Yazar: Philip Patrick
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Yoon, tam olarak hangi önlemlerin alınacağını belirtmedi ancak kararı "anayasal düzeni korumak" için gerekli olarak nitelendirdi.
Güney Kore parlamentosunda çoğunluğa sahip olan muhalefet partilerini parlamento sürecini rehin almakla suçlayan Yoon, muhtemelen muhalefetteki Demokrat Parti'nin ülkenin bazı üst düzey savcılarının görevden alınması için verdiği önergeye ve hükümetin son bütçe teklifinin reddedilmesine atıfta bulundu.
Yoon, ayrıca halk desteğini artırmak amacıyla "Kuzey Kore güçlerinin tehdidinden" ve "halkımızın özgürlüğünü ve mutluluğunu yağmalayan aşağılık Kuzey Kore yanlısı devlet karşıtı güçleri ortadan kaldırma" arzusundan bahsetti.
Yoon, son aylarda gündemini kabul ettirmekte zorlandığı için ciddi bir baskı altında. Seçimleri kıl payı kazanan Yoon, hisse senedi manipülasyonu ve eşinin Dior marka bir çanta gibi lüks hediyeleri kabul etmesiyle ilgili utanç verici bir skandalla karşı karşıya kaldı. Bunun için özür dilemek zorunda kalan Yoon, "Daha iyi davranmalıydı" ifadesini kullandı.
Yoon'un açıklaması, Güney Kore siyasetinin geçmişte ne kadar değişken ve şiddetli olduğunu hatırlatıyor. Özellikle, kendisinin çok iyi bildiği korkunç bir döneme dikkat çekiyor. Otokratik Devlet Başkanı Park Chung Hee, 1979 yılının sonunda Kore Merkezi İstihbarat Teşkilatı lideri tarafından öldürülmüştü.
Bu olay, tüm ülkede sıkıyönetim uygulayan bir askeri diktatörlük kuran darbeyi hızlandırdı. Takip eden muhalefete yönelik acımasız baskılar, Gwangju kentindeki sivil ayaklanmanın bastırılmasıyla (yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Gwangju Katliamı) doruğa ulaştı.
Bu olayların yankıları o zamandan beri Kanlı Pazar tarzında devam ediyor.
Yoon'un babası, tüm üniversitelerin askeri rejim tarafından kapatıldığı dönemde bir üniversite profesörüydü. Yoon ise Gwangju Ayaklanması'ndan o kadar etkilenmişti ki, görünüşe göre Chun Doo-hwan (Park Chung Hee'nin öldürülmesinden sonra iktidarı gasp eden cumhuriyet başkanı) için ölüm cezasının talep edildiği sahte bir duruşmada savcı olarak yer aldı. Yoon, daha sonra bu gösteriye katıldığı için hapse atılmaktan korktu ve Gangwon eyaletine kaçtı.
Yoon'un Kuzey Kore'nin ülke işlerine karıştığından bahsetmesi, o karanlık günlerin bir başka yankısıdır. Kuzey Kore'nin 1980'li yılların başındaki olaylara karıştığı söylense de son araştırmalar bunun mümkün olmadığını ortaya koydu. Kuzey Kore birliklerinin Ukrayna'da savaştığına dair haberler ise komünist devletin sınırlarının ötesinde faaliyet gösterme kapasitesine ilişkin endişeleri artırdı.
Yoon'un bu şekilde ateşle oynadığına dair endişeler var.
Bu, köşeye sıkışmış ve seçenekleri tükenmiş bir liderin çaresiz hamlesi gibi görünüyor. Yoon, çeyrek yüzyılını devlet yolsuzluklarını soruşturan bir savcı olarak geçirdiği için uzun bir düşman listesine sahip. Zirveye ulaştıktan sonra hem kendisinin hem de meslektaşlarının neden olduğu skandallarla boğuşurken hâlâ her adım için savaşmak zorunda olduğunu fark etmiş olabilir.
Bu hamlenin işe yaraması pek olası değil. Yoon'un "sıkıyönetim" teriminin çağrıştırdığı türden tedbirleri uygulamaya koyma yetkisine sahip olup olmadığı bile belli değil. Bütçesini parlamentodan geçiremezken ülke çapında bir baskıyı nasıl başlatacağı da belirsiz.
Deneme şansı bile bulamayabilir. Demokrat Parti lideri Lee Jae-myung, bu hamlenin "anayasaya aykırı" olduğunu söyledi. Yoon'un kendi partisinin (PPP- Halkın Gücü Partisi) başkanı ise bu kararı "yanlış" olarak nitelendirerek engelleme sözü verdi.
Önümüzdeki günler çok ilginç geçecek.
Kaynak: The Spectator
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.