini de olumsuz etkiliyor. Azalan yerel üretim, Sudan'ı artan ulaşım maliyetleri ve savaşın neden olduğu ticari tıkanıklıklar nedeniyle genellikle erişilemeyen ithalata daha fazla bağımlı hale getiriyor.
Bu tarımsal yıkım doğrudan kötüleşen bir insani krizi besliyor.
2023 yılında toplam tahıl üretimi, tahmini olarak 4,1 milyon metrik tona düştü. Bu rakam, savaş öncesi seviyelere göre %46'lık dramatik bir düşüşü temsil ediyor. İlk tahminlere göre 2024 yılında üretim, %18'lik bir düşüşle yaklaşık 3,38 milyon tona gerileyecek.
Tahıl üretimindeki bu sürekli düşüş, özellikle RSF ya da SAF'ın ülkenin gıda güvenliğini desteklemek için herhangi bir iç girişimde bulunmadığı göz önüne alındığında, endişe verici bir eğilim oluşturuyor.
Sudan'ın tarımsal çöküşünün etkisi korkunç: Ülke nüfusunun yarısından fazlası olan 26 milyon insan şu anda akut açlıkla karşı karşıya. Bu rakam, New York nüfusunun üç katına eşittir ve Sudan'ı bugün dünyadaki en büyük açlık krizine ev sahipliği yapan ülke haline getiriyor.
Yerinden edilme tarımsal çöküşü daha da derinleştiriyor. 11 milyondan fazla Sudanlı, evlerini terk ederek tarlalarını bakımsız bıraktı ve geçim kaynaklarını kaybetti. Çatışma, kırsal alanları güvensiz hale getiriyor. Çiftçiler ya kaçıyor ya da savaş nedeniyle topraklarını işleyemiyor.
Pek çok kişi, kaynakların zaten kısıtlı olduğu yoğun şehir merkezlerine taşınıyor. Hartum gibi şehirlerde, gıda, su ve temel mallar için yaşanan rekabet, birçok insanı kayıt dışı yerleşimlere itiyor. Bu durum yoksulluğu ve istikrarsızlığı daha da körüklüyor. Kentsel nüfus arttıkça altyapı ve hizmetler üzerindeki baskı büyüyor. Böylece sınırlı kaynaklar üzerinde yeni çatışma noktaları ortaya çıkıyor.
Çatışma-Kıtlık Geri Besleme Döngüsü
Sudanlı çiftçilerin çatışmalar nedeniyle yerlerinden edilmesi, tarımsal çöküşle artan açlık ve şiddet arasında yıkıcı bir geri besleme döngüsü yarattı. Çiftlikler ve tarlalar yok edildiğinde, gıda arzı azalıyor ve açlık daha da şiddetleniyor. Ortaya çıkan kıtlık, yeni askerlerin askeri güçlere katılmasına yol açıyor. Bu askerler, daha fazla köye saldırarak daha fazla çiftliği yok ediyor ve yeni açlık krizlerine sebep oluyor.
Bu durum, özünde basit bir zincirleme reaksiyonu andırıyor: Şiddet, çiftlikleri mahvediyor; açlık artıyor, açlık ise daha fazla şiddeti tetikliyor. Her adım bir sonrakini daha da kötüleştiriyor ve döngü tekrarlanmaya devam ediyor. Çiftlikler yıkılmaya devam ettiği ve çatışmalar sürdüğü sürece bu açlık ve çatışma sarmalını durdurmak neredeyse imkânsız.
Bu geri bildirim döngüsünün özellikle zarar verici sonuçlarından biri, milislerin stratejik tarım bölgeleri üzerindeki kontrolünün yayılmasıdır. Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ve Hızlı Destek Güçleri (RSF), etkilerini genişletmek için yardımları engelleme ve çiftliklere baskın düzenleme gibi taktikler kullandı.
Verimli tarım arazileri milislerin kontrolüne geçtikçe gıdaya erişim daha da kısıtlanıyor. Bu durum, daha fazla yerinden edilmeye ve acı çekmeye neden oluyor. Birçok kırsal bölgede devlet otoritesinin olmaması, silahlı grupların güç boşluğunu doldurmasına olanak tanıyor. Bu durum hem gıda krizini hem de devam eden iç savaşı daha da kötüleştiriyor.
Ekonomik sonuçları da bir o kadar ciddi boyuttadır. 2023 yılında Sudan ekonomisi, büyük ölçüde tarım ve ticaretteki aksamalar nedeniyle yaklaşık %40 oranında daraldı. Gıda arzının büyük bir kısmı, artık aşırı enflasyona maruz kalan ithalata dayalı hale geldi.
Artan ulaşım maliyetleri ve ticari tıkanıklıklar, temel gıdalar da dahil olmak üzere malların fiyatlarını hızla yükseltti. Bu durum, nüfusun büyük bir kısmı için bu ürünleri erişilemez hale getirdi. Savaşın başlamasından bu yana ekmeğin fiyatı %200'den fazla arttı. Bir zamanlar bol miktarda bulunan tahıl gibi ürünler artık kıt.
Ülkenin, bu yıkım, açlık ve şiddet döngüsünü kıramaması, yakın tarihin en kötü insani krizlerinden birine yol açtı. 2024 yılında Sudan'da acil yardıma ihtiyaç duyan 18 milyondan fazla kişi olacağı tahmin ediliyor. Bu sayı, dünya genelinde acil insani yardıma ihtiyaç duyan en yüksek insan sayısıdır.
İleriye Bakmak
Bu döngüyü kırmak için birden fazla cephede acil harekete geçilmesi gerekiyor. İnsani yardım kolaylaştırılmalı ve daha fazla açlığın önüne geçmek için gıda ve ilaç tedariki için güvenli koridorlar oluşturulmalıdır. Yardıma sınırsız erişim sağlanması için ilgili tüm taraflara uluslararası baskı yapılması, acıların hafifletilmesi açısından kritik önem taşıyor.
Aynı zamanda, Sudan'ın tarımsal altyapısının yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Özellikle yerinden edilmiş çiftçilerin güvenli bir şekilde dönebileceği bölgelerde, tarımı canlandırmaya yönelik yerel çabalar uzun vadeli iyileşme için hayati öneme sahip.
Bu çabalar, uluslararası ortaklar tarafından desteklenmeli. Ayrıca, iş yaratma ve eğitime erişim yoluyla yerinden edilmiş insanların geçim kaynaklarının iyileştirilmesi sağlanmalı. Bu, milislerin cazibesini azaltarak şiddet döngüsüne yakalananlara alternatifler sunabilir.
Sonuç olarak, Sudan'daki iç savaşın sona erdirilmesi için milis güç yapılarının dağıtılması ve ülkenin tarımsal ve ekonomik kaynakları üzerinde devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Sudan, şiddet ve kıtlık arasındaki bağı kırarak güvenli ve barışçıl bir geleceğe doğru ilerleme umudunu taşıyabilir.
Kaynak: Geopolitical Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.