Yazar: Dr. Amira Abo el-Fetouh
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Siyonist varlığın Başbakanı, savaş suçlusu Benjamin Netanyahu, Mossad ve ABD istihbarat örgütleriyle birlikte Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'a suikast düzenlemeye karar verdikten sonra, geçen hafta ABD'ye gitti ve BM Genel Kurulu'nu varlığıyla lekeledi.
İsrail jetleri, hareketin kalesi olan Beyrut'un güney banliyölerine onlarca ton ağırlığında patlayıcı attı. Banliyö yerle bir oldu ve Nasrallah da dahil olmak üzere içerideki herkesle birlikte Hizbullah karargâhı havaya uçuruldu. O sırada Nasrallah, partinin liderleriyle birlikte, Lübnan işlerinden sorumlu üst düzey bir Devrim Muhafızları subayının da katıldığı bir toplantı yapıyordu.
Nasrallah, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve yardımcılarıyla görüştükten sonra Suriye'den yeni dönmüştü. Acaba onu kim ihbar etti ve İsraillilerin onun hareketlerini bu kadar yakından takip etmelerine, bir zamanlar en çılgın hayallerinin ötesinde bir hareketle onu öldürebilmelerine kim izin verdi?
Artık Hizbullah'a sızıldığına dair hiçbir şüphe kalmadı
Siyonist varlık, son dönemde Lübnan'da Filistinli Hamas lideri Salih el-Aruri'nin öldürülmesinden, Hizbullah Genelkurmay Başkanı Fuad Şükrü'ye ve binlerce iletişim cihazının toplu olarak patlatılmasına kadar pek çok başarı elde etti. Suikastlar, Nasrallah'ın yanı sıra Hizbullah operasyonlarının komutanı ve kurucularından İbrahim Akil ve Radvan Gücü komutanı Ahmed Vehbi gibi en önemli askeri liderlerin öldürülmesiyle devam etti.
Bu suikastlar, birlikleri yenilgiye uğratılmış ve Gazze'de geçtiğimiz yıl boyunca yaşanan pek çok hayal kırıklığının ardından, vatandaşlarına bir tür "zafer" göstermek isteyen ahlaksız insanların korkakça eylemleridir. İşgal devleti, Gazze'deki soykırımın, rehineleri serbest bırakmadan, Hamas'ı ortadan kaldırmadan ve liderlerinin kellelerini almadan önce iki haftadan fazla sürmeyecek bir parkta yürüyüş olacağını düşünmüştü.
Şimdi ise Gazze'de Al-Daif, Abu Obaida ve Al-Sinwar'ı öldürmeye alternatif olarak Nasrallah'ı öldürmek için kuzeye, Beyrut'a yöneldi. Ancak suikastların savaş kazandırmadığını biliyoruz. Siyonist devletin tarihi boyunca direniş liderlerine yönelik siyasi cinayetler, direniş kabiliyetlerinin gelişmeye devam ettiğini göstermiştir.
London School of Economics and Political Science'ta Uluslararası İlişkiler Profesörü olan Dr. Fawaz Gerges, Al-Jazeera Mubasher'da yayınlanan "Al-Masaiyyah" programına verdiği demeçte, İsrail'in Biden yönetiminin sağladığı fırsattan yararlanarak büyük bir tırmanışa hazırlandığını söyledi.
ABD'nin önde gelen bir gazetecisi, röportajından dört saat sonra kendisiyle temasa geçerek büyük Amerikan gazetelerinin, İsrail'in onu öldürme ihtimaline karşı, Nasrallah'ın ölüm ilanını güncellediğini iletti. Nasrallah'ı öldürme planının ABD ile işgal devleti arasında kararlaştırıldığı artık açıkça bellidir. Geçtiğimiz birkaç gün içinde ABD, destek operasyonları ve diplomatik temaslarla suikastın önünü açtı.
Bu durum, başkanlık elçisi Amos Hochstein'ın Tel Aviv ziyaretinden sonra İsraillileri Lübnan'a yönelik ilerleyişlerini durdurmaya ikna edememesiyle daha da netleşti. Bu arada ABD Merkez Kuvvetler Komutanı, İsrail tarafından hazırlanan saldırı planını incelemek için işgal altındaki Filistin ile Lübnan arasındaki sınırı ziyaret etti.
Bu ziyaret, ABD uçak gemilerinin Doğu Akdeniz'e gelişiyle aynı zamana denk geldi ve İsrail büyük bir tırmanışa geçti. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısının tutuklama emri çıkartmak istediği İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ile Lübnan ve Gazze'deki durumu görüşürken, Washington'un İsrail'in güvenliğine, "meşru müdafaa hakkına" ve korunmasına olan bağlılığına dair açıklamaları da her zamanki gibi sürdü. ABD, İran ve Hizbullah'ın tehditlerine karşı İsrail'i desteklediğini bir kez daha yineledi.
İsrail, Washington'un koşulsuz desteği ve yeşil ışığı olmadan Gazze'deki soykırımı ve Lübnan'daki hava saldırılarını gerçekleştiremezdi. İster Gazze'de ister Lübnan'da olsun, gerilimin tırmanmasının, terörün ve Siyonist devlet tarafından işlenen katliamların arkasında ABD var.
Aksi yöndeki iddialar, medya tüketimi ve halkla ilişkiler amaçlıdır, başka bir şey değil. Apartheid devleti ile her düzeyde tam bir koordinasyon söz konusudur. Aksini düşünmek ise aptallık olur. Peki, Hasan Nasrallah'ı gerçekten kim öldürdü? Halkının iradesini kırmaya yönelik tehlikeli çabalarında, Orta Doğu'daki her gerilimin arkasında olan Washington'daki Siyonist rejimden başkasına bakmayın.
Kaynak: Middle East Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.