Yazar: Jack Watling ve Michael Kofman
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Washington şimdi herhangi bir anlaşmaya varılmadan çok önce Ukrayna'ya verdiği desteği kesebilir ve Ukrayna'yı istikrarsız bir ateşkesi kabul etmeye zorlamaya çalışabilir. Bu da Ukrayna'yı sürekli bir güvensizlik içinde bırakacak ve Avrupa'yı da savaşın yeniden başlaması ihtimaline karşı hazırlıklı hale getirecektir.
Büyük çaplı muharebe operasyonlarının durmasının ardından Rusya'nın Ukrayna'yı siyasi olarak istikrarsızlaştırma, ekonomik olarak baskı altına alma ve Moskova için çok daha elverişli koşullarda üçüncü bir savaşın koşullarını hazırlama çabalarını sürdürmesi önemli bir risktir. Bunu önlemek için, Rusya etkin bir şekilde caydırılırken Ukrayna ordusunun sahada tutulması ve yeniden yapılandırılması gerekecektir.
ABD'nin askeri ya da mali yardımda bulunmaya devam etme olasılığı giderek azalıyor.
Washington'un politika hedefi yükü Avrupa başkentlerinin üzerine yıkmak. Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky'nin çabalarına rağmen ABD, ateşkesin sağlanmasının ardından Ukrayna'ya güvenlik garantileri sunma ya da Ukrayna'yı destekleyen herhangi bir güce doğrudan katkıda bulunma niyetinde olmadığını açıkça ortaya koymuştur.
Dolayısıyla böyle bir gücü planlamak Avrupa'ya düşüyor. Bu ciddi bir girişimdir. Avrupalı güçler, ABD kıtadan kuvvetlerini potansiyel olarak çekerken, Avrupa'nın NATO sınırlarını savunma kabiliyetinin içini boşaltmadan böyle bir gücü sahaya sürebilir mi?
Cephenin uzunluğu ve Rus kara kuvvetlerinin büyüklüğü bu görevin gerçekleştirilemeyeceği izlenimini verse de bize göre, eğer Avrupalı uluslar maliyetini ödemeye istekliyse bu uygulanabilir. Doğru kuvvet dengesi, yatırım ve siyasi çerçeve ile Avrupa inandırıcı bir taahhüt oluşturabilir.
Ukrayna'da bir Avrupa misyonu hayal ürünü değildir. Fransa ve Birleşik Krallık böyle bir öneriyi değerlendiriyor ve son haberlere göre Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un kısa süre önce Washington'a yaptığı ziyaret sırasında bu konu görüşüldü. Türkiye de böyle bir güce katkıda bulunmaya açık olabilir. Aslında Zelensky'nin Washington'da Trump ile görüşmesi bir felaket olsa da Avrupa'nın aksi takdirde yapabileceğinden çok daha fazlasını yapma isteğini arttırmış olabilir.
Ancak bu görüşme, ya göstermelik bir gücün yeterli olacağını ima ederek ya da gerekli asker seviyelerini böyle bir politikayı imkânsız kılacak kadar şişirerek, gereklilikler açısından yanlış bilgilendirilmeye devam etmektedir. Avrupa'nın Ukrayna'ya kuvvet konuşlandırması durumunda nelerin gerekli olacağına dair gerçekçi bir işaret koymaya çalışıyoruz.
Görevin Sınırları
NATO, Rusya'nın güvenilir bir orduya sahip bağımsız bir Ukrayna ile karşı karşıya kalması durumunda daha güvende olacaktır. Bu koşullar altında NATO'ya saldırmak Ukrayna'yı Rusya'nın kanadında bırakırken Rusya'nın tehdit oluşturduğu cepheyi de azaltacaktır. Bu nedenle ilk hayati görev Ukrayna silahlı kuvvetleriyle iş birliği yaparak bu kuvvetleri eğitmek ve yeniden yapılanmalarını desteklemektir; buna birçok kıdemlinin ordudan ayrıldığı bir ortamda bir yedek ve seferberlik sisteminin yeniden oluşturulması da dahildir.
