SURİYE’DE ANA KAZANAN AKTÖR TÜRKİYE

System.Web.UI.WebControls.Label / SURİYE’DE ANA KAZANAN AKTÖR TÜRKİYE  / SURİYE’DE ANA KAZANAN AKTÖR TÜRKİYE  / hamaset.com.tr

11 Aralık 2024 Çarşamba

346 Görüntüleme

SİYASET
Çeviren:Haber Merkezi |

Suriye’deki Baasçı sistem yaklaşık 60 yıllık bir iktidarın ardından devrildi ve Beşar Esad Moskova'ya kaçtı.

SURİYE’DE ANA KAZANAN AKTÖR TÜRKİYE  / hamaset.com.tr

Yazar: Seyed Hossein Mousavian

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

 

Rusya ve İran'ın bölgedeki etkisi azaldı. Ancak net bir yol haritası olmadan Suriye'de Libya ya da Sudan benzeri bir sonuç mümkün.

 

Suriye, Saddam Hüseyin'in işgali sırasında İran'ın yanında yer almış, İran da İslam Devleti (İD) ve El Kaide'nin 2011'den 2017'ye kadar Suriye ve Irak'a yönelik saldırıları sırasında Suriye ve Irak hükümetlerinin yanında durmuştur.

 

Kaynak: Middle East Eye

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Rusya, İran ve Direniş Ekseni'nin ittifakı militan grupların yenilgiye uğratılmasına ve bu iki Arap ülkesinin egemenliğinin korunmasına yol açtı.

 

Ancak aynı zamanda Esad hükümetinin demokrasiyle hiçbir uyumu yoktu ve Batılı ve Arap liderler İran ve Rusya'nın Suriye'deki geniş varlığı ve etkisi konusunda korku ve öfke duyuyordu. Her halükârda Suriye'deki siyasi sistemin devrilmesi bölgenin jeopolitiğinde büyük bir değişim yarattı.

 

Kısa vadede İran, Rusya, Irak ve Direniş Ekseni, Esad'ın düşüşünün başlıca kaybedenleri olacaktır.

Esad hükümetinin çökmesi bu eksene büyük bir darbe vuracak ve İran'ın bölgedeki jeopolitik etkisini zayıflatacaktır.

 

Suriye, Hizbullah'a silah tedariki ve transferi için tek kara yolu olmuştur ve bu yolun kesilmesi sadece Hizbullah için stratejik bir zorluk yaratmakla kalmaz, aynı zamanda İran'ın Filistin meselesindeki kozunu da zayıflatır.

 

Dahası, güvensizliğin Irak ve İran'a yayılma potansiyeli ve İran'ın diplomatik desteğinin zayıflaması, İran ve eksen için önemli sonuçlar doğuracaktır.

 

Türkiye ana kazanan

Suriye hükümetinin düşmesi hem Kürt bölgesi hem de aşırılık yanlısı grupların ülkedeki Sünnilerin çoğunlukta olduğu bölgelere yönelik emelleri ve İD'in uyuyan hücrelerinin harekete geçme potansiyeli açısından Irak'ın güvenliği için de tehdit oluşturabilir.

 

Kısa vadede İsrail, Hizbullah'ı ve tüm bölgedeki ekseni daha da zayıflatmak için bir fırsat bulabilir.

Ancak sınırlarında yeni İslamcı silahlı grupların faaliyetleri, İslamcı hareketlerin yükselişi ve Suriye'nin Filistin meselesi ve işgal altındaki Golan Tepeleri'ne ilişkin gelecekteki tutumu üzerindeki potansiyel etkisi İsrail için uzun vadeli ulusal güvenlik tehditlerini artırabilir.

 

Kısa vadede kazananlar ABD ve Batı olacaktır çünkü Esad'ın düşüşü Rusya ve İran'ın bölgedeki etkisini önemli ölçüde azaltacaktır.

 

Ancak Şam'ı ele geçiren ve Esad'ı deviren İslamcı grup Hey'et Tahrir el-Şam (HTŞ), El-Kaide ile bağlantıları nedeniyle 2017'de İngiltere ve 2018'de ABD tarafından terör örgütü olarak yasaklandı. HTŞ, 2013 yılında ABD tarafından terörist olarak tanımlanan Ebu Muhammed el-Colani (gerçek adı Ahmed el-Sharaa) tarafından yönetilmektedir.

