MELBOURNE'DEKİ ANZAK GÜNÜ TÖRENLERİ VE ALDATMACA GÖSTERİSİ

System.Web.UI.WebControls.Label / MELBOURNE'DEKİ ANZAK GÜNÜ TÖRENLERİ VE ALDATMACA GÖSTERİSİ / MELBOURNE'DEKİ ANZAK GÜNÜ TÖRENLERİ VE ALDATMACA GÖSTERİSİ / hamaset.com.tr

5 Mayıs 2024 Pazar

159 Görüntüleme

DÜNYA
Hazırlayan:Haber Merkezi |

Tören ne kadar büyük olursa, aldatma da o kadar büyük olur. Savaşın yol açtığı kafa karışıklığında, bu eğilime sıkça rastlanır.

MELBOURNE

Yazar: Dr. Binoy Kampmark

Çeviri: Muhammet Hulusi Cengiz

Her yıl 25 Nisan'da Melbourne'un ana arterlerinden Swanston Caddesi boyunca, madalya, kurdele ve diğer nişanlarla süslenmiş pankartlar ve kalabalıkla dolu askerî geçit törenini görebilirsiniz. Birçok insan Anzak Günü için şafak ayininden bu yana ayakta olacak ve geldiklerini göstermek için sabırsızlanacaklar.

Tören ne kadar büyük olursa, aldatma da o kadar büyük olur. Savaşın yol açtığı kafa karışıklığında, bu eğilime sıkça rastlanır. Ölüler belirlenen günde anılır, ancak onları kaderlerine göndermekle sorumlu olan masa başı planlamacıları, beceriksizler ve gayretliler de dahil olmak üzere, nadiren çağrılır. Anma törenleri Amnezi (hafıza kaybı) tatlılığıyla doludur ve bu planlayıcıların halefleri, gelecek Nisan günlerinde hatırlanmak üzere ölenlerin sayısını arttırmaktan her zaman memnun olurlar.

Anzak Günü, fedakarlıkla ilgili sözlerle süslenmiş, anlaşılması güç ve kabul edilmesi zor olanı açıklamanın bir yoludur. Bugünde, Avustralyalıların ve Yeni Zelandalı meslektaşların, Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birlikleri'nde, Birinci Dünya Savaşı'nda Türk topraklarında kanlarını dökmelerini hatırlıyorlar. Tarihsel olarak nadiren tehdit altında olan bir ülke olan modern Avustralya, 19. yüzyıldan bu yana birçok savaşın içinde bulundu.

1915’te Çanakkale (ya da Gelibolu) Harekâtı, Avustralya'dan binlerce mil uzakta, Whitehall'da, dönemin Amirallik Birinci Lordu tarafından tasarlandı. Winston Churchill'in birçok askeri girişimi gibi bu da feci bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bugün, Anzak askerlerinin erdemlerini öven Avustralyalı subaylar ve politikacılar, bu gerçeği göz ardı etme eğilimindeler. Ayrıca, Avustralyalıların Kasım 1918'e kadar ölümcül bir vahşet içinde süren bir savaşı sözde kısaltmak için Osmanlı İmparatorluğu'na önleyici bir saldırıdan sorumlu oldukları şeklindeki sakıncalı gerçeği görmezden gelirler. Bugüne kadar Türkler, mağlup işgalcilere saygıyla yaklaşacak kadar ihtiyatlı davranmış, ölen Anzakların mezarlarıyla ilgilenmiş ve her Nisan ayında turistlerden dolar ve sterlin toplamışlardır.

İngiliz savaş muhabiri Ellis Ashmead-Bartlett'in Gelibolu çıkarması hakkındaki sözlerine odaklanmak çok daha iyiydi: "Bu savaşta, karanlıkta yapılan bu ani çıkarma ve tepelere yapılan baskın kadar güzel bir başarı olmamıştır." Ashmead-Bartlett, Gelibolu'daki Anzak kuvvetlerinin İngiliz komutanı General William Birdwood'un görüşlerine de yer vermiştir: "Sömürgecilerin cesaretini, dayanıklılığını ve askerlik niteliklerini yeterince övememiştir." "Mutluydular çünkü ilk kez denemişler ve varlıklarını göstermişlerdi."

Avustralya hükümetleri, barış veya diplomasi seçeneklerinin mevcut olduğu durumlarda, genellikle savaşa hevesli diğer güçlerin emir ve istekleri karşısında kölece davranmayı ve boyun eğmeyi tercih etmişlerdir. 

