AFGANİSTAN’DAN GÖÇ: TÜRKÇE’DEN KOPANLAR

System.Web.UI.WebControls.Label / AFGANİSTAN’DAN GÖÇ: TÜRKÇE’DEN KOPANLAR / AFGANİSTAN’DAN GÖÇ: TÜRKÇE’DEN KOPANLAR / hamaset.com.tr

14 Eylül 2021 Salı

956 Görüntüleme

DÜNYA
Ceylan Sadek | TÜRKİYE

AFGANİSTAN’DAN GÖÇ: TÜRKÇE’DEN KOPANLAR / hamaset.com.tr

Kâbil binlerce kilometre uzak olmasına rağmen birçok şehirden daha yakın sayılır İstanbul’a. Bu fikri görünür kılan Türkçe, oradayken yalnız Farsça’nın içinde değil, her yerde müstakil olarak karşınıza çıkar, ülkenizdekinden daha çok hissederdiniz Türkiye’yi. Türkiye’nin hayalleri, ürettikleri, başına gelenler kendi başlarına örülenler kadar hatta belki daha fazla önemli olurdu insanlar için. Bu zaman zaman üzerdi. Çünkü kendinden umudu kesmek gibi bir anlamı da doğururdu. Yine de on yedi, on sekizinde Türkçe öğrenen genç kızlar ülkelerinin madenlerinden, konum ve gücünden haberdardılar. Onlara hayalleri sorulduğunda siyasetten, gelecekten, bir şeylerin değişebileceğine olan inançtan vazgeçilmediğini görürdük. Şimdiyse onlardan birçoğunun Amerika’da, Almanya’da, Kanada’da, Fransa’da yeni gelecekler aradığını öğreniyoruz. Onlar ülkelerini talan yerine çeviren politikaların meydanlarına yol alırken biz mükemmel Türkçelerini bir daha konuşup yazabilecekleri, aynı “vatan” idealine sarılabilecekleri birileriyle karşılaşabilecekler mi acaba; endişesiyle, gidişlerini izliyoruz.

GİDİŞLERİ SADECE TÜRKÇE’DEN KOPUŞ DEĞİL…

İzlerken ne korkularını yadırgıyoruz, ne Amerika’ya da Taliban’a olduğu kadar tepkililer miydi diye ölçüp tartıyoruz. Onları tanıyanlar için onlar son derece donanımlı, imkânsızlıklar içinde kendilerini yetiştirmiş, yenilmiş olduğu algısına inat ülkelerini seven, ülkelerinin kaderlerinde payları olduğuna inanan genç zihinler sadece... Türkçe konuşan bu zihinler, sadece bir yabancı dile hâkim olmaktan çok daha ötede bu dilin kavram ve medeniyet dünyasına da aşina olan zihinlerdi. Bu yüzden olsa gerek Türkçe’den kopma ihtimali, ait olunan medeniyetten de bir şeylerin eksildiğine işaret ediyor.

VATANSEVERLİK, YENİ HAYAT ARAYIŞI VE NEDEN GELDİĞİNİ İSPATLAMA ZORUNLULUĞU

Afganistan’da yaşanan göç kargaşasında, umudu kesip ezan sesinin yokluğuna alışmayı göze alamayanlar ise fazla uzaklaşamadılar. Kimileri gerçekten güvenlik tehdidi hissedip yeni bir hayat kurabilecek birikimleriyle; kimileri zaten geçimin zor olduğu süregelen şartlardan, yıllar boyunca olduğu gibi kalanların umudu olarak rızk arama arayışıyla Türkiye’ye geldiler.

Türkiye’ye bir şekilde gelebilenlerin kaldıkları yerlerde, vatan sevmenin sadece ölerek ya da aç kalınarak ispat edilemeyeceğini, insana layık şartlarda yaşamaya çalışırken de süren bir duygu olduğunu ispatlamaları gerekecek. Zaman zaman belli çevrelerce vatanseverlikleri sorgulanacak, içinde olmadıkları olayların hesaplarını vermek zorunda bırakılacaklar. Ama sonuçta bize ait, bizden yana ve Türkçeyle kalacaklar.

KARŞILAŞTIĞIMIZ “YABANCILAR” AİT OLDUĞUMUZ ÇEVRENİN SİYASİ SAVLARINDAN FAZLASI OLMALIDIR.

Uzaklardan görünen o insanlar, karşılaşıp konuştuğumuzda çok da “yabancı” değiller. Kusurlarımızı bilen kusurlarını bildiğimiz... Hepimizi sarsan “insan”a has inceliklere, ortak acılara yaklaştıran deneyimlere sahibiz. Gündelik hayat sıradanlıkları, tarafgirlikleri, sorgulamadan ait oldukları çevreleri de var. Olup bitenler de doğal olarak bu kalıpların çerçevesiyle değerlendirilebiliyor. Batı ve Batılı çevreler karmaşadan, kendi literatürüne uygun olan malzemeleri iştahla toplarken sadece bir insanı tanımakla çözülebilecek düğümler çok yakınımızda.

Bu yüzden karşılaştığımız “yabancı”lar, ait olduğumuz çevrenin siyasi savları ya da sahip olamadığımız yaşam şartlarının müsebbiplerinden çok daha fazlası olmalılar. Belki sadece komşu, öğrenci, ahbap... Ama yalın insan... Zamanın bizi savurduğu yer, onların mecburiyetten savruldukları yerler.

TÜRKİYE, NE OLDUĞUNU VE NE OLMADIĞINI İSPATLAMANIN YERİ

Türkiye bu noktada hep ne olduğunu veya ne olmadığını ispatlamanın yeri. Aynı zamanda güvenin, geleceğin, şefkatin de yeri. Bu yüzden, insan insanı doğrudan tamamlamasa da insanlara birbirinden varan ince yollar olmalı. O yollara rastlamayı düşünmek bir yana, kendilerininkinden başka güzel topraklar, o topraklarda yetişen çiçekler olduğuna inanmak zor olmamalı. Gelenin, şehrinin kendisine kazandırdığı hususiyetleri var. O şehirlere gitmek mümkün olmasa da oradan gelenlere ulaşmak ve o şehirleri yeniden ayağa kaldırmak Türkiye’nin birleştiriciliğiyle mümkün.

Topraklarından farklı sebeplerle ve farklı zamanlarda ama aynı hüzünle çıkanlar, İstanbul’da benzer kaderleri yaşamaya koyulduklarında İstanbul’un, yine tüm zorluk ve mücadele ortamına rağmen topladığı güzelliklere ev sahipliği yapması ise elimizde kalan ümit şimdi.



Yazara Ait Diğer Yazılar

DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.