Yazar: Ömer Ahmed
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Ne oldu?
Filistin meselesinin kökenleri tartışılırken birçok kişi, yüz binlerce Filistinlinin anavatanlarından zorla göç ettirildiği 1948 Nakba’sına (“Felaket”) odaklanmayı tercih ediyor. Bazıları ise tarihi Filistin topraklarında bir Siyonist devlet kurulmasına yol açan 1917 Balfour Deklarasyonu'nu kritik bir dönüm noktası olarak görüyor.
Ancak daha az bilinen fakat son derece önemli bir olay, sadece iki yıl sonra yaşandı. Bu olay, 1919'da Arap ve Siyonist emelleri uzlaştırmayı amaçlayan ve bölge için derin sonuçlar doğuran Faysal-Weizmann Anlaşması'nın imzalanmasıdır.
Paris Barış Konferansı sırasında, 3 Ocak 1919'da imzalanan anlaşma, Mekke Şerifi Hüseyin'in oğlu ve Arap milliyetçi hareketinin önde gelen liderlerinden biri olan Hicaz Krallığı Prensi Faysal ile Dünya Siyonist Örgütü Başkanı Chaim Weizmann arasında gerçekleşti.
Faysal, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında Araplara verdiği Osmanlı yönetiminden bağımsızlık vaadinin yerine getirilmesi koşuluyla Balfour Deklarasyonu'nun uygulanmasını ve Filistin'de bir Yahudi yurdu kurulmasını desteklemeyi kabul etti.
Anlaşma, Filistin'de barış içinde bir arada yaşamayı ve bölgede daha geniş bir ekonomik iş birliğini öngörerek Araplar ile Yahudiler arasındaki işbirliğinin ana hatlarını belirliyordu.
Anlaşmayı imzalayan taraflar, “Araplar ile Yahudi halkı arasında var olan ırksal akrabalık ve eski bağların farkında olduklarını” belirterek, bu iki halkın doğal arzularını gerçekleştirebilmesinin en emin yolunun, Arap Devleti ile Filistin’in kalkınmasında mümkün olan en yakın iş birliğinden geçtiğini ifade ettiler.
Buna rağmen, Arap milliyetçiliği ile Siyonizm’in amaçlarının uyumlu şekilde bir arada var olabileceği fikri temelden hatalıydı. Arap liderler, Siyonistlerin toprak konusundaki hırslarının boyutunu büyük ölçüde bilmezken, Siyonist liderler bu anlaşmayı Filistin'de daha güçlü bir yer edinmek için stratejik bir fırsat olarak gördü ve bunu Kutsal Kitap’tan kaynaklanan bir hak olarak savundu.
Bu niyet, anlaşma metninde açıkça görülmektedir: “Yahudilerin Filistin'e geniş çaplı göçünü teşvik etmek ve canlandırmak için gerekli tüm önlemler alınacak ve Yahudi göçmenlerin daha yakın yerleşim ve toprağın yoğun bir şekilde işlenmesi yoluyla toprağa mümkün olan en kısa sürede yerleştirilmeleri sağlanacaktır.”
Sonra ne oldu?
Faysal-Weizmann Anlaşması, kısa ömürlü ve kırılgan bir düzenleme olarak kaldı. Batılı sömürgeci güçler İngiltere ile Fransa, Arap liderlere savaş sırasında verdikleri sözleri tutmayarak 1916 Sykes-Picot Anlaşması uyarınca Orta Doğu’yu kendi aralarında paylaştı.
Filistin, İngiliz Milletler Cemiyeti mandası altına girerken; Suriye ile Lübnan Fransız kontrolü altına verildi. Arap milliyetçi hedefleri ezildi ve Filistin’deki Arap ile Yahudi toplulukları arasındaki gerilim tırmandı. Yerli halka yönelik katliamlar ile terör eylemleri onlarca yıl sürecek çatışmaların tohumlarını attı.
Bir İhanetin Anatomisi
Bu anlaşmanın sonuçları ve başarısızlığı, oldukça geniş kapsamlı oldu ve olmaya devam ediyor. Filistinliler için bu anlaşma, devlet olma arzularına karşı acı bir ihanetin erken bir örneğini temsil etti.
Haaretz'in bu anlaşmayı “Arapların Filistinlilere yaptığı ihanetlerden biri” olarak tanımlayan haberi, sonrasında yaşanan ironiye dikkat çekiyor: “Faysal, Paris Konferansı’ndan korkunç bir ihanet duygusuyla ayrıldı. İngilizler için Osmanlılara ihanet etmiş, ancak savaş sonrası İngilizlerin ihanetine uğramıştı. Sonradan bunu telafi etmeye çalıştı.”
Faysal, aynı yılın temmuz ayında düzenlenen Suriye Ulusal Kongresi’ne katıldı.
Kongre, Suriye üzerindeki Fransız mandasını reddederek Filistin’in Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu ilan etti ve Filistin’e Yahudi göçüne karşı çıktı.
Ancak artık çok geçti. O yıl Fransızlar, Faysal’ı Suriye’den zorla çıkardı ve üç yıl sonra İngiltere’ye, Filistin’de Balfour Deklarasyonu'nu uygulaması için Milletler Cemiyeti mandası verildi. İngilizler, tazminat olarak Faysal’ı Irak’a, kardeşi Abdullah’ı ise Ürdün’e kral olarak atadı. Hicaz da Suudi Arabistan’a katıldı.
Arap milliyetçi ideallerinin başarısızlığı, İngilizlerin ikiyüzlülüğü ve Siyonist yerleşimci-sömürgeciliği ile birleşerek 20. yüzyıldaki Arap-İsrail savaşları dahil olmak üzere süregelen savaş ile ayaklanma döngüsüne katkıda bulundu.
Günümüzde işgal devletinin Gazze’deki soykırımı, Lübnan’ın egemenliğinin ihlali ve Suriye’de hükümetin devrilmesinin ardından yaşanan toprak gaspı ile yayılmacı politikalar bu durumun sonuçlarıdır.
Ayrıca İsrail ile bazı Arap devletleri arasındaki normalleşme anlaşmaları, ilhak, yerinden edilme ve şiddet dalgasını durdurmak için çok az şey yapmıştır.
Kaynakça: Middle East Monitor
Anlaşma Belgesi Siyonist Arşiv
http://www.zionistarchives.org.il/en/datelist/Pages/weizmann-meets-with-emir-feisal.aspx#!prettyPhoto
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.