Yazar: Anita Kefi
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
İran'a yönelik misilleme saldırılarının ardından İsrail, Tahran ile doğrudan karşı karşıya gelme anlamına gelen yeni bir tırmanma aşamasına girdi.
Bu durum sadece bölgeyi daha da istikrarsızlaştırma riski taşımakla kalmıyor, aynı zamanda ABD'yi de -olması gerekenden daha fazla- müdahil olmaya zorluyor.
Örneğin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un İsrail'e saldırı amaçlı silah sevkiyatının durdurulması çağrısında bulunduğu ay, Biden yönetimi THAAD (Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması) sistemini işletmek üzere 100 ABD askerinin konuşlandırılacağını duyurdu.
Macron'un önerisi, Fransa'nın İsrail'in silah cephaneliğine sadece küçük bir katkıda bulunduğu göz önüne alındığında daha sembolik bir ağırlık taşısa da Amerika'nın İsrail'e koşulsuz askeri destek veren geleneksel yaklaşımını yeniden düşünmek için bir fırsat sunuyor.
ABD, daha ölçülü bir dış politika benimseyerek -özellikle de askeri desteğin yeniden değerlendirilmesi yoluyla- ittifaklarını stratejik çıkarlarıyla ve İsrail'in Gazze, Lübnan ve ötesindeki davranışlarına ilişkin içeride ve dışarıda artan endişeleriyle daha iyi uyumlaştırma fırsatına sahiptir.
Kuşkusuz İsrail'in sürekli askeri operasyonlar yürütebilmesi büyük ölçüde Biden yönetiminin desteğine bağlıdır. ABD'nin İsrail'e silah sevkiyatı sadece İsrail'in savunma stratejisi için değil, aynı zamanda Hamas, Hizbullah ve İran'a karşı doğrudan yürüttüğü askerî harekât için de elzemdir. Mevcut durum, yakın zamanda ilave ABD askerlerinin konuşlandırılmasının da gösterdiği gibi, ABD'nin giderek daha fazla işin içine girdiğini göstermektedir.
Washington'un 'açık çek' yaklaşımı
Sonuç olarak Washington'un 'açık çek' yaklaşımı, İsrail'in askeri operasyonlarının, özellikle de kendi güvenliği ve bölgede halihazırda konuşlanmış olan Amerikan birliklerinin güvenliği üzerindeki etkilerini tam olarak düşünmeden hareket etmesine yeşil ışık yakmaktadır. Tarih, koşulsuz askeri desteğin ABD'yi doğrudan Amerikan çıkarlarına hizmet etmeyen bölgesel çatışmaların daha da derinine çektiğini ve bu çatışmaları baltaladığını göstermektedir.
ABD'nin koşulsuz askeri desteği, İsrail liderliğini İran'a ve bölgedeki vekil gruplarına karşı saldırgan askeri eylemler yürütme konusunda cesaretlendirdi. Bu durum, İsrail liderliği arasında, ABD'nin durum ne olursa olsun -ABD çıkarlarını tehlikeye atsa bile- kendilerini kurtarmaya geleceğine dair inancı besledi.
Örneğin, İsrail'in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a suikast gibi kritik askeri görevleri Biden yönetimine önceden haber verilmeden gerçekleştirilmiştir ki bu da koşulsuz desteğin ABD'yi nasıl kritik karar alma süreçlerinin dışında bıraktığının ve nihayetinde Amerikan çıkarlarını etkileyen gerginliklerin tırmanmasına yol açtığının altını çizmektedir.
Biden yönetimi, askeri destek için belirli koşullar belirleyerek, bir müttefiki desteklemenin ABD çıkarlarını tehlikeye atma pahasına olmaması gerektiğini açıkça ortaya koyma fırsatına sahiptir. Ancak Biden'ın İsrail'in Kuzey Gazze'ye daha fazla insani yardım kamyonu girmesine izin vermemesi halinde askeri fonların kesilebileceğine dair net olmayan uyarısı, yönetimin etkisiz baskı taktiklerini ortaya koyuyor.
ABD'nin İsrail'den askeri desteğini çekmesi pek olası değil
Ancak İsrail'e koşulsuz askeri desteğin ABD'nin dış politika hedefleri ve tüm bölgenin istikrarı açısından muazzam sonuçları olacaktır. Buradaki zorluk, Amerikan çıkarlarını tehlikeye atmadan İsrail'e gerekli savunma araçlarını vermekte yatmaktadır.
Biden yönetimi, kesin yasal sonuçları olmayan uyarılarda bulunmak yerine, askeri yardım paketlerinde daha iyi şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlamak için ABD yasalarını uygulamalıdır. CAT (Konvansiyonel Silah Transferi) politikası kapsamında, ABD yönetiminin silah transferlerinin insan hakları ihlallerine katkıda bulunup bulunmayacağını değerlendirme yükümlülüğü vardır.
Kongre, insan hakları ihlallerinin ortaya çıkması halinde Dış Yardım Yasası'nın 502B Bölümü uyarınca ülkelere yapılan askeri yardımları kısıtlama yetkisine sahiptir. Mevcut yasaların uygulanması sadece ulusal ve uluslararası hukukun güvenilirliği için gerekli olmakla kalmaz, aynı zamanda Biden yönetiminin sonuçsuz bir şekilde takip ettiği müzakere edilmiş bir çözüm veya ateşkese yol açmaya yardımcı olabilir.
Peki, İsrail'in en büyük silah tedarikçisi olan ABD, İsrail'e kendini savunması için gerekli araçları sağlarken saldırı silahlarını alıkoyarsa ne olur? Bu, ABD'ye askeri operasyonlar yoluyla gerilimi tırmandırmak yerine diplomatik yolu teşvik ederek savaşı sona erdirmek için elindeki kozu kullanma fırsatı verecektir.
İran ile doğrudan savaştan kaçınmak ve bölgedeki ABD askerlerinin güvenliğini sağlamak için ABD, İsrail'e askeri yardım konusunda net koşullar belirlemekle başlayarak diplomasiye öncelik vermelidir.
Kaynak: RealClearWorld
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.