Yazar: Corrado Čok
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Amerika Birleşik Devletleri'nin yardımları dondurması, insani yardım çabaları üzerinde geniş kapsamlı sonuçlar doğurmaya hazırlanıyor ve dünya çapında güvenlik ile ekonomik istikrar üzerinde dalgalanma etkileri yaratacak. En büyük kaybı yaşayacak bölgelerden biri de Afrika Boynuzu ve komşu ülkeler olacak.
ABD'nin 2023 yılında uluslararası yardım olarak sağladığı 72 milyar doların yaklaşık %8'i Cibuti, Etiyopya, Kenya, Somali, Güney Sudan, Sudan ve Uganda'ya gitti. Bu ülkeler, ABD dış yardımının en büyük alıcıları oldu.
ABD'nin insani yardımlarının, bu bölgedeki insanlar için taşıdığı önem göz ardı edilemez. BM insani yardım ajansına (UNOCHA) göre, 2023 yılında Sudan'ın dış yardımlarının neredeyse %48'i ABD tarafından sağlandı. Güney Sudan ve Somali için bu oran %52'ye yükselirken, o yıl Afrika'nın en büyük ABD yardımı alıcısı olan Etiyopya için %60'a ulaştı.
Sudan, günümüzde en büyük insani acil durumla karşı karşıya. Yaklaşık 15 milyon insan ülke içinde ya da dışında yerinden edildi ve Sudanlıların %51'i akut ya da felaket boyutlarında gıda güvensizliği yaşıyor. Güney Sudan ve Somali de benzer krizlerle boğuşuyor. Etiyopya'nın savaştan zarar gören Tigray, Ahmara ve Afar bölgelerinde, mevcut en son verilere göre geçen yıl yaklaşık 4 milyon kişi gıda yardımı aldı.
Gıda güvensizliği önümüzdeki aylarda daha da kötüleşebilir.
Afrika Boynuzu, iklim değişikliğinin son yıllarda şiddetlendirdiği kuraklık ve sel döngüleri yaşıyor. 2020 ile 2023 yılları arasındaki kuraklık, bölge genelinde yaygın kıtlığa ve çok sayıda ölüme neden oldu. Şimdi, hava tahminleri yeni bir kuraklığın yaklaştığını gösteriyor. Su tesisleri gibi, kuraklığın etkisini azaltmayı amaçlayan kritik altyapı projeleri ise yardımların dondurulmasından etkilendi.
Yerinden edilmelerin de artması muhtemel. Kenya ve Uganda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Somali ve Güney Sudan'dan kaçan yerinden edilmiş insanların başlıca varış noktaları. Bu ülkelere önümüzdeki dönemde daha fazla mülteci gelebilir ve bu da ev sahibi ve mülteci toplulukları arasında gerginliklere yol açabilir.
Geçmişte, Kenya'nın kuzeydoğusunda Somalili mültecilerin kaldığı Dadaab kampı çevresinde ve yakın zamanda Güney Sudan'da yaşanan bir dizi Sudan karşıtı ayaklanmada olduğu gibi, toplumlar arası şiddet vakaları yaşandı. Uganda, halihazırda 1,8 milyon mülteciye ev sahipliği yaparak dünyanın en büyük mülteci barındıran ülkelerinden biri haline geldi. Kenya gibi Uganda'nın kabul sistemi de büyük ölçüde başta ABD olmak üzere dış yardıma dayanıyor.
Buna ek olarak, kendi ülkelerinde ve komşu ülkelerde yeterli destek bulamayan birçok sığınmacı, Körfez ve Avrupa'ya giden tehlikeli rotalara yönelerek bu bölgeler üzerinde de baskı oluşturabilir.
Kötüleşen insani kriz, kırılgan yerel dinamikleri istikrarsızlaştırarak güvenliği etkileme potansiyeline sahip. Haydutluk, Güney Sudan'da ve Etiyopya'nın Oromia ile Ahmara gibi kilit bölgelerinde zaten yaygın. Kötüleşen yaşam koşulları, daha fazla genci bu faaliyetlere sürükleyebilir. Somali'deki El-Şebab ve korsanlar gibi silahlı gruplar, geçmişte de görüldüğü gibi, savunmasız gençler arasında yeni askerler bulabilir.
