Yazar: Prof. Gilbert Achcar
Çeviri: Muhammet Hulusi Cengiz
Gerçekten şaşırtıcıdır ki, geçtiğimiz pazartesi günü BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen kararda Washington, ABD'nin kalıcı ateşkes çağrısını reddeden tutumuyla uyumlu olarak çekimser oy kullandı. Karar sadece "Ramazan ayı için derhal ateşkes" çağrısı yapıyor (ki ramazanın yarısı zaten geçmiştir) ve bunun "kalıcı, sürdürülebilir bir ateşkese yol açması" dileğini de ekliyor. (Alınan kararda "kalıcı" yerine "sürdürülebilir" terimi kullanıldığı için bu, nihai bir sona değil, sürekliliğe işaret eder). Nitekim karar taslağını hazırlayan taraflar, metnin ABD ve Arap ülkelerinin tutumu arasında Washington'u tatmin edecek ifade ve kavramların kullanılması için özel bir çaba gösterdiler. Bu nedenle kararda, "sivillere ve sivil nesnelere yönelik her türlü saldırının yanı sıra, onlara yönelik her türlü şiddet, düşmanlık ve terör eylemini" esefle karşılıyor ve "rehin almanın uluslararası hukuka göre yasak olduğu" hatırlatılıyoruz.
Bu öyle bir karardı ki, şu ana kadar ABD'nin izinden yürüyen İngiltere'nin kendisi de bu karara oy verebilecekti; Washington vetosunu kullanırken bir kez çekimser kalmak dışında bu kararla çelişmeye cesaret edemiyordu. "ABD yönetimi pazartesi günü, 'Hamas' isminin kararda geçmediğini belirterek çekimser kalmasını gerekçelendirirken, kararda İsrail'in isminin geçmemesini de dikkate alırsak kimseyi kandıramayacak kadar zayıf bir bahane olduğu nitelendirilebilir. İki ismin doğrudan bahsedilmesinden kaçınılması, gerçekten de kararın dayandığı uzlaşmalardan birini oluşturuyordu. Gerçek şu ki, Washington'un çekimser kalmasının amacı, İsrail'in reddettiği bir karara ilişkin BM Güvenlik Konseyi'nin mutabakatına katılıyormuş gibi görünmemesi için, İsrail tarafının kızgınlığını hafifletmeye çalışmaktı. Daha geçen cumartesi günü, Likud-Siyonist Dışişleri Bakanı Israel Katz, Birleşmiş Milletler'i, mevcut Genel Sekreter Antonio Guterres'in liderliği altında, "terörü barındıran ve cesaretlendiren Yahudi karşıtı ve İsrail karşıtı bir yapı" haline gelmekle suçlamıştı!
ABD Başkanı Joe Biden'ın yönetimi ise ikiyüzlülükte yeni bir seviyeye ulaştı!
ABD Başkanı Joe Biden'ın yönetimi ise ikiyüzlülükte yeni bir seviyeye ulaştı. Amerika, İsrail'e, Gazze'deki Siyonist soykırımın başlangıcından itibaren yapmaya başladığı gibi, silah ve mühimmat sağlamaya devam ediyor, böylece devam eden saldırının tamamen suç ortağını yapmış oluyor; bu aslında Amerika Birleşik Devletleri ve Siyonist devlet arasındaki ilk ortak savaş. Benjamin Netanyahu, stratejik işlerinden birinin liderliğini yapacak olan bir heyet için planlanan Washington ziyaretini iptal ederken, hükümetinde savunma bakanı olan ve elbette ki şu anki saldırının başlangıcında oluşturulan daha küçük savaş kabinesinin üyesi olan Yoav Gallant, pazartesi günü Washington'a geldi. Onun ziyareti Netanyahu'nun iptal ettiği ziyaretten çok daha önemli. Gallant, ABD'nin başkentine vardığında silahlı kuvvetlerinin kaçınılmaz olarak Refah'ı işgal edeceğini ilan etti. Her iki tarafın da ABD yönetimi için son derece hassas bir konu haline gelen insani hususları dikkate aldığını iddia edebilmesi için Refah işgalinin nasıl ele geçirileceği konusunda Biden yönetimiyle istişarede bulundu.
Bu hassasiyetin, insani kaygılara gösterilen bağlılıktan kaynaklanmadığını söylemeye gerek yok. Washington, yaklaşık kırk bin kişinin öldürülmesine ve on binlerce kişinin yaralanmasına, yüksek bir yüzdesi ağır yaralılar da dahil olmak üzere, tamamen katıldıktan sonra bu saldırılar nasıl onlardan kaynaklanabilir? Gazze Şeridi'nin, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde birkaç ay içinde alınan hasarın boyutu; Şerit ‘teki nüfusun büyük çoğunluğunun Refah bölgesine kaydırılmasında oynadığı rol, işte bu gerçeği net bir şekilde ortaya koymaktadır. Washington'un havadan bıraktığı gıda yardım kutuları, uluslararası insani yardımdan sorumlu kişilerin doğruladığı gibi, Gazze halkı arasında yayılan ölümcül kıtlığı ortadan kaldırmak için pahalı ve etkisiz bir yol olduğu konusunda hiçbir şekilde ABD yönetimini temize çıkaramayan jestlerdir.
