Yazar: Peter Oborne
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Kısa bir süre önce bir arkadaşım beni, Ayşenur Ezgi Eygi'nin 6 Eylül'de İsrailli bir keskin nişancı tarafından vurularak öldürüldüğü Filistin köyü Beita'ya götürdü.
Kolay bir yolculuk olmalıydı, ancak oraya ulaşmak için, kötü şöhretli bir yerleşimci katliamının yaşandığı Huwwara'dan geçmemiz gerekiyordu. Yanmış binalar da bunun tanıklığını yapıyordu.
Sokaklarda silahlı yerleşimciler hakimiyet kurmuş, gizli noktalardaki keskin nişancılar ise etrafı gözetliyordu. Eğer Filistinliyseniz, size silah doğrultan bir İsrail askeri tarafından durdurulup sorgulanıyorsunuz.
Kontrol noktasından geçtikten sonra sola döndük ve Beita'ya doğru tepeye çıktık. Arkadaşım, bir çocuk parkının önünde durdu.
Orada hiç çocuk yoktu. Salıncaklar, kaydıraklar ve kum havuzlarının hepsi terk edilmişti.
"Eskiden buraya gelmek çok keyifliydi," dedi arkadaşım. "Yerleşimcilerin saldırıları yüzünden artık imkânsız."
Parkın içinden yürüdük. Buradan vadinin karşısındaki tepenin üstündeki yerleşime doğru güzel bir manzara vardı.
"Daha fazla yaklaşmayın," dedi arkadaşım. "Askerlerin bizi izlediğinden eminim. Ateş edebilirler."
Kasten hedef alındı
Evyatar adlı yerleşim, radikal yerleşimci hareketi Nachala tarafından kuruldu. Amerika Birleşik Devletleri tarafından finanse edilen Nachala'nın amacı, İsrail'in hem Gazze Şeridi'ni hem de Batı Şeria'yı ilhak etmesidir.
2021 yılının başlarında yerleşimciler, Beita'nın karşısında bulunan ve yerel halk tarafından Cebel Sabih olarak bilinen tepeyi yasadışı olarak işgal etti. Bir çocuk parkı, bir sinagog, bir dini çalışma salonu, bir bakkal, bir elektrik şebekesi ve tamamen asfalt yollar da dahil olmak üzere 50 kalıcı yapı inşa ettiler.
İsrail Güvenlik Bakanı ve aşırı sağcı Yahudi Gücü partisinin başkanı Itamar Ben Gvir, destek gösterisi için Haziran 2023'te Evyatar'ı ziyaret etti.
İsrail ordusunun zımni rızasıyla hareket eden Nachala, çok eski zamanlardan beri Filistinlilere ait olan yaklaşık 1.000 dönümlük araziye el koydu.
Beita gençleri her Cuma, bazen daha sık, topraklarını korumak için sokağa çıkıyor. Taş atıyor ve lastik yakıyorlar ancak iyi silahlanmış İsrail askerleri için ciddi bir tehlike oluşturmuyorlar.
Mart 2020'den bu yana 17 kişi öldürüldü. Birçoğu da yaralandı.
6 Eylül'de 26 yaşındaki Amerikan-Türk vatandaşı Eygi, bu protestolara katıldıktan sonra ölen son kişi oldu.
Eygi'nin vurulmasına tanık olanlar, kafasına sıkılan kurşunla kasten hedef alındığını söylüyor. Tüm tanıklar, Eygi'nin öldürüldüğü sırada şiddet olaylarının yakınında olmadığı konusunda hemfikir.
Çatışmalar geliştikçe Eygi güvenli bir yere doğru uzaklaştı. Zeteo için görüşülen bir gizli tanık şunları söyledi: "Ayşenur tepeden aşağı inerken, yürümekte zorlanan 62 yaşındaki bir gönüllüye yardım etti. Onun için endişeliydi. Tenha bir bölgede olduklarını düşünerek bir zeytin ağacının arkasına saklandılar. Güvende olduklarına inanıyorlardı."
İşte tam bu noktada Ayşenur, bir İsrailli keskin nişancı tarafından başından vuruldu.
Soğukkanlılıkla
Bu olay, Nisan 2003'te Refah'ta İsrail ordusuna bağlı bir keskin nişancı tarafından başından vurularak öldürülen bir başka uluslararası aktivist olan Tom Hurndall'ın ölümüne çok benzemektedir.