 

Suriye'nin laik hükümetinin çöküşü ve İslamcıların yükselişinin ABD'nin uzun vadeli çıkarlarını nasıl etkileyeceği, Kürt meselesinde ABD ve Türkiye arasındaki farklı bakış açıları, muhalefetin gelecekteki eylemlerini çevreleyen belirsizlik ve bölgede artan istikrarsızlık beklentisi ile belirsizdir.

 

Asıl kazanan Türkiye. Ankara, Türkiye'deki Suriyeli mülteci krizini çözmeyi, Kürtler üzerinde daha etkin bir kontrol sağlamayı ve Filistin meselesindeki rolünü güçlendirmenin yanı sıra bölgedeki benzer düşünen gruplarla ittifaklarını güçlendirmeyi umabilir.

Arap ülkeleri de İran'ın Suriye'deki etkisinin azalmasından memnuniyet duyarken, HTŞ ve diğer militan grupların askeri operasyonları, hepsi de Müslüman Kardeşler ile bağlantılı olan Türkiye tarafından yönetildi ve organize edildi.

 

Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün gibi birçok Arap ülkesi Müslüman Kardeşler'e ve ideolojisine muhaliftir. Dolayısıyla Türkiye'nin bölgedeki güç projeksiyonu ve İhvan'ın Suriye'de gelecekte hakimiyet kurması bazı Arap ülkeleri tarafından yeni bir tehdit olarak algılanabilir.

 

Libya tarzı sonuç

Suriye'nin siyasi geleceği ile ilgili olarak iki senaryo düşünülebilir: yeni bir sisteme barışçıl bir geçiş; ya da Libya ve Sudan tarzı bir sonuç.

 

Muhalefet ılımlı söylem ve eylemlerine devam ederse barışçıl bir geçiş sağlanabilir. Ancak muhalefet, yalnızca ortak bir düşmanı ortadan kaldırmak için bir araya gelmiş farklı ve parçalı gruplardan oluşuyor.

Bu ortak düşman ortadan kalktığında ve geleceği şekillendirme süreci başladığında, aralarındaki farklılıklar su yüzüne çıkacaktır ve bu farklılıkların ne kadar uzlaştırılabilir olacağı belirsizliğini korumaktadır.

 

Muhalifler arasında iç anlaşmazlıklar olmasa bile, Kürtlerle olan çatışmaları ve Türkiye'nin bu konudaki tutumu, uzlaşıya dayalı bir düzen kurulmasının önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Bu durum Suriye'yi Libya ve Sudan benzeri uzun süreli bir siyasi ve güvenlik krizinin içinde tutabilir.

 

Bir diğer önemli faktör ise Suriye'deki durum üzerindeki etkilerini çeşitli yollarla arttırmaya çalışacak olan çok sayıdaki dış aktörün çatışan çıkarlarıdır.

 

Her türlü senaryoda, Suriye'de gelecekte yaşanacak gelişmeler bölgenin jeopolitiği üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır. Bu nedenle hem bölgesel hem de küresel güçler tarafından kabul edilebilir bir çözüm bulunması hayati önem taşımaktadır.

 

Nisan 2017'de Washington'da düzenlenen Carnegie Konferansı'nda Suriye krizinin çözümü için 10 ilke önerdim:

1) Suriye krizinin savaş değil diplomasi yoluyla çözülmesi;

2) İlgili tüm ana taraflar için yüz güldürücü bir çözüm;

 3) Suriye'den terörizmin kökünün kazınması için ciddi ve kolektif bir iş birliği;

4) Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunması;

5) Suriye ordusunun ve güvenlik kurumlarının çöküşünün önlenmesi;

6) Suriye'de kapsayıcı bir hükümetin kurulması;

7) Suriye halkının çoğunluğunun iradesine ve oylarına dayalı yeni bir Suriye'nin inşa edilmesi;

8) Suriye'deki azınlıkların korunmasının sağlanması;

 9) Suriye'nin yeni hükümeti ve anayasası için Birleşmiş Milletler gözetiminde serbest seçimlerin yapılması;

10) Suriye'nin yeniden inşası, mültecilerin geri dönüşü ve diğer insani konular için kapsamlı bir ekonomik yardım paketi.

 

Her ne kadar o dönemde bu fikirlere kulak verilmemiş olsa da bugün bu 10 ilke Suriye krizinin çözümü için kapsamlı ve sürdürülebilir bir paket olabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.