IRAK'IN SAVAŞINDA DIŞINDA KALMA MÜCADELESİ

System.Web.UI.WebControls.Label / IRAK'IN SAVAŞINDA DIŞINDA KALMA MÜCADELESİ / IRAK'IN SAVAŞINDA DIŞINDA KALMA MÜCADELESİ / hamaset.com.tr

30 Kasım 2024 Cumartesi

127 Görüntüleme

DÜNYA
Çeviren:Haber Merkezi |

İsrail ve İran çatışırken, Irak'ın Şii liderliği ülkeyi Ortadoğu'da yeni bir savaş alanı olmaktan korumak için İran destekli paramiliter güçleri dizginlemeye çalışıyor

IRAK

 Yazar: Hamzeh Hadad

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

 

İsrail ve İran arasındaki gerginlik döngüsü, ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump'ın ocak ayında göreve başladığında Orta Doğu'ya nasıl yaklaşacağını değerlendiren iki tarafın da sakinleştiği bir döneme girmiş görünüyor. Ancak ne bu duraklama ne de Lübnan'daki tedirgin ateşkes Bağdat'ta Irak'ın kendisini bölgede genişleyen savaşın içine çekebileceği endişesini yatıştırmayacak.

 

ABD seçimlerinden önce İsrail istihbaratı, İran'ın İsrail'e yönelik olası bir sonraki saldırısının İran'la müttefik olan Iraklı Şii silahlı gruplar tarafından başlatılabileceğini ve bunun Irak'a yönelik misilleme saldırılarına davetiye çıkaracağını iddia etti.

 

Bağdat bu iddiaları reddetti ancak son haftalarda Irak'tan İsrail'i hedef alan insansız hava aracı saldırıları düzenlendi. Artan ABD-İran gerilimi, İran'ın müttefiki olan bu paramiliter grupların ABD'nin yakın müttefiki İsrail'e karşı şiddetli bir kampanya başlatmasına neden olabilir.

 

Gazze'de ateşkesin sağlanamamasıyla birlikte Avrupalıların çatışmanın daha da yayılmasını önlemeye odaklanmaları gerekiyor. Irak hükümeti ve Şii dini liderler, Iraklı Şii silahlı grupların geçtiğimiz yıl boyunca ABD ve İsrail çıkarlarına karşı saldırılar düzenlemesini engellemede önemli rol oynadı.

 

Avrupa hükümetlerinin son yirmi yılda yaşanan şiddet dalgalarının ardından Irak'ı istikrara kavuşturmak için harcadıkları kayda değer kaynaklar göz önünde bulundurulduğunda, şimdi de Irak'ı yeni bir çatışmadan koruyan liderlik ve dini şahsiyetleri desteklemeleri gerekmektedir.

 

Irak'ın denge oyunu

 

Irak, dini ve kültürel bağları paylaştığı en büyük komşusu İran ile Irak'ın İslam Devleti grubunu yenmesine yardım eden müttefiki ABD arasındaki gergin ilişkileri dengelemeye yabancı değil. Bu dinamik, son yirmi yıldır topraklarında hem İran destekli paramiliter güçlerin hem de ABD ordusunun varlığıyla daha da kötüleşti.

 

ABD'nin Irak'ta halen 2,500 askeri bulunuyor.

Biden yönetimi bu askerleri 2025 yılında çekmeye başlamayı ve süreci 2026 yılına kadar tamamlamayı kabul etti. İran'ın Irak'taki müttefikleri ABD askerlerinin çekilmesini en önemli öncelik olarak görüyor. Bu onlar için uzun zamandır var olan bir hedefti ancak ABD'nin İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki savaşlarına verdiği destek nedeniyle daha acil hale geldi. Ancak ABD'nin varlığını pragmatik olarak İsrail'in Irak topraklarına yönelik saldırılarına karşı bir tür caydırıcılık olarak gören başka Iraklı yetkililer de var.

 

Irak hükümeti ve Şii liderler silahlı gruplara ateşi kesmeleri ve ülkeyi yeni bir çatışma döngüsüne sokmaktan kaçınmaları yönünde baskı yapıyor. Örneğin geçen yıl İsrail savaşının Lübnan'a sıçramasına kadar Bağdat, Irak'taki İslami Direniş'i oluşturan İran destekli silahlı grupları, misillemeye davetiye çıkarmamak için ABD askeri çıkarlarına yönelik saldırılarını durdurmaya ikna etmeyi başarmıştı. Ancak İsrail'in Lübnan'ı işgal etmesinden bu yana bu gruplar İsrail'e yönelik sınırlı saldırılara yeniden başladı ve ABD askerlerini yeniden hedef alma tehdidinde bulundu.

 

İran'ın müttefiki olan silahlı gruplar, sorumlu davranmaları ve daha fazla çatışmaya davetiye çıkaracak pervasız eylemlerden kaçınmaları için yoğun bir iç baskı altındadır. Irak halkı Filistin davasına ve Lübnanlıların içinde bulunduğu kötü duruma sempati duysa da kamuoyu İran'ın ülke içindeki müdahalelerine giderek daha fazla tepki gösteriyor.

 

 

Halk bir başka yıkıcı çatışmaya daha tahammül etmek istemiyor.

