Yazar: Gershon Baskin
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
ABD, Mısır ve Katar hatırı sayılır nüfuzlarını kullanmadıkça, her iki taraf da gerekli tavizleri vermeye yanaşmayacaktır.
İsrail-Filistin ilişkisinin büyük bölümünü duygusal açıdan besleyen bir konu, iki taraf arasındaki olası bir anlaşmanın ötesinde yatıyor: ulusal onur ve haysiyet mücadelesi. Özellikle İsrail liderleri ve ordusu, 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye büyük miktarda patlayıcı atmalarıyla İsraillilerin hissettiği aşağılanmayı telafi etmeye çalışıyor.
On aydan fazla süredir devam eden bu savaş, her iki taraf için de bir intikam savaşı olarak görülüyor. Bununla birlikte, savaşın İsrail, Hamas, Filistin halkı, bölge ülkeleri ve başta ABD olmak üzere dünya güçleri için de önemli stratejik sonuçları vardır.
Hamas, İsrail ile Gazze'deki savaşı sona erdiren, İsrail güçlerinin bölgeden çekilmesine yol açan ve Filistinli tutukluları serbest bırakan herhangi bir anlaşmayı bir zafer ve İsrail'in teslimiyeti olarak görecek ve sunacaktır.
Bu nedenle, İsrailli müzakereciler tam bir geri çekilmeyi kabul etmeyecek ve Gazze-Mısır sınırı boyunca uzun süreli İsrail askeri varlığı ve silahlı Hamas unsurlarının Gazze'nin güneyinden kuzeyine geçmesini engelleyecek bir güvenlik mekanizması talep edecektir. Netanyahu ayrıca, serbest bırakılacak Filistinli mahkûmların veto edilmesini ve müebbet hapis cezası alanların ömür boyu Filistin dışına sürülmesini talep ediyor. Bu ek koşullar Hamas için kabul edilemez.
Netanyahu'nun, başta Yahya Sinvar olmak üzere, Gazze'deki başlıca Hamas liderlerini tasfiye etmeden Hamas'la herhangi bir anlaşma yapması da zor görünüyor. İsrail ordusu Sinvar'ı bulup öldürdüğünde, muhtemelen yanında İsrailli rehineler de olacaktır ve sığınak patlayıcılarla tuzaklanmış olabilir.
Bu durumda ölümüne bir çatışma yaşanacak ve bu çatışmada İsrail askerleri, rehineler, Hamas liderleri ve askerleri hayatını kaybedecektir. Ayrıca, Hamas militanlarının liderleri öldürüldüğünde daha fazla rehineyi öldürme riski de bulunmaktadır.
İsrail halkının çoğunluğu için, Gazze'de kalan İsrailli rehineler geri verilmeden zafer kazanılmış sayılmayacaktır. Ancak bu müzakereler, Netanyahu'nun imkânsız hedefi olan tam zaferi, rehinelerin güvenli bir şekilde geri dönmesinin önüne koyduğunu açıkça göstermektedir. Hamas ya da İsrail bombaları tarafından öldürülen rehinelerin birçoğu hayatta olmayabilir.
Hatta bazı cesetlerin asla bulunamaması ve iade edilememesi ihtimali de vardır. İsrail'in tarihi ahlaki değerleri, hiç kimsenin geride bırakılmaması ilkesi üzerine kurulmuştur. İsrail, 2011 yılında yalnızca bir İsrail askerine karşılık 1.027 Filistinli mahkûmu (bunların 300'den fazlası şiddet eylemlerinden dolayı müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı) serbest bıraktığında dünya şaşkına dönmüştü.
O dönemde İsraillilerin yaklaşık %80'i bu anlaşmayı desteklemişti ve Netanyahu hükümetinin 26 üyesi bu anlaşma lehinde oy kullanmış, sadece üç bakan muhalefet etmişti. Ancak şimdi bu ahlaki duruş bozulmuş gibi görünüyor. Kimse Netanyahu'yu rehineleri eve getirmek istememekle suçlayamaz, ancak bu durumun onun birinci önceliği olmadığı açıkça görülüyor.
İsrailli uzmanların çoğu, Netanyahu'nun “topyekûn zafer” arayışının, iktidarda kalabilmek için savaşı mümkün olduğunca uzatmaya yönelik olduğunu düşünüyor. Başbakan, Hamas saldırısından sonra kendisini büyük ölçüde terk eden tabanını geri kazanmaya başladıkça, anketlerde yavaş yavaş yükseliyor.
İsrail-Hamas müzakerelerinin başarı şansı görüşmelerde arabulucuların her iki tarafa da ne kadar baskı uygulayacağına bağlı. ABD'nin, BM'de İsrail'e sağladığı siyasi koruma ve İsrail'e bomba akışını durdurma kabiliyeti nedeniyle İsrail üzerinde önemli bir gücü vardır.
ABD, İsrail'e İran ya da Hizbullah tarafından saldırıya uğraması halinde arkasında duracağını söyleyebilir ama Gazze'ye bomba sağlamayacaktır. Mısır ve Katar, Hamas üzerinde büyük bir etkiye sahiptir: Hamas liderliğinin bir kısmı Doha'da bulunuyor ve Refah sınır kapısı, Gazze'ye giden hayati bir geçiş noktasıdır. Gazze'deki savaşın dehşetinden kaçan ve Mısır'da vizelerini aşan 160.000 Filistinli olduğu bildiriliyor. Bu da Hamas ve Filistin halkı üzerinde bir başka baskı unsuru oluşturmaktadır.
On aydan fazla bir süredir devam eden ve 40.000'den fazla insanın Gazze'de, 1.600'den fazla İsraillinin hayatını kaybettiği bu savaş artık sona ermelidir. Bu çatışmanın askeri bir çözümü yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır. Bu büyük çatışmanın müzakere yoluyla sona erdirilmesi için yeni bir yol bulunmalı; ancak bu yol, savaşın sona erdirilmesi, İsrail'in Gazze'den çekilmesi, İsrailli rehinelerin evlerine dönmesi ve Gazze ile Mısır arasında güvenli bir sınırın tesis edilmesiyle başlamalıdır.
Bu, Gazze'de Hamas dışında sorumlu ve meşru bir hükümetin kurulmasının, Gazze'de sınırlı bir süre için Arap liderliğinde uluslararası bir gücün bulunmasının, Filistin'de yeni seçimlerin, İsrail'de yeni seçimlerin ve ardından İsrail işgalinin sona ermesi, özgür ve demokratik bir Filistin ve herkes için özgürlük, barış ve güvenlik ile iki devletli çözümü getirecek bölgesel bir barış sürecinin önünü açacaktır.
Kaynak: The Guardian
Gershon Baskin, rehine müzakerecisi ve İngiltere merkezli bir STK olan Uluslararası Topluluklar Örgütü'nün Orta Doğu Direktörü.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.