Biden yönetimi, soykırım ve işgale rağmen İsrail’e askeri, siyasi ve maddi destek sağladı. Bu durum, ABD’nin küresel itibarını sarsarken, özellikle Müslüman Amerikan seçmenlerin (tahmini 1 milyon) Demokrat Parti’ye olan desteğinde önemli bir düşüşe neden oldu.
Biden’ın Ortadoğu politikaları, Müslüman Amerikan topluluğunda büyük bir hayal kırıklığı yaratırken, bu seçmen kitlesinin Demokrat Parti’den uzaklaşması 2024 seçimlerinde Demokratların kritik eyaletlerdeki pozisyonunu da riske attı.
Müslüman Seçmenlerin Kırılgan Desteği ve Değişen Oy Davranışları
Biden yönetiminin İsrail’e verdiği “koşulsuz-şartsız destek,” ABD’deki Müslüman seçmenlerin ciddi oranda tepkisine mazhar oldu. Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi (Council on American-Islamic Relations) tarafından 2024 yılının Ekim ayında yapılan bir anket, Müslüman topluluğun Biden yönetimine yönelik memnuniyetsizliğini gözler önüne seriyor.
Ankete göre, Müslüman seçmenlerin %98’i Biden’ın Gazze’deki savaşa yönelik tutumunu onaylamamaktadır. Bu, 2020 yılında Biden’ı destekleyen Müslüman seçmen oranının (%71) dramatik bir şekilde düştüğünü gösteriyor. Aynı ankette Müslüman seçmenlerin sadece %41’inin Demokrat Parti adayı Kamala Harris’e destek verdiği, %42’sinin ise üçüncü parti adayı Jill Stein’a oy vermeyi düşündüğü ifade edilmiştir. Bu sonuçlar, Müslüman seçmenlerin giderek Demokrat Parti’den uzaklaştığını ve üçüncü partilere yönelme eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu kaymanın etkisi, özellikle Michigan, Pennsylvania ve Georgia gibi seçim sonuçlarını belirleyebilecek kritik eyaletlerde hissedildi. Michigan’da yaşayan Arap ve Müslüman Amerikan seçmenlerin büyük bir kısmı, Demokrat Parti’den desteğini çekmiş ve Trump’a yönelmiştir.
Nitekim 2020 seçimlerinde Biden’ın 154 bin oyla kazandığı, 200.000 Müslüman seçmenin olduğu salıncak eyalet (swing state) Michigan’da Trump, Müslüman topluluğun desteğiyle eyaleti 84 bin oy farkıyla kazanmıştır.
Detroit, Atlanta gibi Müslümanların yoğun yaşadığı kentlerde, Demokrat Parti’nin bu seçmen kitlesini kaybetmesi, eyaletin sonuçlarını değiştirebilecek bir unsur olarak öne çıkmıştır. Trump’ın seçim kampanyasında “savaş karşıtı, aile değerlerinin korunduğu ve ekonomik refahın” bir söylem kullanması ve Demokrat Parti’nin İsrail yanlısı duruşuna karşı çıkması, bu seçmen tabanının Trump’a yönelmesine katkıda bulunmuştur.
Trump, Harris’in Müslüman karşıtı olarak tanımladığı Liz Cheney ile iş birliği yapmasını, Michigan’daki Arap ve Müslüman seçmenlere ulaşmak için bir fırsat olarak kullandı. Cheney’nin Ortadoğu’ya savaş ve ölüm getirdiğini öne süren Trump, bu söylemi ile Gazze krizinde Biden-Harris yönetimine tepkili olan Müslüman seçmenlerin ilgisini çekti. Arizona’da yaşayan Filistinli aktivist Hudhayfah Ahmad’ın “Harris’i Terk Et” kampanyası da Trump’ın işine yaradı. Son kertede Trump’ın savaş karşıtı mesajları, Müslüman seçmenlerin desteğini kendisine çekmesine katkı sağladı ve bu kesimde Demokrat Parti’ye olan güven kaybını derinleştirdi.
Kamala Harris ve Demokrat Parti’nin Müslüman Topluluğa Uzak Duruşu
Kamala Harris’in seçim kampanyası, Müslüman topluluğu ve Amerikalı Müslümanların oylarını kazanma noktasında eksiklikler ve hatalarla doluydu. Biden yönetiminin İsrail’e yönelik destek politikasını eleştirmekten kaçınan Harris, Müslüman topluluklara yönelik soğuk bir tutum sergiledi. Bu durumdan ötürü Amerikan vatandaşı Müslümanlar Demokrat Parti’den uzaklaştı. Örneğin Michingan’da 44.000 Müslüman seçmen Yeşil Parti’nin adayı Jill Stein’i tercih etti.
Öte yandan Harris ve Demokrat Parti’nin politikaları Müslümanları Trump’a yanaştırdı. Örneğin Michigan’daki Yemen kökenli seçmenler, özellikle Hamtramck belediye başkanı Amer Ghalib, Demokrat Parti’den uzaklaşarak Trump’a yöneldiler.
Bu anlamda Trump’ın Gazze’deki savaşa dair söylemleri, Demokrat Parti’nin İsrail yanlısı duruşuna bir tepki olarak, Arap kökenli seçmenleri ona yakınlaştırmıştır. Bu bağlamda, Lübnanlı Amerikalılardan sonra Arap nüfusunun en yoğun olduğu Dearborn’daki Yemenli Amerikalıların %52’sinin Trump’ı desteklemesi dikkat çekici mesajlar barındırıyor.
ABD’nin Ortadoğu’daki Azalan Etkisi ve Biden Yönetiminin Çifte Standardı
ABD’nin Ortadoğu’da İsrail’e verdiği destek, yalnızca Müslüman seçmenlerin Demokrat Parti’ye olan güvenini sarsmakla kalmamış, ABD’nin uluslararası itibarını da zedelemiştir. Biden yönetiminin İsrail’in Gazze’deki insan hakları ihlallerine göz yumması, ABD’nin insan hakları ve uluslararası hukuk konularında çifte standart uyguladığı algısını pekiştirmiştir.
Özellikle Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerine sert bir tavır sergileyen Biden yönetimi, İsrail’in Gazze’deki soykırımına aynı tepkiyi göstermemektedir. ABD’nin bu tutumu, uluslararası alanda güvenilirliğini sorgulatan bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Biden yönetimi bir yandan Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerini “soykırım” olarak tanımlarken, İsrail’in Gazze’deki benzer eylemlerine göz yummaktadır.
Uluslararası toplumda, ABD'nin bu tutumu derin bir çelişki olarak algılanmakta ve ABD’nin küresel güvenilirliğine zarar vermektedir. Biden yönetiminin İsrail’e askeri destek sağlaması, ABD’nin insan hakları konusundaki iddialarını zayıflatmakta ve özellikle Müslüman seçmenler arasında derin bir hayal kırıklığına neden olmaktadır.
Sonuç olarak Biden yönetiminin İsrail’e verdiği destek, Demokrat Parti’nin ABD’deki Müslüman seçmen tabanını kaybetmesine neden oldu. Müslüman toplulukların 2024 seçimlerinde Demokrat Parti’ye olan desteğinin azalması, bu seçmen kitlesinin üçüncü parti adaylarına veya Trump’a yönelmesine yol açtı.
Özellikle Michigan, Pennsylvania ve Georgia gibi eyaletlerde yaşayan Müslüman topluluklar, Demokrat Parti’nin kritik eyaletlerdeki başarısını doğrudan etkiledi.
https://x.com/RakipogluMehmet