Yazar: Ben Dubow
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Moldova'nın cumhurbaşkanlığı ve Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin anayasaya girmesi için yapılan çifte oylamada Rusya'nın yaşadığı hayal kırıklığı aşikârdı. Oylamayı yozlaştırmak için harcanan para ve çaba göz önüne alındığında, bu durum oldukça sevindiriciydi.
Yine de Moldova'nın AB üyeliğini anayasal bir hedef olarak resmen kabul etmesi, çok az bir farkla gerçekleşebildi. 0,8'lik bir farkla kazanılan referandum, AB yanlısı mevcut cumhurbaşkanı Maia Sandu'nun %16'lık bir farkla en yüksek oyu aldığı ancak çoğunluğu sağlayamadığı cumhurbaşkanlığı oylamasıyla birlikte gerçekleşti. İkinci turun 3 Kasım'da yapılması planlanıyor.
Rus müdahalesi kapsamlı ve pahalıydı
Moldova Gümrüğü, mayıs ayı başlarında tomar tomar avro taşıyan para katırlarını yakalamaya başladığını bildirdi. Hükümet ayrıca, sadece Eylül ayında doğrudan banka hesaplarına yapılan 15 milyon dolarlık ödemelerle 130.000 oy satın alma planının da söz konusu olduğunu söyledi.
Rus liderler ve medya, AB oylamasının kıl payı kazanılmasını ve Sandu'nun salt çoğunluğu sağlayamamasını, Moldova'nın Moskova'nın yörüngesinden çıkmaya karşı direncinin kanıtı olarak müjdeledi. Ancak bu, büyük ölçüde Rus saldırganlığının bir sonucu olan ekonomik zorlukların ürünü olan sonuçları kötü bir şekilde yanlış yorumlamaktadır.
Rusya, AB referandumunu yenilgiye uğratmak ve sosyalist Alexandr Stoianoglu'nu cumhurbaşkanı olarak atamak için her türlü çabayı gösterdi. Rus istihbaratı, kendi adaylarının yenilgiye uğraması durumunda iç karışıklık çıkarmak için planlar yaptı. Yetkililere göre, sürgündeki kaçak oligark ve Rusya'nın altın çocuğu Ilan Șor, Kremlin tarafından finanse edilen bu plana öncülük etti.
Moldovalı bir araştırmacı gazetecilik ekibi, Șor'un oy başına 140 dolara kadar -yaklaşık bir haftalık ortalama maaşa eşdeğer- para teklif eden organizasyonunu ortaya çıkardı. Sandu'ya göre bu ve benzeri yollarla satın alınan toplam oy sayısı 300.000'e yaklaşabilir. Ancak Rusya, her zaman olduğu gibi, kendisini mağdur olarak göstermekte gecikmedi.
Rusya'daki oy kullanma yerlerinin güvenliğini garanti edemeyen Moldova, buradaki göçmenler için oy kullanma yerlerinin sayısını 17'den ikiye düşürmek zorunda kaldı. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova bunu “anti-demokratik” ve “totaliter” ilan etti.
Avrupa yanlısı kırsal bölgelerin ilk sırada, Avrupa yanlısı Kişinev ve diaspora bölgelerinin ise son sırada yer aldığı seçim bölgelerinin ilan edilme sırası, önde gelen bir Rus analistin “bariz” bir şekilde oy pusulalarının doldurulduğunu iddia etmesine yol açtı. Rus medyası, bir önceki Moldova kabinesinde alt düzey bir bakan olan Alexander Muravsky'nin yaygın sahtekarlık iddialarını güçlendirdi.
Oylamanın meşruiyetini karalayan aynı analistlerin çoğu, sonuçları Moldova'nın Batı'yı reddettiğinin kanıtı olarak da övdü.
Sonuçlar pek çok açıdan Rus politikalarının bir sonucudur, ancak kesinlikle Moldova'nın bu politikaları onayladığının bir sonucu değildir. Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgali Moldova'yı derin bir kargaşaya sürükledi. En büyük iki ortağı olan Rusya ve Ukrayna ile ticaret yavaşlarken, ülke büyük bir Ukraynalı mülteci akınını kabul etti. Bu aksaklıklar enflasyonu yıllık %30'a fırlattı.
Kriz, Sandu'yu Moldova'yı Rus enerjisinden vazgeçirmeye ikna etti- Gazprom daha önce Kremlin'in tercih ettiği başkan adayına oy vermediği için ülkeyi cezalandırmak amacıyla gaz fiyatlarını arttırmıştı. Sandu, kısa vadede daha fazla ekonomik acıya neden olma pahasına bu geçişi gerçekleştirdi.
Moldova zaten AB üyesi olsaydı, kıtanın ortak pazarı bu şokları daha iyi absorbe eder ve ülkenin ekonomik sıkıntısını hafifletebilirdi. Ancak bu karşı olgusal durum, birçok Moldovalı için ülkenin en AB yanlısı partisi ve cumhurbaşkanı yönetiminin derin mali sıkıntılarla dolu bir dönem olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Temmuz ayında Moldovalı seçmenlere en önemli kaygıları sorulduğunda, ilk beş kaygılarından üçü olarak “ekonomik sıkıntı” çeşitlerini göstermişlerdir.
Ancak Rusya'nın Moldova'ya yaşattığı ekonomik krizin en kötüsü sona ermiş görünüyor; enflasyonun %5'e gerilemesi ve GSYİH büyümesinin %2,6 gibi kayda değer bir oranda gerçekleşmesi, iktidardaki PAS partisi için olumlu sinyaller.
Sandu'nun o zamana kadar tek başına iktidarı sürdürebilmesi için diğer adaylara oy verenlerin sadece beşte birini kazanması gerekiyor. Öyle olsa bile, seçmenlerden gelecek yıl yapılacak parlamento seçimlerinde yeniden karar vermeleri istenecek. Bu kolay bir yolculuk olmayacak.
Kaynak: Avrupa Politika Analizi Merkezi (CEPA)
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.