Yazar: Kamran Bokhari
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Washington, İran'ın jeopolitik hırslarını kontrol altına almak için Bakü-Kudüs ilişkisini kullanabilir.
Suriye'den çıkarılmış olsa da İran, revizyonist bir devlet olarak ABD'nin Batı Asya'daki stratejisine meydan okumaya devam edecektir. Bu arada, İsrail ile ılımlı Sünni Arap devletleri arasındaki İbrahim Anlaşmaları, bölgesel güvenlik çerçevesinin hayati ve gerekli bir bileşeni olmakla birlikte tek başına yetersizdir.
Trump yönetimi, güç yoluyla barış hedefine ulaşmak için dostlarını ve müttefiklerini bir araya getirmek zorunda kalacaktır. Bu bağlamda, İsrail ve Azerbaycan arasındaki stratejik ortaklık yalnızca Orta Doğu için değil, Amerika'nın Avrasya'daki daha geniş stratejik öncelikleri açısından da faydalı olabilir.
İran, Suriye'de ve Orta Doğu'nun genelinde son dönemde yaşadığı önemli stratejik kayıpları telafi etmek için geçtiğimiz ay Rusya ve Pakistan ile aktif bir şekilde ilişki kurdu. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile altı ay içinde üçüncü kez Moskova'da bir araya geldi ve iki lider, burada yirmi yıllık kapsamlı bir stratejik ortaklık anlaşmasını resmileştirdi.
İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bagheri, Başkan Donald Trump'ın ikinci dönem için yemin ettiği gün güvenlik ve sınır yönetimi konularını görüşmek üzere Pakistan'ı ziyaret etti. Üst düzey komutanlardan oluşan bir heyete liderlik eden Tahran'ın en yüksek rütbeli askeri yetkilisi, Pakistan silahlı kuvvetlerinin üst düzey yetkililerinin yanı sıra ülkenin savunma bakanı ve cumhurbaşkanıyla da görüşmeler gerçekleştirdi.
İran'ın bu hamleleri, özellikle de Rusya ile artan bağları, Trump yönetiminin alışılmışın dışında düşünmesini gerektiriyor. Azerbaycan'ın oynayabileceği rolü görmek için çok uzağa bakmaya gerek yok. İran ile önemli bir sınırı olan ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bu ülke, İran'ı kuzey-güney ticaret koridorunu geliştirmekle meşgul olan Rusya'dan ayırıyor. Bakü limanı aynı zamanda Orta Asya'dan gelen Doğu-Batı ticareti için kritik bir geçiş noktasıdır.
Azerbaycan, 2020 Karabağ Savaşı'nda Ermenistan'a karşı kazandığı zaferden bu yana kendisini giderek yükselen bir orta güç olarak görüyor.
Bakü, hâlâ Erivan'la çatışma sonrası bir çözüme ulaşmaya çalışırken stratejik duruşunu da güçlendiriyor. Orta Asya'daki Trans-Hazar komşularıyla daha yakın ilişkiler kuruyor. Hatta Noel günü bir ticari uçağın Rus hava savunma sistemi tarafından düşürülmesi, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Moskova'nın trajik kazadaki suç ortaklığını örtbas etme çabalarına karşı kullandığı alışılmadık derecede sert dilin de gösterdiği gibi, Bakü'ye saldırgan kuzey komşusu Rusya'ya karşı geri adım atmaması için bir koz verdi.
Azerbaycan, Orta Doğu'da da birçok cephede kilit bir rol oynamaktadır. İran ile oldukça zor bir ikili ilişkisi olmasına rağmen çıkarlarını korurken çatışmadan kaçınmayı başardı. Seküler bir Şii ülkesi olarak, İran'ın on yıllardır ihraç etmeye çalıştığı radikal Şii İslamcılığının tehdidi altındadır. Daha jeopolitik bir ölçekte ise İran'ın Ermenistan ile on yıllardır süren ittifakı, Azerbaycan için büyük bir endişe kaynağı olmuştur.
Belki de Orta Doğu'daki en önemli ilişki, Azerbaycan'ın ABD'nin kilit müttefiki İsrail ile otuz yıllık stratejik ortaklığıdır.
Azerbaycan-İsrail ilişkileri üç ana noktaya odaklanmaktadır. Bakü, Kudüs'ün enerji güvenliği açısından hayati bir kaynak olmuştur. Buna karşılık İsrail, Azerbaycan için önemli bir askeri donanım tedarikçisi olmuştur. Yayılmacı bir İran'dan kaynaklanan ortak bir tehdit algısına sahip olan iki ülke, İran’ın bölgedeki güç projeksiyonuna karşı koymak amacıyla özellikle istihbarat paylaşımı konusunda yakın iş birliği yapmıştır.
Önemli bir nokta da BTC boru hattından İsrail'e yapılan petrol sevkiyatının, on beş ay süren Gazze Savaşı boyunca kesintisiz devam etmesidir. Bu durum kısmen Türkiye'nin içeriden gelen kamuoyu baskısına direnme kararından kaynaklanmaktadır. Ancak Azerbaycan'ın müttefiki olan Türkiye'nin politikalarını şekillendirme çabaları da göz ardı edilmemelidir. Aksi takdirde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümeti, özellikle de ideolojik İslamcı yönelimi göz önüne alındığında, çok daha güçlü bir İsrail karşıtı tutum benimseyebilir.

Washington, İran'ın jeopolitik hırslarını kontrol altına almak için Bakü-Kudüs ilişkisinden faydalanabilir. Azerbaycan, İran’ı baskı altında tutmak ve Türkiye ile önemli bir iletişim kanalını korumak için kilit bir müttefik olarak hareket edebilir.
NATO üyesi olan Ankara, kendisini bölgesel bir güç olarak konumlandırmaya çalışmaktadır ve İran konusunda şu an önemli ölçüde örtüşen çıkarlara sahip olsa da ABD ve Türkiye'nin çıkarları her zaman örtüşmeyecektir. Bu nedenle, özellikle Türkiye ve Körfez Arap ülkelerini dengelemek giderek daha önemli hale gelirken, bölgede güç dengesini sağlamak adına Azerbaycan ile yakın bir ilişki geliştirmek Amerika’nın çıkarına olacaktır.
Yeni Trump yönetimi, Azerbaycan'ın Rusya ile gelişen ilişkilerine de yakından odaklanmalıdır. Türkiye hem Karadeniz hem de Hazar Denizi havzalarındaki nüfuzunu genişletmek için Azerbaycan ile olan yakın bağlarından zaten faydalanmaktadır.
ABD için hem Rusya hem de İran ile sınırı olan tek ülke olan Azerbaycan ile daha yakın ilişkiler kurmak son derece kritik bir önem taşımaktadır. Bu adım, sadece her iki düşmanı da kontrol altında tutmaya yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda onların Batı'ya karşı ortak hareket etme çabalarını da sekteye uğratacaktır.
Kaynak: The National Interest
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.