Global Times Başyazısı
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, 10 Haziran’da yerel saatle, ABD tarafından önerilen ve Gazze'deki çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan karar tasarısını 14 lehte ve 1 çekimser oyla kabul etti.
Bu tasarı, mevcut İsrail-Filistin çatışmasının patlak vermesinden bu yana Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen en somut karar olup, "derhal, tam ve eksiksiz ateşkes", rehinelerin serbest bırakılması, insani yardımın sağlanması, savaşın kalıcı olarak sona erdirilmesi ve bu hedeflere nasıl ulaşılacağına dair "üç aşamalı bir yaklaşım" çağrısı yapmaktadır.
Önceki karar tasarılarının aksine, ilgili medya raporları sahadaki tepkilerden bahsetmedi. Bu, Güvenlik Konseyi üyelerinin bu kararı hoş karşılamadıkları anlamına gelmiyor; aksine, uluslararası toplumun şu ana kadarki en ortak tutumunu ve çağrısını temsil ediyor. ABD bile Gazze'deki durumun insani sınırı aştığını ve acilen bir ateşkese ihtiyaç duyulduğunu fark etmiştir. Uluslararası toplumun ihtiyacı olan şey alkış değil, derhal harekete geçmektir.
Bu karar mükemmel değil. Çin Halk Cumhuriyeti'nin BM Daimî Temsilcisi Büyükelçi Fu Cong'un oylama sonrasında yaptığı açıklamada vurguladığı gibi, "taslak hala pek çok açıdan muğlaktır." "Daha fazla ölümün durdurulması ve insani felaketin hafifletilmesi için acil ihtiyaç perspektifinden bakıldığında, Çin karar tasarısı lehinde oy kullanmıştır.
Bu, derin acılar çeken Gazze'deki sivillerin en umutsuz arzusudur." Çin tarafından verilen bu onay oyu, daha fazla ölümün durdurulması ve insani felaketin hafifletilmesi yönündeki acil ihtiyaca dayanmaktadır. Büyükelçi Fu Cong'un sözleri sadece Çin'i temsil etmekle kalmıyor, aynı zamanda barış ve adalet lehine oy kullanan uluslararası toplumun tüm üyeleri adına da konuşuyor.
Kararda, şiddet döngüsünü sona erdirmenin tek yolunun "siyasi bir çözümden geçtiği" açıkça belirtilmektedir. Bu, Çin de dahil olmak üzere uluslararası toplumun mevcut çatışmalarla ilgili temel pozisyonudur. ABD'nin bu kararı öneren taraf olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu cümlenin en başından beri mi yer aldığı yoksa diğer ülkelerle iletişim kurulduktan sonra mı eklendiği belirsizdir.
Ancak, mevcut İsrail-Filistin çatışmasından bu yana Güvenlik Konseyi tarafından oylanan 11 karar tasarısına bakıldığında, ABD'nin başlangıçta "ateşkes"ten bile söz etmeyen, daha sonra sadece "geçici ateşkes"ten bahseden ve şimdi "savaşa kalıcı bir son" öneren dönüşümünü açıkça gözlemleyebiliriz.
Gazze Şeridi'ndeki popüler olmayan askeri eylemler ve uluslararası toplumun Gazze halkının haklı davasına verdiği destek, ABD ve İsrail üzerinde önemli bir baskı oluşturdu. Sonuç olarak, ABD'nin imajı ve yumuşak gücü büyük zarar gördü. ABD her zaman "değerler diplomasisi"ni dilinden düşürmediğine göre, insani yardım en temel değer değil midir? Washington'un diplomatik söylemi bu soruya cevap veremiyor. Amerika'nın Sesi gibi medya kuruluşları bile, ABD'nin Gazze'de ateşkes çağrısı yapan BM karar tasarılarına defalarca karşı çıktığı için "yaygın eleştirilere maruz kaldığını" kabul etti.
Mevcut Filistin-İsrail çatışmasındaki uluslararası arabuluculuk süreci, BM'nin çok taraflılığın temel mekanizması ve küresel yönetişim için birincil platform olarak değerini bir kez daha vurgulamıştır. Yıllar boyunca, BM'nin kurucu üyelerinden biri ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimî üyesi olan ABD, BM'ye karşı kayda değer bir saygı eksikliği göstermiş, tek taraflı eylemler peşinde koşmak için sık sık hem BM'yi hem de Güvenlik Konseyi'ni bir kenara itmiş ve BM'nin etkisiz olduğu fikrini yayarak itibarını zedelemiştir. Ancak büyük bir sapma yaptıktan sonra ABD yine de BM platformuna geri dönmek zorundadır çünkü BM'nin işlevlerinin yeri doldurulamaz.
BM'nin uluslararası ilişkilerdeki merkezi rolünü savunmak her zaman Çin'in ve uluslararası toplumun tutarlı bir duruşu olmuştur, oysa ABD'nin tutumu fırsatçı ve kendine hizmet eden bir tutumdur. Bugün BM'ye dönmek zorundadır; yarın tekrar değişebilir, ancak gerçekliğin güçleri her zaman daha güçlüdür. ABD'nin tek taraflılığı ne kadar sapma niyetinde olursa olsun, çok kutuplu bir dünyaya doğru olan eğilim eninde sonunda onu geri çekecektir.
Basın saatine göre, son haberler Hamas'ın ateşkes kararını kabul ettiği ve ayrıntıları müzakere etmeye hazır olduğu yönünde. ABD'ye göre, İsrailli liderler arasında Gazze'de ateşkes planının ilerletilmesi konusunda "güçlü bir fikir birliği" var. Bu, son sekiz aydır görülmemiş bir ilerlemedir. ABD, Hamas'ın anlaşmayı kabul etmesi halinde "çatışmaların bugün durabileceğini" iddia etti. Dünya, ABD'nin sözünü tutup tutmayacağını görmek için izliyor. Bundan sonraki "gerçek sınav", üç aşamalı yaklaşımın sorunsuz bir şekilde hayata geçirilip geçirilemeyeceği, çatışmanın her iki tarafının da şartları gecikmeksizin ve koşulsuz olarak tam anlamıyla uygulayıp uygulayamayacağı ve düşmanlıklara kalıcı olarak son verip veremeyeceği olacaktır.
Ayrıca, Filistin meselesinin çözümü sadece barışı değil, adaleti de gerektirmektedir. Bu nedenle karar, Güvenlik Konseyi'nin iki devletli çözüme olan kesin bağlılığını bir kez daha teyit etmektedir. BM Güvenlik Konseyi kararları bağlayıcıdır ve bu kez ABD, "İsrail'in yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamaya yardımcı olacağına" dair kesin bir taahhütte bulunmuştur. Bu, herhangi bir ülkeye verilen bir söz değil, dünyaya verilen açık ve net bir taahhüttür. ABD'nin sözünü tutacağını ve kararın uygulanmasını teşvik etmek için samimi bir çaba sarf edeceğini umuyoruz.
Kaynak: globaltimes.cn
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.