Ukrayna'nın büyüklüğü ve 750 milden (1200 kilometre) fazla bir alana yayılan geniş cephe hattı, kuvvet gereksinimlerinin NATO'nun Avrupa ordularının imkânlarının ötesinde olduğunu düşündürebilir. Ancak Ukrayna'nın ihtiyacı olan şey temas hattı boyunca uzanması gereken geleneksel bir barışı koruma ya da ayırma gücü değildir. Dolayısıyla mesele cephenin büyüklüğü değildir. Avrupalı liderler buna “barışı koruma” gücü deseler de bu geleneksel bir BM barışı koruma misyonu olmayacaktır.
Güç iki işleve hizmet edecek. Birincisi, Ukrayna'ya güvence vermek. Batı'nın desteğiyle Ukrayna, cephe hattının kilit sektörlerinde asker bulundurmaya ya da devriye gezmeye yetecek bir güç bulundurabilmelidir. İkincisi hem konuşlandırılan kabiliyet hem de Batılı güçlerle doğrudan çatışmaya girme riski nedeniyle Rusya'nın gelecekteki saldırganlığına karşı caydırıcılığı arttırmak.
Öngörülen çok uluslu görev gücünün Ukrayna'nın her yerinde olması gerekmiyor. Üç yönde varlık göstermesi ve cephe boyunca gerektiğinde yeniden konuşlanabilecek yeterli hareket kabiliyetine sahip olması gerekir. Gelecekteki herhangi bir Rus saldırısı kaçınılmaz olarak öngörülebilir birkaç yönde olacaktır. Bugün çatışmaların çoğu cephenin tipik olarak üç ila dört sektörü boyunca yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla nispeten küçük bir kuvvet paketi Rusların hesaplarına risk katmak için yeterli olabilir. En belirgin yönler Kiev, Kharkiv ve Donetsk olacaktır. Batılı oluşumlar bu bölgelere cephe birlikleri olarak değil, Ukrayna güçlerini destekleyen kademeler olarak konuşlanacaktır.
Avrupa'nın taahhüdü, ateşkes sonrasında Ukrayna'nın kendisini herhangi bir güvenlik taahhüdü ya da Batı askeri varlığı olmaksızın terk edilmiş olarak gördüğü en kötü senaryodan kaçınmaya da yardımcı olacaktır. Ordu terhis olacak ve askerlerin birçoğu yurtdışına gidecek, bu da kuvveti önemli ölçüde küçültecektir. Esasen bu aynı zamanda Ukraynalıların bir gelecekleri olduğunu ve başka bir Rus işgali durumunda kendilerinin de bir şansı olduğunu görmeleriyle ilgilidir.
Kuvvetlerin Konuşlandırılması
Son üç yıldır devam eden çatışmalar sırasında Rus kuvvetlerinin kalitesindeki önemli düşüş göz önüne alındığında, konuşlandırılan ilk kuvvet üç muharip tugay ya da eşdeğerleri kadar az olabilir. Rusya yeniden yapılanırken kuvvetin zaman içinde büyümesi gerekebilir. Bu da ülkede 15.000 ila 20.000 personel anlamına gelebilir; 30.000 ila 40.000 personel de sürekli rotasyon için gerekli olup toplamda 45.000 ila 60.000 asker anlamına gelecektir.
Kavramsal bir kuvvet yapısı bir tümen karargâhı, üç manevra tugayı, bir lojistik tugayı ve bir yangın tugayını içerecektir. Tersine, ülkeler lojistik tugayı yerine kendi ulusal destek unsurlarını kurabilirler.
