Yazar: Maciej Bukowski
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Kış soğuğu geldi, ancak Avrupa sıcak kaldı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana Avrupa Birliği, Rus gazına olan bağımlılığını azaltmayı başardı. 2023 yılında, toplam doğal gaz tüketimi 2022'ye kıyasla %7'den fazla azaldı. Rüzgâr ve güneş enerjisi üretimi ise ilk kez fosil yakıtları geçerek AB'nin elektrik üretiminin üçte birini oluşturdu.
Daha da önemlisi, Baltık ülkeleri Estonya, Letonya ve Litvanya, bu ay Rusya'nın elektrik şebekesinden ayrılarak AB'nin sistemine geçişlerini tamamladı. Bu adım, bölgede artan güvenlik kaygıları içinde atıldı.
Çünkü, son dönemde birkaç denizaltı kablosu ve boru hattına yönelik sabotaj girişimlerinden şüpheleniliyordu. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Vilnius’ta üç ülkenin liderleri ve Polonya Cumhurbaşkanı ile birlikte katıldığı törende bu gelişmeyi bölge için yeni bir özgürlük dönemi olarak değerlendirdi.
Bu gelişmelere rağmen Avrupa sanayisi, ABD ve Çin’e kıyasla çok daha yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Bu durum, kıtanın rekabet gücünü ve iddialı yeşil hedeflerini tehdit ediyor. Trump yönetimi, Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararı alırken, Avrupa’nın ABD’den ilave doğal gaz ve petrol satın almasını talep ederek kıta üzerindeki baskıyı artırıyor.
Avrupa'nın enerji maliyetleri büyük bir yük olmaya devam ediyor.
2023 yılında, AB’de sanayi elektriği fiyatları megavat-saat (MWh) başına ortalama 186,70 avro olarak kaydedildi. Buna karşılık, ABD'de MWh başına 75,50 dolar (yaklaşık 72,70 avro), Çin'de ise yaklaşık 88 avro oldu. Ancak bu ortalama, ülkeler arasındaki büyük fiyat farklılıklarını gizliyor. Örneğin, Finlandiya’da MWh başına 94 avro olan elektrik fiyatı, İtalya’da 256 avroya ulaşıyor.
Yüksek enerji fiyatları ve sanayide azalan rekabet gücü, kıtanın karbon ticareti sistemini yeniden gözden geçirmesine neden oluyor. 2023’te ton başına 100 avroya ulaşan yüksek karbon fiyatları, Avrupa'daki iç tartışmaları alevlendirdi. Çelik, çimento ve kimya endüstrileri, karbon salımı için daha uzun süreli ücretsiz tahsisat talep ederken, Fransa ve İspanya daha katı kurallar istiyor. Almanya, Polonya ve İtalya ise daha esnek bir yaklaşımın benimsenmesini savunuyor.
Avrupa’nın 2026 yılına kadar tam olarak uygulanması planlanan Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması, üye ülkeler arasında anlaşmazlığa yol açmış durumda. Bazı ülkeler, ticari misillemeden kaçınmak için muafiyet talep ederken, bazıları mekanizmanın genişletilmesini savunuyor. Bu belirsizlik, sanayicilerin önemli yatırımlarını ertelemesine neden oluyor.
Enerji maliyetlerindeki krize rağmen AB, yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımlarını artırıyor. İtalya'nın ERG şirketi, İtalya, Fransa ve Almanya’da rüzgâr ve güneş enerjisi projelerine yatırım yaparken, Polonya açıklarında 1,5 GW’lık bir açık deniz rüzgar çiftliği geliştirmek için Avrupa Yatırım Bankası'ndan 243 milyon avro kredi aldı.
AB'nin yeni odak noktası ise jeotermal enerji oldu. Uzmanlara göre, 2040 yılına kadar Avrupa'da tüketilen ısıtma ve soğutmanın %75'inden fazlasını ve elektrik enerjisinin %15'inden fazlasını sağlama potansiyeline sahip.
AB, enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye devam ediyor. Şu anda, ağırlıklı olarak İspanya, Belçika ve Fransa’daki terminaller aracılığıyla Rus sıvı doğal gazını ithal ediyor. Bu durum, transatlantik enerji ticareti açısından önemli bir fırsat sunuyor.
Trump yönetimi, Avrupa'nın ABD’den daha fazla enerji ithal etmesini ve gümrük vergilerinden kaçınmasını talep ediyor. ABD, Avrupa'nın önemli bir gaz tedarikçisi hâline gelirken, 2023 yılında AB'nin gaz ithalatının yaklaşık %50’sini karşıladı. Özellikle Almanya, yeni sıvı doğal gaz terminallerinin devreye girmesiyle ithalat kapasitesini artırdı. 2022 yılında 1,32 milyon ton gaz ithal eden Almanya, büyük ölçüde ABD ve Körfez ülkelerinden gelen sevkiyatlara bağımlı hâle geldi.
Ancak, yenilenebilir enerji yatırımları azalma eğiliminde.
2023 yılında AB, yenilenebilir enerji üretimine yaklaşık 110 milyar avro yatırım yaptı. Bu rakam, bir önceki yıla göre %6,5'lik bir düşüş anlamına geliyor. Çin’in yeşil enerji yatırımları, GSYH’sinin %4,5’ini oluştururken, AB’nin yatırımları GSYH’nin sadece %2’sine denk geliyor.
Hem sanayi hem de hane halklarının enerji faturalarını düşürmek için AB’nin hem mikroekonomik hem de makroekonomik faktörleri ele alması gerekiyor. Mikroekonomik düzeyde, teknolojik iyileştirmeler ve enerji tasarrufu uygulamalarının teşvik edilmesiyle enerji verimliliğinin artırılması hedeflenmelidir.
AB'nin bir diğer önemli hedefi, elektrik piyasasını entegre etmek olmalıdır. Bu adım, önemli maliyet tasarrufları sağlayabilir. İyi entegre edilmiş bir elektrik piyasası, düşük maliyetli yenilenebilir enerjinin bölgeler arasında daha verimli dağıtılmasını sağlar. Böylece, pahalı fosil yakıtlara olan bağımlılık azalır ve fiyat dalgalanmaları en aza iner.
Araştırmalar, elektrik piyasalarının entegrasyonunun bölgesel yenilenebilir enerji kaynaklarının daha verimli kullanımına olanak tanıyacağını ve maliyetli yedek kapasite ihtiyacını azaltarak büyük tasarruflar sağlayacağını gösteriyor. Bu geçiş süreci tamamlandığında 2030 yılına kadar AB’nin yılda yaklaşık 40 milyar avro tasarruf edebileceği tahmin ediliyor.
Avrupa’nın rekabet gücünü yeniden kazanmasını sağlayacak sihirli bir çözüm bulunmuyor. Ancak, enerji maliyetlerini düşürmeye yönelik tutarlı ve etkili bir strateji, kıtanın sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması açısından önemli bir başlangıç olacaktır.
Kaynak: Avrupa Politika Analizi Merkezi (CEPA)
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.