Yazar: Sumantra Maitra
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Kiev, 2022'nin sonunda bu fırsatı değerlendirebilirdi.
ABD'nin hedef koordinasyonu desteğiyle kullanılan bu silahların Rusya kara sahasına ulaşması, yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirildi. Ancak aynı gün, pek de fazla dikkat çekmeyen ancak çok daha önemli bir haber yayımlandı. Gallup tarafından yapılan bir anket, Ukraynalıların çoğunluğunun çatışmayı sona erdirmek için Rusya ile müzakerelere hazır olduğunu gösteriyordu.
Ankete göre bu grup, savaşın bitmesi adına Ukrayna'nın bazı topraklarını Rusya'ya bırakmasına bile sıcak bakıyordu. Gallup’un sonuçlarına göre, bu gruptakilerin yüzde 52’si barış karşılığında toprak tavizlerine açık olduklarını ifade ederken, yüzde 38’i buna karşı çıkıyor, yüzde 10’u ise fikrini belirtmiyordu.
Oysa 2022'de Ukraynalıların yüzde 73'ü, zafer tanımı netleşmemiş olmasına rağmen, savaşın sonuna kadar devam ettirilmesini destekliyordu. Görünen o ki halkın algısı bu süreçte değişti.
Değişen İbre ve Uluslararası Tepkiler
Kamuoyundaki bu değişim, Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky'nin söylemlerine de yansımış durumda. ABD'nin sağladığı fonların kesilmesi halinde savaşın kaybedileceğini açıkça dile getiren Zelensky, kısa süre önce Rusya ile diplomatik yollarla bir çözüm arayışına girebileceğinin sinyalini verdi. Ancak Ukrayna’nın Washington Büyükelçiliği hâlâ “her türlü müzakere yatıştırmadır” yaklaşımını sürdürüyor.
Amerikan siyasetinde ise bu tutum giderek daha az kabul görür hale geliyor. ABD Temsilciler Meclisi üyesi Keith Self, Ukrayna'nın ABD tarafından sağlanan uzun menzilli silahları kullanması konusunda Başkan Joe Biden’dan gizli bir brifing talep etti.
Kendisi, Amerikan halkının geniş çaplı bir savaşı desteklemediğini açıkça belirtti. Öte yandan Bernie Moreno gibi isimler, ABD halkının bu çatışmayı sona erdirmek istediğini ve mevcut yönetimin Ukrayna politikasını eleştirenlerin sayısının giderek arttığını vurguladı.
Biden yönetiminin Ukrayna’nın Rusya’da uzun menzilli silahlar kullanmasına izin vermesi, stratejik bir hamleden çok, yeni başkanı zorlu bir sürece sokma niyeti olarak görülüyor. Bu karar, Rusya’nın orantısız tepkilerine yol açabileceği gibi, nükleer riskleri de artırabilir. Ancak Ukrayna’nın savaş alanındaki konumunu kayda değer şekilde iyileştirmeyeceği açıktır.
Milley'in Tavsiyeleri ve Gözden Kaçırılan Fırsat
2022'nin sonunda, dönemin ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley, Ukrayna’nın savaş alanındaki güçlü konumunu kullanarak barış müzakerelerine girişmesi gerektiğini ifade etmişti. Milley, “Rakibinizin zayıf, sizin güçlü olduğunuz bir dönemde müzakere etmek gerekir,” diyerek diplomasiye işaret etmişti. O dönem, Rusya’nın savunma hatları zayıflamış, büyük gemileri batırılmış ve Kiev’e ilerleyişi engellenmişti. Milley, bu şartlar altında barış için bir fırsat olduğuna dikkat çekmişti.
Ancak bu çağrı, başta Beyaz Saray ve Ukrayna olmak üzere birçok çevreden sert tepkiler aldı. Milley, açıklamalarını yumuşatmak zorunda kalsa da, içgüdülerinde haklıydı. Nitekim savaşın uzaması, Ukrayna'nın ekonomik ve askeri kapasitesini tüketirken, diplomatik çözümleri daha da zorlaştırdı. Milley, “Siyasi hedeflerinize askeri yollarla ulaşamadığınızda, ahlaki olan şey alternatif bir yol aramaktır ve bu da diplomasidir” diyerek durumu özetledi.
Savaşın Ahlaki ve Stratejik Boyutu
Ukrayna’nın NATO’ya katılımı konusundaki ısrar ve Rusya’nın kırmızı çizgilerinin görmezden gelinmesi, bu çatışmanın temel nedenlerinden biridir. Savaşın devam etmesi ise yalnızca binlerce insanın ölümüne ve NATO-Rusya geriliminin daha da tırmanmasına yol açacaktır.
Bugün gelinen noktada Ukrayna, uzun vadeli bir savaşı sürdürebilecek durumda değil ve NATO-Rusya arasında geniş çaplı bir savaş için teşvik bulunmuyor. Milley’in öngörüsü doğrultusunda, barış ve diplomasiye yönelmek, Ukrayna için en makul yol gibi görünüyor. Savaşın “ahlaki bir amaca” hizmet etmediği açık ve bu çatışmayı sona erdirmenin yolu, karşılıklı anlayışla bir çözüm bulmaktan geçiyor.
Kaynak: The American Conservative
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.