Onlar bunun yerine, İsrail'in girişine izin vermediği Mısır sınırının diğer tarafında sıralanan binlerce kamyonun varlığına işaret ederler. Bu, Washington'un gerçekten de askeri desteğini durdurmak konusunda ciddi tehditlerde bulunarak Siyonist devlete gerçek baskı uygulamasının yeterli olacağını gösterir ki bu da yardımın karadan girişi için kapıları açmaya zorlamaktır. Bu, gerçekten de insani krizi azaltabilen ve kıtlığın yayılmasını ve kötüleşmesini önleyebilen tek yoldur. Bunun yerine, Washington'un Siyonist devlete askeri desteğini durdurma tehdidinde bulunarak fiili baskı uygulaması, İsrail'in girmesini engellediği sınırın Mısır tarafında sıralanan binlerce kamyon geçişiyle yeterli olacaktır. Bu şekilde kara yoluyla kapıların açılma zarureti, insani krizi azaltabilecek ve kıtlığın yayılmasını ve şiddetlenmesini önleyebilecek tek yoldur.
Siyonist iktidar, Filistinlileri bir kez daha topraklarından, bu kez Gazze Şeridi'nden söküp atarak ikinci Nakba'yı (büyük felaket) tamamlamayı planlıyor.
Gazze kıyılarında inşa ettikleri limana gelince, o da krizi çözme yeteneğine sahip değil. Dahası, Sina'nın kapıları kendilerine kapalı kalırsa Gazzelileri göç etmeye teşvik etmek için kullanılabileceğinden, insanlar bunun arkasındaki her gerçek niyeti sorgulama hakkına sahiptir. Nihayetinde faşist Siyonist iktidar, Filistinlileri bir kez daha topraklarından, bu kez Gazze Şeridi'nden söküp atarak ikinci Nakba'yı (büyük felaket) tamamlamayı planlıyor. İlk niyetleri Filistin halkını Sina'ya sürgün etmekti, ancak Abdülfettah El-Sisi rejiminin bu perspektifi reddetmesi (tabii ki insani nedenlerle değil, güvenlik nedenleriyle) onları dünyanın çeşitli yerlerine sınır dışı etmeyi düşünmesine sebep oldu. Netanyahu'nun kendi ifadesine göre, bu amaçla birçok ülkeyle temasa geçtiler.
Son zamanlarda İsrail'de, Negev (Necef) Çölü'nün Mısır sınırındaki bir köşesinde Gazzelilerin yoğunlaşmasını öneren sesler yükseliyor, böylece Siyonist devlet, özellikle kıyı şeridi nedeniyle Gazze Şeridi'ni çok daha değerli bir mülk olarak ilhak edebilecek. Bütün bunlar Washington'u endişelendirdiğinden, Netanyahu ve Likud hükümetine karşı çıkan, savaş kabinesi üyesi, Benny Gantz'ı konunun görüşülmesi için davet edildi. Aynı zamanda Netanyahu'nun rakibi olan, ancak Likud'un içinden Gallant'ı da aldı. ABD yönetimi, Oslo çerçevesinin korunması ve Filistin Yönetimi'nin başta İsrail vesayeti altında olmak üzere bölgesel veya uluslararası güçlerin konuşlandırılmasının eşlik edebileceği Gazze Şeridi'ni yeniden denetlemesini sağlama yönündeki tutumuyla çelişen sınır dışı etme projesinden endişe duyuyor.
Tercüme Kaynak: www.alquds.co.uk
Gilbert Achcar: Londra Üniversitesi SOAS'ta kalkınma çalışmaları ve uluslararası ilişkiler profesörüdür. Pek çok kitabı arasında şunlar bulunmaktadır: Barbarlıkların Çatışması: Yeni Dünya Düzeninin Oluşumu (2002, 2006); Tehlikeli Güç: Orta Doğu ve ABD Dış Politikası, Noam Chomsky ile birlikte yazılmıştır (2007, 2008); Araplar ve Holokost: Arap-İsrail Anlatı Savaşı (2010); Halk İstiyor: Arap Ayaklanmasının Radikal Bir İncelemesi (2013); ve Hastalıklı Belirtiler: Arap Ayaklanmasında Nüksetme (2016).
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazarlara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset’in editoryal politikasını yansıtmayabilir.