Yazar: Arash Azizi
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Tahran istihbarat açıklarını kapayabilir mi?
24 Temmuz’da İran İstihbarat Bakanı İsmail Hatib’e, görev süresi boyunca (2021’den bu yana) elde ettiği başarılar sorulduğunda, İran’ın en büyük güvenlik sorununa değindi: İsrail’in İran topraklarındaki operasyonları ve nükleer bilim adamlarına yönelik suikastlar. Hatib, bu sorunları çözdüğünü iddia etti ve "Tanrı’nın inayetiyle Mossad’ın ağı, erişimleri ve yetenekleri yok edildi," diyerek övündü.
Ancak bu yorumların üzerinden bir hafta bile geçmeden, Tahran’da bugüne kadar gerçekleşen en önemli suikastlardan biri yaşandı. İsrail’e atfedilen bir operasyonla, Filistinli milis gücü Hamas’ın lideri İsmail Haniye öldürüldü. Haniye, İran’ın yeni reformist Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak üzere Tahran’da bulunan özel bir misafirdi.
Suikastın detayları hala netleşmese de New York Times’a göre Haniye, evine aylar önce yerleştirilen bir bombayla öldürüldü. Bu da İran’ın güvenlik altyapısına derin bir sızma olduğunu gösteriyor. Ancak İran ve Hamas, bu iddiayı yalanlayarak, Haniye’nin bulunduğu yere bir mermi atıldığını ve bu durumu İsrail’e askeri karşılık verme hakkını elde etmek için kullandıklarını savunuyor.
İran’ın iddiası doğru olsa bile, bu durum bir güvenlik-istihbarat başarısızlığını ortadan kaldırmıyor. İsrailliler, Haniye’nin tam olarak hangi odada kaldığını nasıl biliyorlardı da bu kadar isabetli bir saldırı düzenleyebildiler?
Bu başarısızlık, İsrail’in İran topraklarındaki operasyonlarının şok edici boyutunu düşündüğümüzde daha da belirgin hale geliyor. Son yıllarda İran’da en az beş nükleer bilimci öldürüldü; bunların en dramatik örneği, 2020 yılında İran’ın nükleer programının kilit isimlerinden biri olan Mohsen Fakhrizadeh’in öldürülmesiydi. 2018’de İsrail, İran’ın nükleer arşivini çalarak kaçmayı başardı ve 2022 ile 2023’te İranlı güvenlik görevlilerini İran topraklarında yakalayıp sorguladıktan sonra serbest bıraktı.
Böylesine kötü bir sicile sahip olan İranlı yetkililer, içinde bulundukları vahim durumun farkında olmalı. Bazıları bu durumdan yüksek sesle şikâyetçi. 2020 yılında, Fakhrizadeh suikastına cevaben eski savunma bakanı ve Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in askeri danışmanı Hüseyin Dehkan, "istihbarat ve güvenliğimizdeki boşlukları" kabul etti ve yetkililerden bunları nasıl giderebileceklerini bulmalarını istedi.
2021’de eski istihbarat bakanı Ali Younesi, İsrail’in ülkeye o kadar derinlemesine sızdığını ve tüm İranlı yetkililerin hayatlarından endişe etmeleri gerektiğini iddia etti. Daha sert bir değerlendirme ise 2011 yılında, kendi hayatına yönelik bir saldırıdan sağ kurtulan eski milletvekili ve nükleer bilimci Fereydun Abbasi’den geldi.
Abbasi, 2018 yılında İran istihbarat yetkililerinin kendisine yönelik saldırıdan çok az şey öğrendiğini ve gelecekte başka saldırıları önlemek için yeterli güvenlik önlemi almadığını belirtti. Sonraki olaylar onu haklı çıkardı.
