Yazar: Dr. Amira Abo el-Fetouh
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Şam'daki Emevi Camii Meydanı'ndan güneydeki Dera'ya, kuzeydeki Halep, Hama ve Humus'tan kıyıdaki Lazkiye'ye kadar Suriye'nin dört bir yanındaki meydanlar, bağımsızlığın yeşil bayrağını göndere çeken insanlarla doldu.
Suriyeliler, kana susamış zalim Beşar Esad'a karşı devrimlerinin başarıya ulaşmasının ve 54 yıldır kendilerini ezen faşist rejimin yıkılmasının sevincini yaşadılar.
Halkın bu sevinç gösterileri, Esad'la aynı kumaştan kesilmiş olan diğer Arap ülkelerindeki zalim yöneticileri korkuttu. Bu selin kendi topraklarına da sıçramasından ve tahtlarını kaybetmesinden endişe ettiler. Halka, yönetime katılma ya da fikir beyan etme hakkı tanımadıkları gibi, “İşlerinde onlara danış” ayetine uygun olarak tavsiyede bulunmalarına dahi izin vermediler.
Ülkelerinin nasıl yönetileceğine dair herhangi bir itirazda bulunmaya ya da hoşnutsuzluk göstermeye cesaret edenlerin sonu, Suriye'de Esad rejimi tarafından yönetilen hapishanelere benzer yerlerde bitti.
Arap tiranları, Suriye devriminin başarısından korkuyor
Çünkü devrimin İslami bir yönü var. İslamcılardan nefret ediyorlar ve Batı gibi, İslam'ın toplumlarının nasıl yönetileceği konusunda söz sahibi olmasını isteyen Müslümanları ‘terörist’ olarak adlandırıyorlar.
İslamcı hareketlerin ya da bireylerin herhangi bir Arap ülkesini yönetmesini engellemek için servet, silah ve medya dahil ellerindeki tüm araçları kullanarak çalışıyorlar. Küçük düşürücü kaçışından önceki son ana kadar destekledikleri kasap Beşar'ın düşüşüyle tahtları ayaklarının altında sallandı.
Tiranlar, 2011'de Arap Baharı'na karşı Mısır, Yemen ve Libya'da destekledikleri karşı devrimleri yeniden canlandırmaya karar verdiler. Ancak 2011'de işlerine yarayanın, 2024'te artık işe yaramayacağını ve geçen 13 yılın insanların farkındalığını artırarak özgürlük, haysiyet ve adalet mücadelelerine karşı kapalı kapılar ardında kurulan büyük komployu anlamalarına yettiğini düşünmemiş olabilirler.
2011 Arap Baharı devrimlerinin tamamı, gerilemelerine yol açan zorluklarla karşılaştı.
Bunlardan en tehlikelisi, derin devletin devrik rejimlerin kalıntılarıyla, özellikle de güvenlik servisleriyle iş birliğidir. Güvenlik servisleri, bu kalıntıları kendi halklarına karşı kirli işler yapmaları için işe aldı.
Bu nedenle, devrik Esad rejiminin Suriyeli takipçilerinden oluşan bir gruba — ki sayıları 250'yi geçmiyordu — Emevi Meydanı'nda toplanmaları ve laik bir devlet talep etmeleri söylendi. Suriye bayrağını kaldırmadılar. Bunlar, kasap Beşar'ı desteklemek için sokaklara dökülen ve devrimcilerin yok edilmesini talep eden insanlarla aynı kişilerdi. Suriyeli kardeşlerinin başına varil bombaları yağdırdığı için onu övdüler.
Esad ailesinin yönetimi sırasında Suriye'deki laiklik, on yıllar boyunca rejime yönelik en ufak bir eleştiriye bile izin vermeyen evcilleştirilmiş bir ideolojiydi. İstihbaratçıları, sanatçıları ve entelektüelleri birbirine bağlayan bu ideoloji, sadece İslamcıların değil, Suriye toplumunun geniş kesimlerinin şeytanlaştırılmasını meşrulaştırdı.
Otoriter laiklik ya da bazen laik cihatçılık olarak bilinen bu ideolojinin önde gelen savunucuları, rejime karşı tek bir makale yazmadı ya da tek bir kelime etmedi. Sadece İslamcılara değil, siyasi değişimin, kamu özgürlüklerinin ve serbest seçimlerin önceliğini savunan demokratlara da düşmanlık beslediler.
En çok korkulan şey, rejimin kalıntılarının nefret dolu ideolojileriyle geçmişte olduğu gibi bugün de yalancı şahitlik yapmasıdır. Bu nedenle, Suriye'deki yeni liderlik, gerçek geçiş dönemi adaletini bir an önce sağlamalı ve keyfi olmayan bir siyasi tecrit yasası getirmelidir.
Böylece, Suriye'de varil bombalarını destekleyenler, bir zamanlar bu tür ölümcül bombalamaları talep ettikleri gibi demokrasi talep eden gösterilere liderlik etmeye geri dönemez.
Esad rejimi düşer düşmez, rejimin düşüşünden etkilenen Suriye dışındaki bazı kesimler, rejimin işlediği suçların intikamını almak için halkın arasına nifak tohumları ekmeye başladı.
Tarihi bir zaferin sevincini mezhepsel ve etnik çizgide bir iç savaşa dönüştürdüler. Rejimin düşmesinden sonraki ilk birkaç gün nispeten barışçıl geçse de bazı kötü niyetli sesler duyuldu.
Suriye'nin düşmanlarına olan şüpheli bağlılıklarıyla bilinen bu kişiler, mezhep kartını oynamaya, söylentiler yaymaya ve hastalıklı hayal güçleriyle uydurdukları hikayelerle ortalığı karıştırmaya çalıştılar.
Sadece kutlama atmosferini bozmakla kalmadılar, aynı zamanda durumu karıştırarak dikkatleri sözde bir iç çatışmaya çekmeye çalıştılar. Bu tür bariz kışkırtmalar, Suriye'nin, bölgenin düşmanlarının hayalini kurduğu mezhepsel ve etnik devletlere bölünmesi için ortam yaratmayı amaçlıyordu.
Devrimciler, akıllarını başlarına almalı ve Siyonistlerin, özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri'ndekilerin, Suriye'de oyun oynamaya başladıklarının farkında olmalıdır. Suriye'yi yok etmek için içeride ve dışarıda komplolar kuruluyor. Allah, Suriye'yi ve halkını korusun.
Kaynak: Middle East Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.