Geçen hafta Londra’daki Azerbaycan büyükelçiliğine yapılan saldırıyı sıradan bir eylem olarak kabul edersek yanılmış oluruz. Bu saldırı aslında Azerbaycan’ın yükselişine yönelik adımların küçük bir örneğidir.
Önce olayı yeniden hatırlayalım. Şia mezhebinden olduğu iddiasıyla harekete geçen bir grup radikal şahıs, Londra'daki Azerbaycan büyükelçilik binasına girerek binanın balkonuna dinî bayraklar astı ve birtakım sloganlar attı. Bu eylemi yapmalarına sebep olarak da Azerbaycan’daki Şiilerin zulme uğramasını öne sürdüler. Hatta kendilerine mahsus “Fedek Tv” kanalından yaptıkları iki saatlik yayında Azerbaycan’dan bazı görüntülerle dramatik bir sahne oluşturmaya çalıştılar. Peki, kim bu şahıslar? Liderleri kim? Genel olarak ne istemekteler?
ASHAB-I KİRAM DÜŞMANLIĞINDAN HAPSE GİRMİŞTİ
Azerbaycan büyükelçiliğine yapılan saldırıyı “Huddamu’l-Mehdi” (Mehdi’nin Hizmetkârları) adlı örgüt üstlendi. Örgütün lideri Yâsir Yahya Abdullah el Habib, 1979 Kuveyt doğumludur. Yâsir Yahya Abdullah el Habib, 2001’de Huddamu’l-Mehdi örgütünü kurmuştur. Ashab-ı Kiram’a yönelik kötü sözleriyle bilinen El-Habib, 2003’te bu hareketlerinden dolayı Kuveyt’de hapse atılmış 25 Şubat 2004’te ise “Millî Gün” nedeniyle affedilip hapisten çıkarılmıştı. Abdullah el Habib aynı tutumu devam ettirdiği için 2010’da Kuveyt vatandaşlığından çıkarılmıştı.
BÜYÜKELÇİLİK SALDIRISI İLK EYLEMLERİ DEĞİL
Huddamu’l-Mehdi örgütünün üst düzey yöneticileri İngiltere’de ikamet ediyor ve Fedek isimli bir TV kanalıyla birlikte “Enlightened Kingdom” isimli prodüksiyon şirketine hükmediyorlar. Medyatik faaliyetlerini de bu vasıtalarla yapıyorlar. Azerbaycan büyükelçiliğine yapılan saldırı örgütün İngiltere’deki ilk eylemi değil.
2018’de örgüt İngiltere'nin başkenti Londra'da da İran büyükelçiliğine saldırmış, İran bayraklarını indirmiş, kendi bayraklarını asmıştı. O dönemde bu eylemi yapmalarına sebep olarak İran'da Ayetullah Hüseyin Şirazi'nin gözaltına alınması gösterilmişti.
FİRAVUN DÜZENİNE BENZETMİŞLERDİ
Yasir el Habib, İran hükümetine muhalif Şiraziler’e yakınlığı ile bilinmektedir. Yâsir el Habib, Sâdık Şirazî’nin kardeşi olan Mücteba Şirazî’nin damadıdır. İran'ın taklit mercilerinden olan Ayetullah Sadık Şirazi'nin oğlu Ayetullah Hüseyin Şirazi’nin Kum kentinde yaptığı bir konuşmada, İran lideri Ali Hamaney'i hedef almış, İran yönetimini bölgede savaş yanlısı olmakla suçlarken Hamaney'in temsil ettiği Velayet-i Fakih makamını da Mısır Firavun düzenine benzetmişti.
Bu konuşmanın ardından oğul Şirazi hakkında, Kum kenti Din Adamları Özel Mahkemesi tarafından dava açılmış ve Hüseyin Şirazi gözaltına alınmıştı. Bu gözaltı, Şirazi yanlılarının Irak ve İngiltere merkezli protestolarına zemin hazırlamıştı. Hüseyin Şirazi, 13 gün aradan sonra serbest bırakılmıştı.
“LONDRA ŞİÎLİĞİ” YA DA “İNGİLİZ ŞİASI”
İran resmi makamlarına göre Şirazi ailesi İngilizlerle işbirliği içindedir ve bu sebeple onlar hakkında İngiliz Şiîliği, Londra Şiîliği ve MI6 Şiîliği gibi sıfatlar kullanılmaktadır. El-Habib'in kendilerine mahsus bir televizyon konuşmasında İngiliz Kraliçesinin Ehl-i Beyt inancında olduğunu iddia etmesi kendisi hakkındaki İngiliz yakınlığı suçlamalarına kuvvet kazandırmaktaydı.
Hamaney, 2016’da yaptığı bir konuşmada Şirazi ailesine işaret ederek "İngiliz Şiası" tanımını tekrarladı. Genellikle ülke içinde muhafazakârlar Şirazi ailesini açıkça İngilizlerden destek almakla suçlamaktadırlar.
“İNGİLİZ HÜKÜMETİ İSTESEYDİ, ENGELEYEBİLİRDİ”
İngiltere’de yaşanan olay İran-İngiltere hükümetleri arasında diplomatik gerginliğe sebep olmuş, İranlı yetkililer bu eylemin İngiltere istihbaratının bilgisi dâhilinde hayata geçirildiğini iddia etmiştir. İran Hükümet Sözcüsü Muhammed Bakır Nobaht, İran'ın Londra’daki büyükelçiliğine yapılan saldırıya polisin saatler sonra müdahale ettiğini söyleyerek, İngiltere polisini uluslararası kurallara riayet etmemekle suçladı.
İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in Başdanışmanı Ali Ekber Velayeti de elçilik baskınıyla ilgili İngiltere hükümetini suçlamış, İngiltere hükümetinin olayda sorumlu olduğunu ifade ederek, "İngiliz hükümeti isteseydi bir grup haydutun düzenlediği bu saldırıyı engelleyebilirdi." demiştir.
Şİİ-SÜNNİ GERGİNLİĞİ KOZU İŞE YARAMADI
Azerbaycan’ın son zamanlardakı yükselişinden rahatsız olan güçlerin Azerbaycan’a yönelik birtakım olumsuz faaliyetler içinde olduğu söyleyebiliriz. Hem II. Karabağ Savaşı’nda kazanılan zafer hem de uluslararası düzeydeki başarılı adımlar Azerbaycan’ın yükselişinden rahatsız olanları harekete geçirmiştir.
Azerbaycan içinde Sünni Şii gerginliği çıkarmaya çalışanlar da amaçlarına ulaşamadı. Büyükelçiliğe yapılan saldırının görüntüleri medyada yayınladıktan hemen sonra geç saatler olmasına rağmen başta Şii topluluklar ve onlara liderlik edenler olmak üzere toplumun bütün kesimlerinden tepkiler geldi.
ŞİİLER VE SÜNNİLER KARABAĞ’DA BİRLİKTE ŞEHİT DÜŞTÜ
Eylemin yapıldığı günden sonraki ilk cuma namazında Şii camilerine gelenlerin ellerinde Azerbaycan bayrağı vardı. Bu, açık ve net mesajdı. Karabağ’da Sünni ve Şii ayrımı gözetilmeksizin mücadele edilmişti ve vatan uğruna şehit düşülmüştü.
Azerbaycan büyükelçiliğine düzenlenen saldırıdan hemen sonra Azerbaycan dışişleri bakanı ilk arayan da Mevlüt Çavuşoğlu’ydu. Azerbaycan’ın her alanda en büyük destekçisinin Türkiye olduğu bir kez daha anlaşıldı.