Yazar: Paulo Aguiar
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
2016’da yeniden ele geçirilmesinin ardından Esad’ın zafer sembolü haline gelen şehir, bugün yeniden savaşın merkezine oturmuş durumda.
İsyancıların yıldırım hızındaki ilerleyişi, daha derin jeopolitik etkileri de yansıtıyor. Ukrayna savaşı, Esad’ın en güçlü müttefiki olan Rusya’yı zayıflatırken, İran ve Hizbullah, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının sonuçlarıyla boğuşuyor. Aynı zamanda Türkiye, HTŞ’yi bir vekil güç olarak kullanarak Suriye’nin kuzeyindeki etkisini artırıyor. Birbirine bağlı bu dinamikler, Halep’in düşüşünü sadece askeri değil, aynı zamanda siyasi bir dönüm noktası haline getiriyor.
HTŞ’nin Evrimi ve Artan Gücü
Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), El Kaide bağlantılı bir grup olarak başladığı yolculuğunda büyük bir dönüşüm geçirdi. İdlib’de gücünü pekiştiren HTŞ, bölgedeki isyancıların kontrolündeki alanlarda fiili bir yönetim kurmayı başardı. Türkiye’nin desteğiyle, grup sadece askeri bir güç değil, aynı zamanda işleyen bir yönetim yapısına sahip, pragmatizmle hareket eden bir aktör haline geldi.
HTŞ’nin liderliği, grubun cihatçı kökenlerinden uzaklaşan bir imaj çizmeye çalışırken, uluslararası alanda hâlâ terör örgütü olarak sınıflandırılıyor. Ancak bu strateji, HTŞ’nin gücünü pekiştirmesine ve Türkiye’nin desteğini almasına olanak sağladı. Halep saldırısı, grubun sadece bir isyancı hareket olmadığını, aynı zamanda modern savaş tekniklerini etkin şekilde kullanan bir güç olduğunu gösterdi.
Türkiye’nin Stratejik Hesapları
Türkiye’nin Halep saldırısındaki rolü karmaşık ve çok katmanlıdır. Ankara’nın resmi olarak saldırıya dahil olduğunu kabul etmemesine rağmen, Türkiye destekli milislerin HTŞ ile birlikte savaştığı biliniyor. Saldırının zamanlaması ve planlanışı, Türkiye’nin kuzey Suriye’deki stratejik hedefleriyle uyumlu görünüyor.
Ankara’nın bu bölgedeki çıkarları iki ana noktada toplanıyor. Birincisi, Türkiye, mülteci akışını kontrol altına almak için sınır boyunca güvenli bir bölge oluşturmayı hedefliyor. Halep gibi bölgeleri HTŞ gibi vekiller aracılığıyla kontrol altına almak, mültecilerin geri dönüşü için uygun koşullar yaratabilir.
İkincisi, Esad rejiminin kuzey Suriye’deki etkisini zayıflatmayı ve aynı zamanda Kürt grupların özerklik kazanmasını engellemeyi amaçlıyor. Ancak Türkiye’nin HTŞ ile yakın ilişkisi, uluslararası düzeyde karmaşık sonuçlar doğurabilir. Ankara, bu ilişki nedeniyle Batılı müttefikleri ve İsrail ile olan bağlarını riske atabilir.
Esad Rejiminin Zayıflaması
Halep’in kaybı, Esad rejimi için büyük bir darbe oldu. Rejim, ekonomik kriz, devlet otoritesinin parçalanması ve dış müttefiklerinin zayıflaması gibi sorunlarla mücadele ediyor. Halep’i savunamaması, Esad’ın askeri gücünün ve dış desteğe olan bağımlılığının ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyuyor.
Rusya ve İran gibi müttefiklerin azalan desteği, rejimin yalnızlaşmasına neden oluyor. Moskova’nın Ukrayna’daki savaşa öncelik vermesi, Suriye’deki etkisini sınırlarken, İran ve Hizbullah’ın İsrail ile karşı karşıya gelmesi, bu ekseni zayıflatıyor.
Halep’in Düşüşünün Jeopolitik Etkileri
Halep’in düşmesi, Suriye iç savaşında yeni bir aşamanın başlangıcına işaret ediyor. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki etkisini artırırken, Esad rejiminin çözülme sürecini hızlandırabilir. Ayrıca, İsrail’in İran-Hizbullah-Esad ittifakına karşı avantaj sağlamasına da olanak tanıyabilir.