Mart 2003'te aynı "sömürgeciler", sözde kitle imha silahları hiçbir zaman bulunamayan ve daha sonra Ortadoğu'nun parçalanmasına yol açan Irak'ın lideri Saddam Hüseyin'i devirerek terörist tehdidi bertaraf ettiklerini iddia ederek, bağımsız ve egemen bir devletin işgaline bir kez daha katılacaklardı. ABD ve İngiltere'nin ittifak halinde gerçekleştirdiği bu hareket, cesaretin ötesinde, yıllarca süren yaptırımlarla zayıflatılmış bir ülkeye karşı uygulanan haydutça bir çete şiddeti örneğiydi. Avustralya hükümetleri, barış veya diplomasi seçeneklerinin mevcut olduğu durumlarda, genellikle savaşa hevesli diğer güçlerin emir ve istekleri karşısında kölece davranmayı ve boyun eğmeyi tercih etmişlerdir. Savaş, bu bağlamda, onaylama, iddia etme ve temizlemedir. Savaş aynı zamanda kronik bir hayal gücü eksikliğinin işareti ve diplomatik başarısızlık ve aşağılık duygusunun itirafıdır.

Anzak Günü, 2024'te gelecekteki çatışmaların belirsiz kokularını taşıyordu. Avustralya, ABD çıkarları için silahlı bir üs haline geldi ve giderek daha fazla hale geliyor, özellikle de Tayvan gibi adalar veya Hint ve Asya-Pasifik'teki hangi büyük gücün hâkim olduğunu ve yükseldiğini gösterecek toprak parçaları üzerindeki ahmaklar tarafından yürütülecek olası bir savaş durumunda. Bu görüş, ülkenin dört bir yanındaki basın ve düşünce kuruluşları tarafından hastalıklı bir hevesle destekleniyor ve Pentagon'un askeri müteahhitleri tarafından finanse ediliyor.

Bu düşünce, Avustralya'nın, İngiltere ve ABD arasında imzalanan ve Washington'un kaprislerine daha da bağımlı hale getiren nükleer güçle çalışan denizaltılara ve teknoloji alışverişine odaklanan AUKUS güvenlik anlaşmasının merkezinde yer alıyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Kurt Campbell, Nisan ayı başlarında anlaşmanın rolüne ve amacına ışık tuttu. Söz konusu "ek kapasite", caydırıcı bir rol oynamayı amaçlıyordu ki bu genellikle savaş açma kapasitesinin gizli bir ifadesidir. Campbell, "Yakın koordinasyon içinde çalışan ve uzun mesafelerden konvansiyonel mühimmat gönderebilen bir dizi ülkenin denizaltılarına sahip olmanın, boğazlar arası koşullar da dahil olmak üzere çeşitli senaryolarda muazzam etkileri olacaktır." diyerek Tayvan'ın işinin "tamam" olduğunu ima etti.

Avustralya'nın uzun ve karmaşık tarihi, imparatorluklara yardım etme ve onlara yataklık etme rolleriyle doludur

Avustralya'nın uzun ve karmaşık tarihi, imparatorluklara yardım etme ve onlara yataklık etme rolleriyle doludur. Birçok Avustralyalı, Güney Afrika'daki Boer Cumhuriyetleri’ne karşı Britanya İmparatorluğu'nun yanında yer almadıysa, Vietnam'daki ABD'nin küresel arayışında ateist komünizmi yenmek için çaba gösterdi. Avustralyalılar, genellikle tanıdıkları olmayan ülkelerde, anlamadıkları savaşlarda ve isimlerini bilmedikleri yerlerde savaşmışlardır.

Anzak Günü, can kayıplarını ve sıkça gereksiz fedakarlıkların bütünlüğünü anma fırsatı sunar. Ancak aynı zamanda, barış içinde yaşamak ve savaşa girmek arasında seçenekleri olan bir ülkenin sıklıkla savaş çığırtkanlığı yapma eğiliminde olduğunu anlamak ve düşünmek için bir fırsat olması gerekmez m? Bu süreçteki aldatıcı gösteriler, geçmişin hatalarını tekrar etme riskini artırır.

Kaynak: middleeastmonitor.com

Dr. Binoy Kampmark: İngiliz Milletler Topluluğu akademisyeni olarak Cambridge Üniversitesi Selwyn Yüksekokulu’nda görev yapmıştır. Şu anda Melbourne RMIT Üniversitesi’nde ders vermektedir ve yazıları Counterpunch Dergisi'nde yayımlanmaktadır.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede ifade edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.