Yazar: Alexander Brotman
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Varşova'yı ziyaret eden ve Polonyalı mevkidaşıyla görüşen Hegseth, Polonya'yı Washington'un Avrupa'daki 'model müttefiki' olarak ilan etti. Polonya'nın, sadece değerlerinden ve stratejik gündeminden söz eden değil, kolektif savunma taahhüdünü fiilen yerine getiren bir devlet olduğunu belirtti.
Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgalinin üçüncü yıldönümünde Avrupa'daki savunma ve güvenlik gelişmeleri gözlemlenirken, Hegseth'in açıklaması şaşırtıcı değil. Ancak bu açıklama, kıta genelinde meydana gelen tektonik değişimler hakkında çok şey ifade ediyor.
Üç yıl sonra Almanya'nın 'Zeitenwende'si başarısızlığa uğradı, Fransa iç siyasi çekişmelerle boğuşmaya devam ediyor ve Washington ile Londra arasındaki özel ilişki başka bir dönemin kalıntısı hâline geldi. Avrupa'da Washington ile etkili bir ortaklık kurabilen ancak aynı zamanda kendi başına hareket edebilen stratejik özerkliğin gerçek itici gücü, daha doğuda bulunuyor.
Trump yönetiminde transatlantik ilişkilerdeki mevcut kırılma öngörülebilir olmakla birlikte, Avrupa'nın kendisini bu ana gerektiği gibi hazırlayamaması, kendi rehavetinin bir sonucudur. Başkan Trump, NATO müttefiklerinin savunmaya harcadıkları GSYİH yüzdesinin mevcut %2’den daha yüksek ve ideal olarak %4 ila %5’e yakın olması gerektiği konusunda haklıdır.
Şu anda sadece Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya bu orana ulaşmakta veya bu yıl ulaşması beklenmektedir. Bu ülkeler, Rusya'dan kaynaklanan tehdidi varoluşsal bir mesele olarak görmekte ve Ukrayna'nın zaferini, Avrupa'nın güvenliğini sağlamanın temel bir bileşeni olarak değerlendirmektedir.
Polonya'nın liderleri, özellikle Ukrayna'da kırılgan bir barış anlaşmasına varılması ya da ABD askerlerinin Baltık ülkelerinden çekilmesi hâlinde, Polonya topraklarında ve ittifakın doğu kanadında ABD askerlerinin varlığının devam etmesi gerektiğini savunacaktır.
Rzeszow'daki ulaşım merkezi, Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko'nun düzensiz göçmen akımlarını silahlandırarak ittifakı test etmek için sık sık kullandığı Suwałki Gap ve Polonya'nın Belarus sınırının savunması, ittifak için değerli bir varlık olmaya devam edecektir.
Polonya, giderek artan bir şekilde bu zorlukların üstesinden kendi başına gelebilecek irade ve kabiliyete sahip olmakla birlikte, ABD gücünün Avrupa'da hem caydırıcı hem de istikrar sağlayıcı bir unsur olarak önemine inanmaktadır.
Münih Güvenlik Konferansı'nda Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya'nın geniş çaplı işgaline ve Başkan Yardımcısı Vance ile diğerlerinin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan transatlantik güvenlik çerçevesinin temelden çöktüğüne dair mesajlarına yanıt olarak 'Avrupa silahlı kuvvetleri' çağrısında bulundu.
Washington'un tarihi Avrupalı müttefikleri arasında, NATO'nun Orta ve Doğu Avrupalı üye ülkeleri olan Polonya, Çekya ve Baltık ülkeleri dışında, bir Avrupa savunma gücü fikri büyük ölçüde popüler değil ve savunulamaz görünüyor. Zelenskiy'nin ifadesiyle, Avrupa gerektiğinde tek başına hareket etmeye hazır olmalı ve ABD, güçlü ve özerk bir Avrupa ile çalışmaya istekli olmalıdır.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un uzun zamandır Avrupa'nın stratejik özerkliği için yaptığı çağrılarda yinelediği bu ifade, şu anda sadece birkaç AB ve NATO üyesi ülke tarafından hayata geçirilmektedir.
Washington'un bakış açısına göre, Paris stratejik hedeflerine dair büyük açıklamalar ve bildiriler sunarken, Varşova bunları gerçekten uygulamaktadır. Dahası, Varşova, liberalizmin aşırılıklarına, siyasi doğruculuk ve kimlik politikalarının etkilerine daha az duyarlı bir Avrupa şüpheciliği geleneğine sahiptir. Sosyal açıdan daha muhafazakâr ve milliyetçi bir devlet olarak, Trump yönetiminin geleneksel Avrupa değerleri anlayışıyla daha uyumludur.
Macaristan, değer odaklı ölçütler söz konusu olduğunda Trump yönetiminin Avrupa'daki örnek müttefiki olsa da Ukrayna'yı desteklemekte başarısız olduğu, Putin ile dostane ilişkiler içinde bulunduğu ve ittifakın karar alma sürecini düzenli olarak aksatan sert bir Avrupa şüpheciliğini desteklediği için AB ve NATO’nun örnek bir üyesi değildir.
Washington için Polonya, Avrupa'ya ve kolektif savunmaya bağlı, ancak Avrupa kurumlarının egemenliğine ve geleneksel değerlerine tecavüzüne şüpheyle yaklaşan orta bir noktada yer almaktadır.
Polonya'nın model müttefik rolü, Ukrayna'daki ihtilaf çözüme ulaştıkça ve Polonya'nın hedefleri Washington'unkilerden farklılaştıkça, önümüzdeki aylar ve yıllarda güvence altına alınmış olmaktan uzaktır. Washington'un diğer Avrupalı müttefikleri, kendi değerlerini ve çıkarlarını savunurken Polonya'ya bakarak sadece Trump yönetimi nezdindeki konumlarını değil, aynı zamanda kendi güvenliklerinin geleceğinin koruyucuları olarak konumlarını nasıl güçlendirebileceklerini görmelidir.
Avrupa'da son birkaç yıldır yaşanan savaşın da gösterdiği gibi, anı karşılayan vaatlerde bulunmak kolaydır. Ancak bu yüzyılı etkileyen uzun vadeli stratejik değişimlere yönelik taahhütlerde ve yatırımlarda bulunmak çok daha zordur.
Bu yılki Münih Güvenlik Konferansı'nın ardından manşetler, bir kez daha Avrupa'nın yeni jeopolitik gerçekliğe 'uyanması' üzerineydi. Avrupa'nın stratejik olarak gerçekten özerk olabilmesi için, Polonya gibi devletlerin üstlendiği savaş zeminindeki uykusundan çıkması gerekecektir. Bunun için de güçlü bir yönetişim ve koalisyon siyasetinin, açık demokrasilerde sürdürülmesi daha zor olan stratejik bir vizyonla birleştirilmesi gerekmektedir.
Ancak Avrupa'nın jeopolitik açıdan önemini koruyabilmesi için, Trump'ı yatıştırmak adına değil, kendi varlığını sürdürebilmek için uyurgezerlikten kaçınması gerekir. Varşova, bu rolde siyaseti farklı olduğu için değil, coğrafyası ve tarihi bunu gerektirdiği için ustalaşmaya başladı.
ABD bazen, uçsuz bucaksız bir okyanusun kendisini Avrupa'daki herhangi bir krizden ayrı tutmasına izin verdiğini düşünse de Polonya'nın yakınlığı, onu değerli bir köprü olarak tutmaya devam ediyor. Aynı zamanda Washington'a, jeopolitik Kalpgah'ta tarihin asla gerçekten sona ermediğini hatırlatıyor.
Kaynak: Geopolitical Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.