Yazar: Daniel Williams
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Suriye'nin müttefikleri İran, Rusya ve Hizbullah, Esad'ın yardım çağrısına cevap veremezken, Suriye Ordusu muhaliflerin saldırısı altında hızla çöktü.
Suriye'nin diktatörü Beşar Esad'ı deviren İslami muhaliflerin zaferi sadece Suriye ordusunun zayıflığından değil, aynı zamanda müttefikleri İran, Lübnanlı milis gücü Hizbullah ve Rusya'nın ihtiyaç anında yardım etme konusundaki isteksizliğinden de kaynaklandı.
On yıl önce bu üç müttefik, Orta Doğu'yu kasıp kavuran Arap Baharı halk protestolarından çıkan eklektik bir grup muahliflerin silahlı ayaklanmasını bastırmak için Esad'a yardım etti. Rusya'nın hava gücü ve İran tarafından desteklenen Lübnan kara kuvvetlerinin yardımıyla Esad, sonunda ve acımasızca silahlı Suriyeli isyancıları ülkenin uzak kuzeybatısındaki bir bölgeye sürdü.
Günümüze doğru hızla ilerlediğimizde, bu müttefiklerden sadece biri Esad'ın son isyancı saldırısına karşı koymasına yardım edebilecek konumdaydı. Ancak sadece göstermelik bir yardım önerdiler ve bu çok azdı, çok geç kalınmıştı.
Bölgesel “Direniş Ekseni” olarak adlandırılan oluşumun başında bulunan İran, şu anda İsrail'le vekalet savaşına girişmiş durumda. Kısa süre önce İsrail'in roket saldırılarıyla yara alan Tahran, Esad'a Suriye liderinin hükümetini korumak için sadece bazı insansız hava araçları ve roketler göndereceğini söyledi.
Hizbullah, geçtiğimiz (6 Aralık) Şam ve Humus'a sadece bir çift “danışman” gönderdi. Muhalifler cumartesi günü Humus'u ele geçirdi ve ardından hızla başkente ilerledi.
Ukrayna'daki direnişi yavaş yavaş ezmeye çalışan Rusya, Suriye'nin iki Rus askeri üssüne ev sahipliği yapmasına rağmen Esad'a yardım etme taahhüdünde bulunmadı. Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov sadece isyancıların saldırısının yanlış olduğunu söyledi. Katar'da Türkiye ve İran'dan yetkililerle birlikte Suriye'deki çatışmayı sona erdirmenin yollarını bulmayı amaçlayan bir konferansa katılan Lavrov, “Terörist grubun toprak kontrolünü ele geçirmesine izin vermek kabul edilemez” dedi.
Berlin merkezli bir düşünce kuruluşu olan Carnegie Rusya Avrasya Merkezi, “Suriye'nin kuzeyinde silahlı grupların son dönemde kaydettiği ilerlemenin hızı Şam için sürpriz oldu” diye yazdı. “Ancak Beşar Esad rejiminin isyancıları durduramaması, müttefiklerinin zayıflığıyla kolayca açıklanabilir: İran ve Hizbullah İsrail'le çatışmalardan zarar gördü, Rusya ise Ukrayna'daki savaşla meşgul.”
Suriye'nin çoğunluk nüfusu olan Sünni Müslümanlardan- Esad'a ısrarla karşı çıkan ve çoğu zaman onun zulmüne uğrayan etnik gruptan- oluşan, büyük ölçüde yetersiz donanıma sahip bir güç, Suriye ordusunun temelini oluşturuyor. Geçen ayın sonlarından itibaren muhalifler ilerledikçe, Suriye askeri birlikleri dağıldı ve Halep, Hamas ve Humus şehirlerini ve nihayetinde Şam'ı savunmasız bıraktı.
Analistler, kronik ekonomik zorlukların ve süregelen silahlı çatışmaların genel olarak Suriye toplumuna, özel olarak da ordunun moraline zarar verdiğini belirtiyor. Suriye ordusu ağırlıklı olarak askere alınanlardan oluşuyor.
Syria Report editörü Jihad Yazigi, "Ordunun çöküşü, Suriye devlet kurumlarındaki daha genel bir çöküşün yansımasıdır" dedi. "Rejim bölgelerinde işlerin sadece iyiye gitmediği değil, aynı zamanda iyiye gitme ihtimalinin de olmadığı yönünde derin bir his var."
Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Nathanial Hall, “Güvenlik güçlerinin eriyip gitmesi biraz sürpriz oldu ama çok da büyük bir sürpriz değil” dedi. “Böyle bir şeye karşı duracak moralleri yoktu.”