Bu çaba aynı zamanda Ukrayna birlikleri için halen Birleşik Krallık'ta yürütülen çok uluslu INTERFLEX eğitim misyonunun Ukrayna'ya taşınmasını da öngörmelidir. Bu çabanın merkezindeki birim olan İngiltere'nin 11 Güvenlik Gücü Destek Tugayı da konuşlandırılmalıdır. Bu, Ukrayna'nın uzun zamandır kuvvetlerinin ülke içinde daha fazla eğitilmesi ve temel eğitim rejiminin uyarlanması yönündeki talebini karşılayacaktır.

Kuvvet büyüklüğünü yönetilebilir tutmak zorlu bir görev olacaktır.
Birimler arasındaki işlevlerin tekrarlanması, her ulusun kendine özgü lojistik gereksinimleri için ayrı destek unsurları ve herkesin karargahtaki masada bir koltuk istemesi nedeniyle çok uluslu oluşumlar görev gerekliliklerinden daha büyük olma eğilimindedir.
Avrupalı liderler, bu gücün Rus saldırı kabiliyetleriyle karşı karşıya kalması halinde ne olacağından endişe edebilirler. Şu anda güçlü hava savunmasına duyulan ihtiyaç konusunda biraz gergin bir tartışma var. Ancak savaş göstermiştir ki, dağılma da yerleşme gibi son derece etkilidir ve Ukrayna hava savunması (çoğu Batılı sistemler) Rus saldırılarının önemli bir yüzdesini engellemektedir.
Bu deneyim, hava ve füze savunma sistemlerinin beklenenden daha etkili olduğunu, uygun şekilde dağılmış bir kuvvetin ise prestij saldırı sistemleri için çok da cazip olmayan bir hedef olduğunu göstermiştir. Çok uluslu bir güç, her gün yüz binlerce Ukrayna askerinin yaptığı gibi, ülkedeki ayak izini kendisini zor bir hedef haline getirecek şekilde yönetebilir.
Gerçekten de cephe hattına nispeten yakın olsa bile kitlesel zayiat olayları nadirdir. Eğer çatışmalarda ya da olaylarda kayıplar yaşanırsa, bunların Rusya ile bir savaşa yol açması için hiçbir neden yoktur ve geçmişte de benzer pek çok olay yaşanmamıştır.
Ukrayna'daki bu varlığın sürdürülmesi, Avrupa ülkelerinin hızlı tepki güçlerine ve NATO bölgesel savunma planları kapsamında verilen taahhütleri yeniden gözden geçirmeleri anlamına gelecektir. Ancak Avrupa bunu yapabilecek kapasiteye sahiptir ve yakın zamanda savunma harcamalarını arttırma sözü verdiği göz önüne alındığında hem Ukrayna'da sürekli bir konuşlanmayı hem de zaman içinde diğer taahhütleri karşılayacak kadar arttırabilir.
Tasarlandığı şekliyle kuvvet, kendi komutası altında faaliyet gösteren çok uluslu bir tümen olacaktır. Arkadaki birimler Ukrayna güçlerinin eğitimine yardımcı olabilir, ortak tatbikatlar yapabilir ve Ukrayna'nın deneyimlerinden faydalanırken diğer faaliyetleri destekleyebilir. Batılı güçler, sınır komşusu NATO üyelerinin topraklarında konuşlu kendi hava güçleriyle de desteklenebilir.
Bu Birleşik Krallık ve Fransa gibi diğer görevlere büyük ölçüde tahsis edilmemiş önemli bir hava gücüne sahip olan ülkeler için karşılaştırmalı bir avantajdır. Bu, görünür bir kuvvet çarpanı ve ülke içindeki birimler için ek hava koruması sağlayacaktır. Ancak bu görev Ukrayna'dan ziyade Avrupa'nın komutası altında olacaktır. Böyle bir güç, Ukrayna'nın mevcut askeri kapasitesi göz önüne alındığında katkı sağlayacaktır. Bu güç, sahadaki başlıca caydırıcı unsur olmaktan ziyade temas hattını koruyan Ukrayna güçlerine destek olacaktır.