Bu arada, yıkıcı iç savaşından bu yana büyük ölçüde yardıma bağımlı bir bölge olan Tigray'deki ateşkes, giderek artan baskılarla karşı karşıya kalabilir. Orada, Tigrayan hizipleri arasındaki gerilimler ve terhis edilen askerler arasında süregelen zorluklar nedeniyle hoşnutsuzluk artıyor. Bu durum, kırılgan statükoyu tehdit ediyor.
Son olarak, göz ardı edilmemesi gereken kritik bir makroekonomik argüman var. Güney Sudan ve Somali ekonomileri, büyük ölçüde yardıma bağımlı. Örneğin, dış yardım, Somali'nin GSYİH'sinin %21'ini oluşturuyor. Büyük ölçüde kayıt dışı olan bu ekonomilerde kalkınma projeleri, özel tedarikçiler için önemli bir pazar ve iyi ücretli işlerin ana kaynağı olmanın yanı sıra, vergi gelirlerinin de önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Etiyopya ve Kenya'da yardımların GSYH'ye oranı çok daha düşük olsa da dış hibe ve kredilerde ciddi bir azalma, özellikle de iç karışıklık ve mali krizlerin yaşandığı bir dönemde, bu ülkelerin ekonomileri ve kamu açıkları üzerinde olumsuz etkilere yol açacaktır.
Avrupa liderliğinde bir Batı müdahalesi
Avrupa'nın, Afrika Boynuzu ve çevresindeki bölgeyle önemli ekonomik ve güvenlik bağları bulunuyor. Bunun başlıca nedeni, bölgenin kilit deniz yolları üzerindeki stratejik konumu. Kenya gibi komşu ülkeler, AB için önemli ticaret ve yatırım ortakları olarak hizmet verirken, Cibuti, Fransa ve İtalya'nın stratejik askeri karakollarına ev sahipliği yapıyor.
Terörist ve devlet dışı silahlı grupların varlığı ile bölgenin göç akınlarının kaynağı olarak oynadığı rol, Avrupalı politika yapıcıları, bölgedeki istikrarsızlaştırıcı etkileri kontrol altına almaya zorluyor.
Avrupa hükümetlerinin, ABD dış yardımındaki kaybı tamamen telafi etmesi mümkün görünmese de bir dizi hafifletici tedbir alabilirler. AB üye ülkeleri, acil durum ve kalkınma yardımları için mütevazı bütçe artışları üzerinde anlaşabilir ve özel bağışları teşvik edebilir.
Bunu yaparken AB, Avustralya, Kanada, Norveç, Japonya, İsviçre ve Birleşik Krallık gibi bölgede faaliyet gösteren diğer Batılı bağışçılarla ortak bir müdahaleyi savunmalıdır. Başarılı olunursa, bu hamle Batı'nın güvenilir bir ortak olmaya devam ettiğine dair güçlü bir mesaj verecektir.
Çin bölgede önemli bir etkiye sahipken, Rusya da Hartum ve Addis Ababa ile bağlarını güçlendiriyor. Avrupa'nın öncülüğünde bir yanıt verilmesi, Çin ve Rusya'nın ABD'nin yardımları dondurmasından faydalanma ihtimalini sınırlandıracaktır.
Finansman açığının gerçekçi bir şekilde kapatılması mümkün olmadığından, Avrupalı bağışçılar yardım etkinliğini en üst düzeye çıkaracak girişimlere odaklanmalıdır. AB ve üye devletler, yardım programlarını daha iyi entegre ederek sahadaki etkisini artırabilir.
Son olarak, Avrupa ülkeleri, kalkınma müdahaleleri etrafında Avrupa özel sektörünün daha fazla katılımını sağlayarak projelerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini güçlendirebilir. Cibuti, Kenya ve Uganda gibi Afrika Boynuzu'nun en istikrarlı ülkelerinde, bu tür bir yaklaşım faydalı olabilir.
İnsani krizlerin ve jeopolitik rekabetin arttığı bu dönemde, AB'nin koordineli bir şekilde hareket etmesi, Batı'nın güvenilirliğini koruyarak Afrika Boynuzu'ndaki istikrarsızlığın etkilerini hafifletebilir.
Kaynak: Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR)
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.