 

Politikacılar 2025 sonbaharında yapılacak federal seçimler öncesinde İran'la aralarına mesafe koyarak halkın desteğini sağlamaya çalışacaklardır. Iraklı paramiliter güçler, özellikle de siyasi partilerle bağlantılı olanlar, Lübnan halkının ülkeyi İsrail'le çatışmaya sürüklediği için Hizbullah'a yönelttiği öfkeyi de değerlendiriyor olabilir. Hizbullah'ın ödediği askeri bedelden çekiniyor ve İsrail'i kışkırtmaları halinde başlarına neler gelebileceğine dair bir önsezi taşıyor olabilirler.

 

Ancak Lübnan'da ateşkesin sağlanamaması ve yeni Trump yönetiminin İran ve müttefiklerine karşı eylemlerini yoğunlaştırması halinde saldırıların durdurulması için yenilenen baskının başarısı kısa ömürlü olma riski taşıyor. Irak'ın Şii siyasi ve dini liderleri bu sonucun önlenmesinde kritik rol oynayacaktır.

 

Şii liderlerin rolü

 

Bugüne kadarki çabalarıyla en çok dikkat çeken kişi Büyük Ayetullah Ali el-Sistani'dir. Sistani, Irak'taki en güçlü figürlerden biri ve dünya genelindeki Şii Müslümanların ruhani lideri. Sistani, 2003 yılından bu yana Irak'ın istikrar ve demokrasiye doğru yol almasında etkili olmuştur.

 

 

Sistani, 4 Kasım'da BM Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi Muhammed el-Hassan ile yaptığı görüşmede ülkenin Şii dini otoritesinin İran'ın ülke içindeki müdahalelerine müsamaha göstermeyeceğini açıkça ifade etti ve paramiliter grupların Tahran'ın değil Bağdat'ın otoritesi altında olması çağrısında bulundu. Bu açıklama, Irak İslami Direnişi'nin İsrail'e yönelik saldırılarını arttırma sözü vermesinden bir gün sonra geldi.

 

Aralarında Şii İslamcı partilerin de bulunduğu Iraklı siyasi partiler Sistani'nin mesajını desteklediklerini açıkladılar. Cumhurbaşkanı Abdüllatif Raşid ve Başbakan Muhammed El Sudani'nin yanı sıra Irak'taki tüm büyük Şii, Sünni ve Kürt partilerini içeren iktidar koalisyonunun üyeleri Sistani'nin mesajına ve Irak'ı bölgesel bir savaşın dışında tutmaya bağlılıklarını ifade ettiler.

 

Batı tarafından uzun süredir İran'ın sadık bir müttefiki olarak görülen eski Başbakan Nuri El Maliki de Irak'ın zor kazanılmış iç istikrarını korumak ya da bölgesel bir çatışmadaki rolünü kabul etmek arasında bir seçimle karşı karşıya olduğu konusunda açık konuştu.

 

Irak'taki İslami Direniş'e yakın önde gelen isimler bu dinamikleri anladıklarını göstermişlerdir. Huquq Partisi'nin (Irak İslami Direnişi'ni oluşturan gruplardan biri olan Kataib Hizbullah'ın siyasi kanadı) lideri Hüseyin Muin, grubun Irak devletini bir savaşa sokmak istemediğini defalarca dile getirmiştir. Bir zamanlar Hizbullah'ın Irak'taki paraleli olarak görülen Bedir Örgütü'nün lideri Hadi el-Ameri de Irak'ı bölgesel bir çatışmanın içine çekmekten kaçınmak gerektiğini söyledi.

 

Avrupalılar ne yapabilir?

 

Birçoğu Irak'ta varlık gösteren AB üyesi ülkeler, liderleri ülkeyi savaşa sürüklenmekten korumaya çalışırken Irak'ı desteklemelidir.

 

Irak'taki Avrupalı diplomatlar, Irak'ın siyasi ve dini liderleriyle görüşme konusunda ABD'li yetkililere kıyasla daha az dirençle karşılaşmaktadır. Bu erişimi, İran destekli paramiliter güçlere Irak'tan saldırı düzenlememeleri için baskı yapan Necef'teki Şii dini kurumlar da dahil olmak üzere Iraklı liderleri desteklemek için kullanmalıdırlar. Bu mesajı Tahran'a iletmeli ve Irak'ı yeni saldırılar için bir fırlatma rampası olarak kullanmaması için liderlerine ve bölgesel müttefiklerine ortak baskı uygulamalıdırlar.

 

Avrupalılar İsrail'e ve yeni Trump yönetimine Irak'ın İran'la ilişkisinin sadece bir vekalet ilişkisi olmadığını ve Irak'ın Tahran'dan daha fazla özerklik kazanmasını engellememeleri gerektiğini iletmelidir. Bunu, Irak'ın daha fazla siyasi bağımsızlık elde etme çabalarını baltalamayarak ve İran'la bağları olan sertlik yanlısı güçleri kaçınılmaz olarak güçlendirecek bir çatışmaya yenik düşmesine izin vermeyerek daha iyi başarabilirler.

 

Kaynak: The European Council on Foreign Relations (ECFR)

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.