İngiltere ve Fransa'nın 30,000 personele kadar bir kuvvet konuşlandırmaya yönelik mevcut planı, böyle bir taahhüdün Avrupalı NATO üyelerinin mevcut kaynak zarfının ötesinde olsa da Avrupalı liderler tarafından öngörülenin ötesinde olmadığını göstermektedir. Asıl soru, maliyetleri üstlenmeye hazır olup olmadıklarıdır.
Avrupalı liderler retorik taahhütlerini kaynaklarla eşleştirmeye hazır değillerdi.
Özellikle Polonya gibi önemli askeri kapasiteye sahip bazı ülkelerin güvenlik sağlayıcısı olma konusunda çekingen davrandıkları görülmektedir. Katkıda bulunanların çoğunluğu, kendi önemli savunma gereksinimleri olan cephe devletleri olmamalıdır. Bu nedenle Batı Avrupa, ideal olarak Türkiye'nin de katılımıyla, öncü rolü üstlenmelidir.
Böyle bir konuşlanmanın NATO'nun caydırıcılık duruşu üzerindeki etkisi konusunda bir dereceye kadar endişe duyulmaktadır. Ancak söz konusu Avrupa'nın güvenliği olduğunda cephedeki devletler dilenci-komşu siyasetine girmekten kaçınmalıdır. Ukrayna'daki bir Avrupa misyonu onların zararına olmak zorunda değildir. Dahası, eğer Avrupa ulusları kolektif olarak çok uluslu bir tümeni konuşlandırmaktan acizse, bu durum Avrupa'nın Avrupa güvenliğine bağlılığı konusunda daha geniş çaplı soru işaretlerine yol açmalıdır. Avrupa için eylemsizlik riski, saldırıya uğrayabilecek ya da başka türlü meydan okunabilecek bir tiyatroya kuvvet konuşlandırmanın doğasında var olan riskten çok daha büyüktür.
Beklenmedik Durumları Yönetmek
Böyle bir politika izlenip izlenmeyeceğine ilişkin tartışmalara hâkim olacak soru, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması halinde ne olacağıdır. Konuşlandırılacak güç NATO'nun 5. Maddesi tarafından korunmayacak ve ABD'nin desteğine sahip olmayacaktır. İlk olarak, böyle bir senaryoda gücün büyük kısmı Ukrayna ordusu tarafından sağlanacaktır. Bu önerinin amacı caydırıcılık ve savunma yükünü Ukrayna ordusundan Avrupa'ya kaydırmak değil, Ukrayna'nın mevcut kapasitesini arttırmaktır. Ukrayna ordusu etkili bir üst komuta kademesinden yoksunken, kuvvetlerini eğitmekte ya da mevcut çatışma sırasında 30 kilometrenin ötesindeki ateşleri koordine etmekte zorlanırken, Avrupa ordularının mentorluğu operasyonların yönlerini önemli ölçüde güçlendirebilir, böylece Rusya daha yetenekli ve entegre bir kuvvetle karşı karşıya kalacaktır.
Kuvvetin inandırıcılığının ikinci kritik yönü ise Avrupa hava gücünün katkısı olacaktır.
Rusya-Ukrayna Savaşı Rus hava savunmasının üstesinden gelmenin mümkün olduğunu göstermiştir. Sorun, bu tür operasyonların yürütülebileceği ölçek ve Ukrayna'nın yarattığı boşluklardan faydalanma kabiliyetindeki sınırlamalar olmuştur. Avrupa modern savaş uçağı filolarına sahiptir. Bu kapasitenin sadece bir kısmı mevcut “hava polisliği” görevleri ve alan dışı konuşlandırmalar için kullanılmaktadır.
