Yazar: David P. Goldman
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Pennsylvania’da oyların %95’inin sayılmasıyla Trump’ın zafer elde etmesi bekleniyor ve bu sonuç, başkanlığa yeniden seçilmesini garanti ederek Amerikan tarihinin en dikkat çekici siyasi geri dönüşlerinden birine imza attı.
Trump, silahlandırılmış bir hukuk sistemi, yabancı etkilere dair şüpheli soruşturmalar ve iki suikast girişimiyle karşı karşıya kaldı. Ana akım medyanın büyük bir kısmı tarafından küskün bir mazlum olarak görülen Trump, kampanyasına mutlu bir savaşçı olarak geri döndü ve 5 Kasım'daki seçimde zafer kazandı.
Aynı zamanda zayıf bir ekonomik performans sergileyen ve popüler olmayan bir dış savaşla kuşatılmış bir rakiple karşılaştı. Nesillerdir ön seçimler yerine parti elitleri tarafından seçilen ilk başkan adayı olan Kamala Harris, Joe Biden'ın giden yönetiminde başkan yardımcısı olarak yaptığı işlerin ötesinde neden daha iyi bir başkan olacağını açıklamakta zorlandı.
Trump’ı 2016’daki ön seçimlerde Cumhuriyetçi grubun önüne geçiren şey, “sonsuza dek sürecek savaşları” küçümsemesi ve reddetmesiydi.
Amerikalı seçmenler, 7 trilyon dolarlık harcama ve milyonlarca insanın hayatının altüst olmasının ardından, dış politika kurumunun katı duvarını reddederek barıştan yana oy kullandı. Trump’ın 2016’da karşılaştığı tek ciddi muhalefet, bir başka savaş karşıtı aday olan ve 5 Kasım'da yeniden seçilen Senatör Ted Cruz’dan (R-TX) geldi.
Ukrayna savaşı, Irak ve Afganistan’daki gibi bir ağırlık taşımıyor çünkü savaşta Amerikan kuvvetleri yer almıyor. Trump, göreve gelir gelmez barış yapma sözü vererek dış politika oylarının bir kez daha sahibi oldu.
Yurt içinde ise Amerikalılar, 1970'lerden bu yana ve bazı ölçütlere göre İç Savaş’tan bu yana yaşanan en kötü enflasyon döneminin ardından sıkıntı çekiyor. Biden yönetimi, federal harcamaları rekor seviyelere çıkararak GSYH’nin yaklaşık %7’si oranında bir açık yarattı ki bu, barış zamanında eşi benzeri görülmemiş bir durum.
Paranın maliyeti arttıkça enflasyon %18 ile zirve yaptı ve hala %8 düzeyinde seyrediyor. Harris, bu sonucu sahiplenirken medyanın bu konudaki doğrudan sorularından kaçınarak kendisine bir iyilik yapmadı.
Amerika’nın soldaki kültürel devrimcileri, cinsiyet tanımında radikal değişiklikleri teşvik ederken çok hızlı ve çok ileri gittiler. Amerikalılar hoşgörülü bir toplum olarak eşcinsel evliliği büyük bir çoğunlukla desteklemişlerdir.
Ancak, ergenlik öncesi çocuklara cinsiyet değişim hormonları verilmesi ve erkek transseksüellerin kadın sporlarında yarışması halkın geniş kesimlerinde öfkeye yol açtı. Amerikalılar, transseksüel sporcuların kadın sporlarında yarışmasına 3'e 1 oranla karşı çıkıyor.
Kampanya sürecinde Trump, kilit seçmenler arasındaki eğilimleri ustaca yönlendirdi.
Harris’e kıyasla daha güçlü bir İsrail destekçisi olarak algılanan Trump, yine de ABD'de Arap-Amerikalıların çoğunlukta olduğu tek şehir olan Michigan’ın Hamtramck kentinin belediye başkanının desteğini kazandı.
Hamtramck, 2023 yılında LGBTQ sembollerini şehir mülkiyetinden kaldırarak büyük bir tartışma yaratmıştı. Kültürel olarak muhafazakâr Müslümanlar, çocuklarını yozlaştıran liberal bir okul sistemini, dış politikadan daha önemli bir mesele olarak görebilir.
Demokrat liderlerin elitist tavrı, tıpkı 2016'da Hillary Clinton için olduğu gibi Harris'in kampanyası için de zehirli bir etki yarattı. Başkan Biden'ın seçimden bir hafta önce Trump seçmenlerini “çöp” olarak nitelemesi- Trump destekçisi bir komedyenin Porto Riko ile ilgili bir hakaretine yanıt olarak- viral oldu. Biden ne kadar geri adım atmaya çalışsa da bu durum Harris'e zarar verdi.
Hillary Clinton’ın Eylül 2016’da bir LGBTQ bağış toplama etkinliğinde Trump destekçilerini “içler acısı” olarak tanımlaması, elitizme karşı bir isyan çığlığına dönüşmüştü. Benzer bir olay 2012’de, Cumhuriyetçi başkan adayı Mitt Romney'nin özel bir bağış toplantısında seçmenlerin %47’sinin önemli olmadığını söylediği an yaşanmıştı. Aslında federal gelir vergisi ödemeyen kesimi kastediyordu ancak bu açıklama seçmenlerin yarısını yok sayması şeklinde yorumlanarak kampanyasının sonunu getirmişti.
Kampanya dönemindeki çeşitli açıklamalarına rağmen, Trump’ın ekonomi politikası hala tam olarak net değil. Çin ve Meksika'ya yönelik yüksek gümrük tarifelerinden veya diğer ülkelere karşı tarifelerden bahsettiğinde, bunları müzakere pozisyonu olarak mı yoksa sabit bir politika önerisi olarak mı sunduğu belirsiz.
Trump'a yakın danışmanlardan Peter Navarro’nun çalışmalarında da bu belirsizlik görülüyor. Trump'ın kampanya söylemi, gümrük tarifelerini Amerika'nın sanayideki gerilemesine bir çözüm olarak gösterse de sorunun bu kadar basit olmadığı açık.
Trump'ın, yönetim oluşturma konusunda elinde büyük bir fırsat var. Trump’a “Barışı Sağlayın ve Amerika’yı Yeniden İnşa Edin” başlığı altında bir gündem önerme sırası şimdi bizde. Olağanüstü bir geri dönüş gerçekleştirdi. Ancak, bir sonraki bölüm çok daha zorlu olacak.
Kaynak: Asia Times
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.