Yazar: Robert C. O'Brien
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
AB'nin şu anda tüm hızıyla devam eden Dijital Piyasalar Yasası (DMA), Avrupalı savunucuları tarafından Büyük Teknoloji'nin gücünü dizginlemek için cesur bir adım olarak müjdeleniyor.
Görünürde DMA, rekabeti teşvik etmeyi, tüketicileri korumayı ve dijital ekonomide oyun alanını eşitlemeyi amaçlıyor. Ancak bu asil niyet görüntüsünün altında daha rahatsız edici bir gerçeklik yatıyor: DMA, adaletten çok uzun süredir küresel inovasyona yön veren ve kullanıcı gizliliği ile güvenliğini koruma konusunda en büyük yükü üstlenen başarılı Amerikan teknoloji şirketlerinden servet elde etmeye odaklanmış durumda.
Daha sağlıklı bir dijital ekosistemi teşvik etmekten uzak olan DMA, Amerika-Avrupa ticaret ilişkisini baltalamayı, teknolojik ilerlemeyi engellemeyi ve Amerika Birleşik Devletleri'nin yapay zekâ, kuantum bilişim gibi geleceğin teknolojileri yarışında Çin gibi rakiplerine karşı üstünlüğünü sürdürme yeteneğini zayıflatmayı tehdit ediyor.
DMA, dijital pazarlar üzerinde büyük etkiye sahip olduğu düşünülen ve “kapı bekçisi” olarak adlandırılan şirketlere sıkı düzenlemeler getiriyor.
Bu kurallar arasında tescilli sistemlerin açılması, verilerin rakiplerle paylaşılması ve ücretsiz ya da düşük maliyetli hizmetlerdeki reklam kalitesinin düşürülmesi gibi zorunluluklar yer alıyor. DMA tarafından hedef alınan firmaların neredeyse tamamının Amerikalı olması dikkat çekiyor.
Bu bir tesadüf değil.
Dünyanın önde gelen teknoloji devlerinden oluşan kendi listesinden yoksun olan AB, ABD şirketlerinin başarısını taklit edilecek bir model olarak değil, sömürülecek bir kaynak olarak görüyor gibi duruyor.
Uyumsuzluk cezaları bir şirketin küresel cirosunun yüzde 10'una kadar ulaşabiliyor ki bu rakam, Amerikan şirketlerinden Avrupa kasasına milyarlarca dolar aktarabilir. Avrupa, Trump'ın ticaret politikalarına karşı oynayabileceği çok az kart olduğunun farkına varıyor. Başkan Trump'ın daha kapsamlı ticaret görüşmeleri sırasında bunu fark etmeyeceğini umarak aradaki farkı kapatmak için düzenlemelere başvuruyor.
Avrupa Komisyonu, önde gelen Amerikan teknoloji şirketlerine karşı milyarlarca dolarlık cezalarla sonuçlanabilecek eylemler hazırlıyor. Bu bir düzenleme değil; tüketiciyi koruma kılıfına bürünmüş bir ekonomik savaş.
DMA'nın etkileri şirket bilançolarının ötesine uzanıyor.
Savunduğunu iddia ettiği inovasyonu boğmakla tehdit ediyor. Amerikan teknoloji şirketleri dijital çağın lokomotifi olmuş, yaşama, çalışma ve iş yapma biçimlerimizi dönüştüren atılımlar gerçekleştirmiştir.
Ancak DMA'nın ağır kuralları, kaynakları araştırma ve geliştirmeden yasal savaşlara ve bürokratik navigasyona yönlendiren bir uyum yükü getiriyor.
Bu tam anlamıyla tarifeye dayalı bir düzenlemenin, Brüksel’deki vergi kasalarını doldururken ve Avrupa’da faaliyet gösteren Avrupalı ve Çinli rakiplere haksız bir avantaj sağlarken, Amerika’nın Silikon Vadisi için maliyetleri artırmasına benziyor. Bu öngörüsüz yaklaşım, hızlı ilerlemenin her zamankinden daha kritik olduğu bir dönemde ABD teknoloji sektörünü durgunlaştırma riski taşıyor.
Başkan Trump, Brüksel bürokratlarının Amerikan şirketlerini hedef almasına seyirci kalmayacağını açıkça ortaya koydu.
Trump yönetimi, haklı olarak hem ekonomik bir zorunluluk hem de bir ulusal güvenlik meselesi olarak gördüğü ABD'nin teknoloji liderliğini koruma kararlılığının sinyallerini verdi. Trump ilk döneminde, vergi indirimleri ve deregülasyon yoluyla Amerikan işletmelerini destekleyerek teknoloji sektörünü güçlendiren bir büyüme dalgası yarattı.
Şimdi DMA'nın saldırısıyla karşı karşıya kalan Trump, bu yabancı şantajlara kesinlikle karşı koyacaktır. İster diplomatik baskı ister ticari önlemler ya da başka bir eylem yoluyla olsun, Trump’ın kararlılığı AB'nin aşırılıklarına karşı bir denge unsuru olacak ve Amerikan firmalarının yağmacı politikalara karşı savunmasız kalmamasını sağlayacaktır.
Bu mücadele sadece şirket karlarıyla ilgili değil; risklerin daha yüksek olamayacağı bir dünyada ABD'nin teknolojik üstünlüğünü korumakla ilgili. Devlet destekli teknoloji devleri ve agresif yapay zekâ hırslarıyla Çin, Amerikan liderliğine en büyük meydan okuyucu olarak beliriyor. Yapay zekâ, kuantum bilişim ve 6G ağları gibi teknolojiler ekonomik ve askeri gücün geleceğini belirleyecek.
Amerika Birleşik Devletleri, DMA'nın temsil ettiği türden boğucu düzenlemeler tarafından engellenmeyen yenilikçi özel sektörü sayesinde bugüne kadar önde kalmayı başardı. Eğer Amerikan şirketleri AB bürokrasisine takılırsa, Çin’i geride bırakma becerileri sekteye uğrayabilir.
Bunun sonuçları korkunç olacaktır.
Teknolojik gündemi Washington’un değil Pekin’in belirlediği bir dünya, özgürlük, güvenlik ve refah açısından doğuracağı tüm sonuçlarla birlikte, çoğu Avrupalı ya da Amerikalının yaşamak isteyeceği bir dünya değildir.
DMA, vizyondan ziyade kıskançlıktan doğan kusurlu bir deneydir. Başarıyı teşvik etmek yerine cezalandırmayı amaçlayan bu uygulama, hayati önem taşıyan transatlantik ortaklığı tehlikeye atmakta ve Amerika’nın rakiplerine avantaj sağlamaktadır.
Başkan Trump’ın ABD’nin teknoloji liderliğini savunma taahhüdü, bu çılgınlığa karşı gerekli bir siperdir. İnovasyon, ekonomik güç ve küresel rekabet edebilirlik adına ABD, AB’nin servet gaspına direnmeli ve kendisini dünyanın teknoloji merkezi haline getiren yaratıcılığını iki katına çıkarmalıdır.
Kaynak: The National Interest
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.