Uygun eğitim ve mühimmatla, bir savaş zamanında bu kuvvetler Rus Hava-Uzay Kuvvetlerini bastırabilir ve Ukrayna kuvvetlerine belirleyici ateş gücü sunabilir. Her iki durumda da, Avrupa hava gücünün gelecekteki bir savaşa dahil olabileceği riski Rusya'nın düşüncelerine eklenecektir.
Avrupa hava kuvvetlerinin halihazırda bu tür operasyonları yürütecek eğitim, mühimmat ya da komuta-kontrol altyapısından yoksun olduğu itirazı gelecektir. Bu bazı durumlarda doğrudur. Ve başlangıçta, lojistik ve organizasyonel kapasite söz konusu olduğunda ABD desteği gerekli olabilir. Ancak böylesine göze batan bir dizi eksikliğin giderilmesi NATO'nun konvansiyonel caydırıcılık duruşunun yeniden tesis edilmesi açısından hayati önem taşımaktadır ve bu çözülebilir bir sorundur.
Gerçekten de Avrupa'nın çözmesi gereken sorun budur ve Avrupa'nın ordularına yatırım yapması için en önemli önceliktir. Avrupa hava gücünü birincil tehdide karşı kullanılabilir hale getirmek, Ukrayna'ya verilen taahhütlerden bağımsız olarak kıta genelinde kuvvet planlamasının itici gücü olmalıdır.
Potansiyel Rus muhalefeti ne olacak?
Gücün görev tanımına ve bu görevin nasıl çerçevelendirildiğine bağlı olarak Moskova bunu ateşkesin bir parçası olarak kabul edebilir. Başkan Donald Trump, bir anlaşmanın parçası olarak barış gücü fikrini Devlet Başkanı Vladimir Putin'e açtığını ve edindiği izlenimin “Evet, bunu kabul edecektir” şeklinde olduğunu söyledi ve ekledi “Bu soruyu ona sordum.” Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ise Avrupalı barış güçleri söz konusu olduğunda “hiçbir seçeneği değerlendiremeyiz” diyerek bunu dışlamıştı. Dolayısıyla Rusya, müzakerelerde önerilmesi halinde böyle bir güce şiddetle karşı çıkabilir.
Ancak ateşkes sonrasında Avrupalı güçlerin Ukrayna'dan çıkarılacağına dair bir taahhütte bulunulmadığı sürece, temas hattındaki Ukraynalıların Avrupalı askerler tarafından takviye edilmesi halinde, şu anda Ukrayna savunmasını aşmakta zorlanan Rus ordusunun derhal saldırıya geçeceği şüphelidir. Kısacası, Moskova itiraz edebilir, ancak böyle bir senaryoda böyle bir politikanın uygulanmasını engelleyebileceği açık değildir.
Yukarıda belirtilen politika önemli yatırımlar ve Avrupa devletlerinin Ukrayna için savaşmaya hazır olduklarına dair siyasi kararlılık göstermelerini gerektirecektir. Ayrıca, mevcut taahhütlerine bakıldığında, en azından ara dönemde, önceliklerin yeniden belirlenmesini gerektirecektir. Stratejik açıdan Ukrayna'nın boyunduruk altına alınmasını engellemenin, kıtanın başka bir yerinde cesaretlenmiş bir Rusya ile karşılaşmaktan daha iyi olduğuna dair ikna edici bir durum var.
Siyasi açıdan bu, üye devletleri ilgilendiren bir konudur. Ancak bu konudaki mevcut tartışmalar, gerekli kuvvet gereksinimlerine atıfta bulunmayan muğlak güvenlik taahhütleri ile öneriyi aşılamaz hale getiren asker gereksinimi ifadeleri arasında gidip gelmektedir. Gerekenlerin daha dikkatli bir şekilde incelenmesi bunun mümkün olduğunu ancak kaynak ve siyasi irade açısından maliyetli olacağını göstermektedir.
Kaynak: War on the Rocks