Esad, resmi askeri desteğinin dışında, isyancıların saldırısını engellemekte isteksiz olan ya da engelleyemeyen yerel milislere de güvendi. Buna ek olarak, elit Cumhuriyet Muhafızları birimlerine ve geniş bir istihbarat servisine de güveniyordu- her ikisi de yerel muhalifleri sıkıştırmak için ihtiyaç duyulması halinde güvenilir etnik Alevi personel tarafından yoğun bir şekilde görevlendirildi.
Muhalifler Şam'a girerken Cumhuriyet Muhafızlarının nerede olduğu ve istihbarat görevlilerinin nereye kaçtığı belli değil.
Her halükârda Suriye'nin iç casusluk sistemi ayaklanmadan çok önce yozlaşmıştı. Londra merkezli bir araştırma enstitüsü olan Chatham House'a göre, devlet güvenlik aygıtı Suriye'yi hala demir yumrukla yönetiyor. Ancak rejim, ülkeyi eskisi gibi kontrol edemiyor ve barış ile istikrarı sağlayacak kaynaklardan ve meşruiyetten yoksun.
Bu ani talih değişiminin galibi, çoğu Suriye'nin kuzeydoğusunda üslenmiş, ancak bazıları güney ve kuzey sınırlarına da dağılmış olan çeşitli muahlif gruplardan oluşan bir konsorsiyum.
Bunların en büyüğü, İngilizce'de Levant'ın Kurtuluşu Örgütü olarak tercüme edilen Heyet Tahrir el Şam (HTŞ). Şam'a giren grup, HTŞ oldu. Daha önce Halep'teki devasa Citadel kalesinin merdivenlerinde destekçileri tarafından yürürken görülen HTŞ'nin lideri Ebu Muhammed El Colani.
HTŞ başlangıçta Suriye'de köktendinci bir İslam devleti kurmaya çalışan El Kaide ile ittifak halindeydi. Grup, 2017 yılında örgütten koptu. Destek olmasa da yabancıların hoşgörüsünü kazanmak için HTŞ, Suriye dışında terör saldırıları düzenlememe sözü verdi. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği örgütü hâlâ terör örgütü olarak tanımlıyor.
HTŞ son yıllarda Suriye'nin kuzeydoğusundaki İdlib vilayetini etkin bir şekilde yönetti. Uzun süren iç savaş sırasında binlerce mülteci İdlib bölgesine, Lübnan'a ve Türkiye'ye kaçtı. Saflarını dolduracak çok sayıda yoksul asker vardı.
HTŞ'nin bir sonraki işi, hâkim olduğu topraklar üzerinde hükümet kontrolü kurmak olacaktır. Bu muhtemelen Suriye kıyılarını ve ABD güçlerinin Suriye'nin kuzeyinde ve güneyde Ürdün yakınlarında konuşlandığı küçük bölgeleri kapsamayacaktır.
Şam'ın ele geçirilmesiyle sonuçlanan son saldırıda birçok müttefik yer aldı. Bunlardan biri olan Suriye Demokratik Güçleri, ABD tarafından desteklenen bir Kürt grubudur. Bir diğeri ise Türkiye tarafından desteklenen ve Suriye'deki Kürt ayrılıkçılarla savaşmak için kullanılan Suriye Ulusal Ordusu'dur. Bu ordu, Irak Kürdistanı'nın Irak'tan ayrılmasına yardım etmek isteyebilir.
Esad'ın müttefiki Rusya ise Akdeniz kıyısında bir deniz üssüne ve iç kesimlerde bir orduya sahiptir. Rus güçleri, son günlerde muhaliflerin yaklaşma ihtimaline karşı üslerinin çevresinde top ve roket atışları yapıyordu.
Bu arada İran da yaptığı sade bir açıklamayla “askeri çatışmaların bir an önce sona erdirilmesi, terör eylemlerinin önlenmesi ve ulusal diyaloğun başlatılması” çağrısında bulundu. Hizbullah ise sessizliğini korudu.
ABD hükümeti, topal Başkan Joe Biden'dan seçilmiş Başkan Donald Trump'a siyasi bir geçiş sürecindeyken devralmaya temkinli bir tepki verdi. Biden yönetimi sadece “Suriye'deki olağanüstü olayları yakından izlediğini” söyledi.
Trump ise sosyal medya üzerinden daha coşkulu bir mesaj yayınladı: "Esad gitti. Ülkesinden kaçtı. Vladimir Putin liderliğindeki koruyucusu Rusya, Rusya, Rusya onu korumakla ilgilenmedi" diye yazdı. "Rusya ve İran şu anda zayıflamış durumda, biri Ukrayna ve kötü ekonomi yüzünden, diğeri ise İsrail ve savaştaki başarısı yüzünden."
Belki de henüz başkan olmadığını unutan Trump, sözlerini ABD'nin hiçbir şekilde müdahil olmayacağını söyleyerek bitirdi.
Kaynak: Asia Times
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.