Yazar: Eman Mohamed
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
“Refah mültecileri, açlık çeken aşırı kalabalık şehrimize akın ediyor ve umarız gelmeye devam ederler. Buradaki yaşam koşulları berbat, ancak Refah işgalinden kaçanlar için burası hala bir kurtuluş yeri.” (Eman Mohamed Gazze'den bir matematik öğretmeni)
Eman Mohamed, Gazze'den bir matematik öğretmeni, yaşamını hayal bile edilemeyecek bir mücadeleye dönüştürmüş durumda. 200 günü aşkın bir süredir, Filistinlilerin çoğu zar zor hayatta kalıyor. En temel yaşam ihtiyaçlarına ulaşmak neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. İsrail Refah'ın bazı bölgelerinin boşaltılmasını emrettiğinden beri, zaten yaşanmaz olan durum tehlikeli bir şekilde daha da artarak kötüleşti.
Ailem şu anda Gazze'nin merkezindeki Deir al-Balah'ta barınıyor. Diğer iki aileyle birlikte toplamda 23 kişi, aşırı kalabalık bir evde yaşıyorduk. Ancak daha sonra Refah'tan daha fazla akrabamız yerinden edildi ve bu sayı şimdi 45'e yükseldi. Bir evde bu kadar çok insanın yaşadığını düşünün; her biri gün boyunca biraz kalori almak için mücadele ediyor. Bir zamanlar doğal kabul edilen su, şimdi çok değerli bir meta. Yıkanmak için deniz suyu kullanıyoruz ve birçok kişi kirli su içtiği için hastalanıyor.
Refah'tan gelen ve sığınacak yer arayan on binlerce kişi için buradaki yaşam koşulları berbat. Sokaklar binlerce çadırla dolu ve içlerinde aileler yaşıyor. Bazı insanlar çadır kuracak yer bulamadıkları için açıkta uyumak zorunda kalıyor. Atık sular sokaklara ve çadırların arasına taşınıyor çünkü gidebilecekleri başka bir yer yok. Bu durum, hastalıklara ve enfeksiyonlara davetiye çıkarıyor. Hastalıklara, enfeksiyonlara ve açlığa karşı görünmez bir savaş veriyoruz.
Bu koşullarda bile, Refah'tan daha fazla insanın gelmesini umarak tahliye için ulaşım sağlayabileceklerini bekliyoruz. Ancak birçok aile kapana kısılmış durumda. Ulaşım sınırlı olduğu için kaçmanın maliyeti çok yüksek. Bunun yanında hasta, aç ve yaralıların çoğu seyahat edemiyor. Sadece evlerinde ya da çadırlarında oturup kaderlerini bekliyorlar- bunun bir İsrail bombası mı yoksa kurşunu mu olacağını bilmeden.
Hamile kız kardeşim anestezi yapılmadan sezaryenle doğum yapmak zorunda kaldı ve vücudunda açtıkları her kesiği hissedebiliyordu. Erkek kardeşim bir enfeksiyon sonucu hepatit kaptı. Sebebi tahmin edebiliyoruz ama muhtemelen içinde yaşadığımız sağlıksız koşullardan kaynaklanıyor. Annem ve babamın sahip olduğu diyabet ya da solunum problemleri gibi yaygın hastalıklar bile gereksiz acıya neden oluyor ve tedavi edilmezse ölümcül olabiliyor.
11-16 yaş arası genç kızlara matematik öğretmenliği yapıyorum. Bu durum ders vermeden geçirdiğim en uzun süre. Öğrencilerimin yaşama olan tutkusu bana Gazze'de yaşadığımız trajedileri unutturur ve beni daha iyi bir insan olmaya iterdi. Sevgili öğrencilerimden dokuzu İsrail'in soykırımında öldürüldü, her biri artık hayallerinin peşinden asla gidemeyecek olan yetenekli ve nazik kızlardı. Her bir çocuk için sanki ailemmiş gibi yas tutuyorum.
Bu akıl almaz trajediler bizim gerçeğimiz haline geldi ve keşke kendimi bir yere kapatıp güvende olabilseydim ama hiçbir yer güvenli değil. Teyzem ve eniştem bombalanan bir evin önünden geçerken öldürüldüğünden beri, başımızın üzerinde hiç bitmeyen insansız hava araçlarının vızıltısı ve dışarı çıkmaktan duyduğum korku sürekli aklımda.
Her gün bir bulanıklığa dönüştü. Hayatımız durdu; işimizi kaybettik, gelişim ve başarı arayışımız dondu. Artık günlerimi ailemle birlikte su tasarrufu yapmaya çalışarak ve odun ateşinde elimizdeki azıcık yiyeceği hazırlayarak geçiriyorum. Geceleri, sürekli patlama sesleriyle onlarca kez uyanıyoruz ve dinlenmek bir lüks. Bir de zaman zaman İsrail ordusundan evi derhal boşaltmamız için aldığımız uyarılar var. Bu da çoğu zaman gecenin bir yarısı, gidecek bir yerimiz olmadan, iki, bazen üç kez yer değiştirerek, ancak bombalama sona erdikten sonra sabah erkenden geri dönmek üzere ayrılmamız gerektiği anlamına geliyor. Sonra ertesi gün her şey tekrarlanıyor. Bir insanın gözleri kapalıyken nasıl rahat uyuduğunu unutmaya başladım.
Artık aynaya bile bakamıyorum çünkü kendi yüzümü görmekten korkuyorum. Kendimdeki psikolojik savaşın işaretlerini görmek, bunun gerçek olduğunu ve ruhunuzdaki ve zihinsel sağlığınızdaki hasarın bedeninize nasıl yansıdığını keskin bir şekilde hatırlatıyor. Koyu halkalarımı, öbek öbek dökülen saçlarımı, stresten sivilcelenen cildimi görünce kendimi çok daha fazlasını kaybetmiş başkalarıyla kıyaslıyor ve utanıyorum. Ancak bu acıyı kolektif olarak yaşıyoruz.
Gazze'deki insanlar sonsuz umut ve umutsuzluk döngülerine katlandılar ve kalplerimiz sürekli yerinden edilme ve kayıplarla ağırlaştı. Gözyaşları karşılayamayacağımız bir lüks gibi geliyor ve acılarımıza kayıtsız görünen bir dünyada hayatta kalma mücadelesi verirken çaresizlik duygusu çok ağır basıyor. Yine de zorlukların ortasında dayanıklılık var. Şehirlerimiz etrafımızda parçalanırken bile, her günün bizi rahatlamaya ve ateşkese bir adım daha yaklaştırdığını bilerek umuda sarılıyoruz.
Kaynak: www.theguardian.com
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede ifade edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset’ in editoryal politikasını yansıtmayabilir