Eygi'de olduğu gibi, İsrailli keskin nişancı yaklaşık 150 metre uzaktaydı. 22 yaşındaki Hurndall'ın durumunda, balistik uzmanları bu mesafeden öldürme niyeti konusunda hiçbir şüphe olamayacağı konusunda kararlıydı.
Pazartesi akşamı Tom'un annesi Jocelyn Hurndall'ı aradım. Bana Eygi'nin öldürülmesinin Tom'un ölümünü ona nasıl geri getirdiğini anlattı.
İkisi de soğukkanlılıkla hedef alınmıştı. Tom öldürüldükten sonra İsrail ordusu tarafından söylenen yalanları hatırladı. Görünüşe göre Eygi konusunda da yalan söylüyorlar ve Eygi öldürüldüğünde askerlerin "şiddet eylemi kışkırtıcısına" ateş ettiklerini iddia ediyorlar.
Jocelyn Hurndall, bana "askerlerin Tom'u vurduklarında ne yaptıklarını bildiklerini" söyledi.
Dönemin Başbakanı Tony Blair'in, oğlunu öldürdükleri için İsraillileri kınamasını sağlamanın nasıl imkânsız olduğunu hatırladı. Beyaz Saray'ın, bir ABD vatandaşının öldürülmesinden "derin rahatsızlık" duyduğunu belirten açıklaması dışında, ABD Başkanı Joe Biden'ın sessizliğini hatırlattı.
Hurndall ailesi, İsrailli avukatların yardımıyla kendi kapsamlı soruşturmasını yürüttü. Blair olaya müdahil olmayı reddetse de, Jeremy Corbyn ve Richard Burden gibi İşçi Partili milletvekilleri davalarında aktif rol aldılar.
Çabalarının bir sonucu olarak, Hurndall davası, İsrail'in tam bir askeri soruşturma açmak zorunda kaldığı tek örnektir. İlk ve tek kez bir İsrail askeri, kasıtsız adam öldürmekten suçlandı ve başarılı bir şekilde yargılandı.
Hurndall ailesi, asker Taysir Hayb'ın cinayetten yargılanması gerektiğine dair net bir inanca sahipti. Hayb ise oldukça kuşkulu bir "ihmal" savunması yaptı. Niyetinin Hurndall'ın kulak memesine ateş etmek olduğunu, beynini dağıtmak olmadığını savundu.
Barışçıl direniş
Rehberimle birlikte Beita'dan ayrılırken, İsrail askerleri tarafından vurularak öldürülen "dağın koruyucuları" olan adamların anısına yapılmış bir duvarın önünde durakladık. Rehberim, hiçbirinin silahlı olmadığı konusunda ısrarcıydı.
Bunlardan biri, köyün su şebekesiyle uğraşırken vurularak öldürülen 41 yaşındaki su mühendisi Şadi Alşurfa'ydı.
Rehberim bana "Biz sadece barışçıl direniş gösteriyoruz" dedi. "Asla ateşli silah kullanmayız. Ölüm fikri konusunda kendimizle uzlaşmaya vardık."
Rehber bana, protestoların en yoğun olduğu dönemde tüm topluluğun olaya dahil olduğunu söyledi. "Berberler sabahları gelir ve protestocuları tıraş ederdi. Kadınlar, protestoları finanse etmek için altınlarını eritti. Hepsini kendimiz ödedik. Bir gecesi 40.000 şekele mal oluyordu ve birikimlerimizden ödüyorduk."
6 Eylül'de Ayşenur Ezgi Eygi, Beita'da ölen 16. dağ koruyucusu oldu. Tüm kanıtlar, onun bir İsrail askeri tarafından soğukkanlılıkla öldürüldüğünü gösteriyor.
Jocelyn Hurndall, adaletin yerini bulacağına inanmıyor. X'te yaptığı açıklamada, Eygi'nin öldürülmesinin "Biden'ın bir Amerikalının vurulmasını kamuoyu önünde kınaması ve Amerika'nın İsrail'e verdiği vicdansız desteği değiştirmeye çalışması için bir fırsat olduğunu" söyledi.
"Bir süreç yürütülüyor olabilir ama bu dürüst olmayacak, IDF dışında hiçbir görgü tanığının ifadesi alınmayacak."
Amerikan Başkanı, bu yılın başlarında dünyaya şöyle demişti: "Eğer bir Amerikalıya zarar verirseniz, karşılık veririz."
Bakalım sözünü tutacak mı?
Kaynak: Middle East Eye
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.