Yazar: Carl Bildt
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
“Çoğunluğun” çıkarlarını engelleyen küresel bir “azınlıktan” bahsederek, Rusya'nın bu azınlığa karşı mücadele ettiğine inanılmasını istedi. Ancak, Rusya'nın bu sonbaharda Birleşmiş Milletler Gelecek Zirvesi'nin sonuç bildirgesini raydan çıkarma girişimi, Küresel Güney'in dört bir yanından gelen ülkeler tarafından kesin bir şekilde geri püskürtüldü.
Putin'in konuşması boyunca, öncelikli amacının Ukrayna'da “stratejik bir yenilgiden” kaçınmak olduğu gerçeğini gizlemeye çalıştı. Ancak Rusya, bu stratejik yenilgiyi Batı veya Ukrayna değil, bizzat Putin'in politikalarıyla yaşadı. Son yirmi yıldır Putin'in miyop ve yıkıcı kararları, Ukrayna'yı Batı'ya daha fazla yönelmeye zorladı.
Putin’in ilk hatalarından biri, 2004 yılında Ukrayna’daki başkanlık seçimlerinde yaptığı müdahale oldu. Bu girişim, Viktor Yushchenko’yu Ukrayna Devlet Başkanlığı’na taşıyan Turuncu Devrim’i tetikledi. Putin, o tarihten itibaren Ukrayna üzerinde nüfuz kurmaya çalıştı.
Ancak her girişimi Ukrayna’yı Batı’ya daha da yaklaştırdı.
Kremlin’in sert ve baskıcı politikaları geri tepti. Batılı yorumcuların ve Kremlin propagandacılarının iddialarının aksine, Ukrayna’nın Batı’ya yönelimi Batı’nın kötü niyetli bir planının değil, Putin’in egemenliklerini kısıtlama çabalarına karşı bir tepkinin sonucuydu.
2008 yılında NATO’nun Ukrayna’yı üyeliğe davet etme önerisi, Fransa ve Almanya’nın karşı çıkmasıyla rafa kalktı. Bunun ardından Ukrayna tarafsızlık statüsünü 2010’da yeniden teyit etti. Ancak 2013 yılında Putin, Ukrayna’nın dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’e AB ile Ortaklık Anlaşması’nı reddetmesi için baskı yapınca dengeler değişti.
AB ile daha yakın ticari bağlar, Ukrayna’nın ekonomisini güçlendirecek ve yolsuzluğu azaltacaktı. Fakat Yanukoviç, Rusya’dan gelen 15 milyar dolarlık kurtarma paketi ve düşük gaz fiyatları karşılığında Putin’in taleplerini kabul etti. Bu durum, halkın tepkisine neden oldu ve Euromaidan ayaklanmasına yol açtı. Yanukoviç, kısa süre sonra Rusya’ya kaçtı.
Putin’in bu olaylara tepkisi niyetlerini açıkça ortaya koydu.
Rus özel kuvvetlerini, yani “küçük yeşil adamlar” olarak adlandırılan üniformasız askerlerini, Ukrayna’nın 1954’ten beri bir parçası olan Kırım’a gönderdi ve bölgeyi yasa dışı bir şekilde ilhak etti. Bu durum karşısında Ukrayna tarafsızlık politikasını terk ederek NATO üyeliğini talep etmeye ve AB ile entegrasyon süreçlerini hızlandırmaya karar verdi.
Putin’in Kırım’ı ilhakı, aynı zamanda NATO’nun Doğu Avrupa’daki üye ülkelerine asker konuşlandırmasına yol açtı. Bu, Putin’in saldırgan politikalarının doğrudan bir sonucu oldu. Batı, Rusya’yı stratejik bir yenilgiye uğratmaya çalışmıyordu; Putin, bu yenilgiyi kendi kendine getirdi.
2022’de başlayan tam ölçekli işgal, Putin’in bir başka yanlış hesaplaması olarak kayda geçti. Putin, Kiev’de Kremlin yanlısı bir hükümet kurmayı amaçlayan hızlı bir “özel operasyon” planladı, ancak bu girişim Ukrayna’nın direnişiyle başarısızlığa uğradı. Bugün Rusya, Ukrayna’nın yalnızca %10’unu kontrol ediyor ve bu bölgeler büyük ölçüde harap durumda.
Putin’in hedefi, Ukrayna’nın kontrolünü tamamen ele geçirmek ve İmparatorluk Rusya’sını yeniden kurmaktır. Ancak bu hedef başarısızlığa mahkûmdur. 1920’lerde Bolşevik güçler, Rus iç savaşı sırasında Ukrayna’nın kontrolünü yeniden sağlamış olsa da Vladimir Lenin, Ukrayna’nın ayrı bir siyasi varlık olduğunu ve bu şekilde kalması gerektiğini kabul etmişti. Stalin bile, Ukrayna’yı Birleşmiş Milletler’in bağımsız bir üyesi haline getiren adımlar atmıştı.
Putin, Lenin’in inançlarını bir hata olarak görse de Ukrayna’yı Rusya’ya bağlama çabası başarısız olacaktır. Savaşın devam etmesi, Ukrayna’da Rusya’ya karşı duyulan nefreti artırmaktadır. Bu durumun uzun vadeli etkileri olacak ve şimdiden Rusya için büyük bir stratejik yenilgi anlamına gelmektedir.
Putin’in savaşı sürdürme kararı yalnızca daha fazla kayba yol açacak ve Ukrayna’nın Batı’dan tamamen kopmasını sağlayacak hiçbir planı gerçekleştiremeyecektir. Bu yenilginin tüm sorumluluğu Putin’in omuzlarındadır.
Kaynak: The Strategist
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.