Önümüzdeki aylarda HTŞ’nin kazanımlarını pekiştirip pekiştiremeyeceği ve Esad rejiminin toparlanma şansı olup olmadığı netleşecek. Ancak açık olan şu ki, Suriye iç savaşı durgunluktan uzak, yeniden şekillenen dinamiklerle bölgesel dengeleri değiştirmeye devam ediyor.
Rusya'nın Azalan Erişimi
Rusya'nın 2015'teki müdahalesi Suriye iç savaşında bir dönüm noktası oldu ve Esad rejiminin kilit bölgeleri yeniden ele geçirmesine ve kademeli olarak iktidarı sağlamlaştırmasına olanak sağladı. Ancak Moskova'nın odağı 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinden bu yana dramatik bir şekilde değişti.
Orada devam eden çatışma, Rusya'nın önceki Suriye operasyonlarında etkili olan hava kuvvetleri de dahil olmak üzere kaynaklarını tüketti. Ukrayna'daki ağır kayıplarla birlikte Rusya'nın askeri kabiliyetlerinin zorlanması, Moskova'nın Esad'a aynı düzeyde destek sağlayamamasına neden oldu.
Halep saldırısında Rus hava saldırılarının sınırlı ve etkisiz olması Moskova'nın kapasitesinin azaldığını gösteriyor. Rusya'nın Ukrayna'daki çıkarlarına öncelik vermesi ve Suriye'deki Akdeniz üslerini koruması, Esad'ı giderek kendi başının çaresine bakmak zorunda bırakıyor.
İran-Hizbullah Ekseni Baskı Altında
Bir zamanlar Esad'ın en güvenilir müttefikleri olan İran ve Hizbullah da önemli zorluklarla boğuşuyor:
İran, Suriye ve Lübnan'daki vekillerini hedef alan amansız bir İsrail hava harekatıyla karşı karşıya. Bu saldırılar Tahran'ın güç projeksiyonu yapma ve Esad'ı etkin bir şekilde destekleme kabiliyetini zayıflattı.
2016'daki Halep savaşında önemli rol oynayan Hizbullah ise İsrail'le karşı karşıya gelmenin şokunu yaşıyor. Milisler, liderleri Hasan Nasrallah'ın kaybı da dahil olmak üzere ağır kayıplar verdi ve Suriye'ye önemli miktarda güç sevk etme kapasitesinden yoksunlar.
Hem İran hem de Hizbullah'ın meşgul ve zayıflamış olduğu bir ortamda, Esad'ın bu ittifaka olan bağımlılığı giderek savunulamaz hale geliyor.
Halep'in (İkinci) Düşüşü: Jeopolitik Bir Oyun Değiştirici mi?
Halep'te isyancıların tam zafer kazanmasının geniş kapsamlı sonuçları olacaktır. Birincisi, Türkiye'nin bölgesel nüfuzunu arttırır. HTŞ'yi destekleyerek ve Suriye'nin kuzeyine uzanarak Ankara kilit bir güç simsarı olarak konumunu sağlamlaştırıyor. Bu gelişme Suriye'deki güç dengesini yeniden şekillendirebilir ve kalıcı bir barış için müzakere çabalarını zorlaştırabilir.
Aynı zamanda İsrail için de stratejik bir fırsatı temsil ediyor.
Esad-İran-Hizbullah ekseninin Halep'te çökmesi İsrail'in kaynaklarını ve dikkatini başka yöne çekerek Gazze ve diğer cephelerdeki baskısını gerektiği gibi sürdürmesini sağlayabilir.
Halep'in düşmesinin, daha fazla toprak kaybetme ve hatta Şam ve çevresindeki bölgelerden oluşan bir devletçiğe dönüşerek Suriye'nin parçalanmışlığını daha da pekiştirme ihtimaliyle karşı karşıya olan Esad rejimi için bir felaket olduğunu söylemeye gerek yok.
Halep'in düşmesi Esad için sadece askeri bir gerileme değil; Suriye iç savaşında yeni bir aşamanın başlangıcına işaret ediyor. Rusya ve İran tarafından özenle korunan rejim cephelerinin çöküşü, Esad hükümetinin zayıflıklarını ortaya çıkarmakta ve çatışmanın geleceğine ilişkin soruları gündeme getirmektedir.
HTŞ kazanımlarını pekiştirirken ve Türkiye daha fazla kontrol için manevralar yaparken, Esad'ın yeniden toparlanıp toparlanamayacağını ya da rejiminin çözülmeye devam edip etmeyeceğini önümüzdeki aylar belirleyecek.
Açık olan şu ki, Suriye iç savaşı donmuş olmaktan çok uzakta, bir kez daha bölge için derin sonuçlar doğurabilecek şekillerde değişiyor.
Kaynak: Geopolitical Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.