İran’ın Kritik Nükleer Noktaları
Haniye’nin suikastına yanıt olarak, güvenlik hesaplaşması çağrıları giderek artıyor. İran’ın müesses nizamında bir çatallanma gözleniyor: sertlik yanlıları, "kan intikamı" ve İsrail’e güçlü ve doğrudan bir saldırı çağrısında bulunurken, reformistler ve birçok merkezci, İran’ın topyekûn bir savaşa girerek İsrail’in tuzağına düşmemesi gerektiği konusunda uyarıyor. Bu grup, İran’ın ilk tepkisinin kendi güvenliğini sağlamak olması gerektiğine inanıyor.
Örneğin, İran Reformist Cephesi, suikast nedeniyle İsrail’i kınadı ve "küresel cezayı hak ettiğini" söyledi. Ancak İran’a, "ülkedeki güvenlik açıklarını derhal kapatması" ve "İsrail ve ABD’nin uzun vadeli çıkarları doğrultusunda İran’ı doğrudan bir savaşa çekmek isteyen sağcı İsrail hükümetinin tuzağına düşmemesi" çağrısında bulundu.
Bu argümanın iç politika açısından da önemli sonuçları var. İran’ın kadınlar ve sivil toplum üzerindeki baskısını eleştirenler, İranlı güvenlik yetkililerinin gerçek güvenlik tehditlerine odaklanmak yerine aktivistlerin ve gençlerin peşine düştükleri için başarısız olduklarını iddia ediyor.
Dahası, İran’ın İsrail’e askeri bir karşılık vermesini savunanlar bile, İran’ın kadınlara yönelik zorunlu başörtüsü politikasını sert bir şekilde uygulamasının sosyal kargaşayı arttırarak ülkeye zarar verdiğini öne sürüyor.
Bir kişi, İran’ın tehditlerinin iki ana kaynaktan geldiğini savunacak kadar ileri gidiyor: "Şiddet kampanyası" yürüten İsrail ve tesettür konusundaki sert uygulamalarıyla "iç aşırılık yanlıları".
Diğerleri ise İran’ın istihbarat aygıtının bazı özelliklerine odaklanıyor. Örneğin, yasalar gereği İran’ın istihbarat bakanı Müctehid rütbesine sahip bir din adamı olmak zorunda. Bu kural, bakanlığın kurulduğu 1984 yılında, hassas güvenlik konularından sorumlu yetkilinin aynı zamanda dini otoriteye de sahip olması gerektiği düşüncesiyle konulmuştu.
Eleştirmenler bu durumun, kilit bir güvenlik makamının gerekli yeterliliğe sahip olmayan din adamlarına tahsis edilmesine yol açarak ülkenin önünü tıkadığını savunuyor.
Haniye’nin öldürülmesinden saatler sonra, eski merkezci İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin önemli danışmanlarından Hesameddin Aşena, bu kuralın değiştirilmesi çağrısında bulundu.
Kendisi de eski bir güvenlik görevlisi olan ve bir zamanlar kayınpederi İstihbarat Bakanı Korbanali Dorri Necefabadi’nin emrinde çalışmış olan Aşena, soruna içeriden bir bakış açısı getiriyor.
Ancak İranlı sertlik yanlılarının durumun ciddiyetini anlayıp anlamadıkları net değil. Tahran’ın sertlik yanlısı belediye başkanı Alireza Zakani’nin kontrolündeki Hamshahri gazetesi, İran’ın sıkıntılarıyla ciddi bir hesaplaşma yerine, ABD’nin 11 Eylül saldırıları da dahil olmak üzere güvenlik başarısızlıklarının uzun bir listesini yayınladı.
Bazıları Haniye’nin suikastını iPhone kullanmasına indirgerken, bazıları suçu Filistin heyetinin kendi güvenlik ekibine atmaya kadar vardırıyor.
Ancak ciddi bir hesaplaşma olmadan, İran İsrail’e ne kadar füze fırlatırsa fırlatsın, kendi topraklarında ciddi şekilde savunmasız kalacaktır.
Kaynak: The National
Arash Azizi, The National için İran meseleleri köşe yazarıdır. New York merkezli bir yazar ve akademisyendir ve 'Gölge Komutan: Süleymani, ABD ve İran'ın Küresel Hırsları' kitabının yazarıdır.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.