NATO HER ZAMANKİNDEN DAHA MI GÜÇLÜ?

System.Web.UI.WebControls.Label / NATO HER ZAMANKİNDEN DAHA MI GÜÇLÜ? / NATO HER ZAMANKİNDEN DAHA MI GÜÇLÜ? / hamaset.com.tr

17 Şubat 2025 Pazartesi

Çeviren:Haber Merkezi |

Batı’nın küresel liderliğini koruyabilmesi için güçlü bir savunma stratejisinin sürdürülebilir olması gerekiyor.

NATO HER ZAMANKİNDEN DAHA MI GÜÇLÜ? / hamaset.com.tr

Yazar: James Jay Carafano

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

Akıllı Bombalar: Askeri, Savunma ve Ulusal Güvenlik – Putin'in En Kötü Kâbusu mu?

Öncelikle, NATO bugün Soğuk Savaş’ın büyük bir bölümünde olduğundan daha iyi durumda. Avrupalılar, transatlantik topluluğun kendini savunma kabiliyeti konusunda endişelenmek yerine, 21. yüzyıla ilerlerken Putin’in Rusya’sına karşı siyasi ve askeri avantajlarını nasıl koruyacakları konusunda ciddileşmeye başlamalıdır.

Tanrı En Büyük Taburların Yanındadır

Askeri gücün değeri, her zaman düşmanınkine kıyasla belirlenir. Bugün NATO, Soğuk Savaş döneminde olduğundan daha iyi bir konumda bulunuyor. O dönemde ittifak, savunma için çok daha fazla harcama yapıyor ve Napolyon’u bile korkutacak kadar büyük ordulara sahipti. Ancak NATO, günümüzde daha güçlü bir koalisyon oluşturmuşken, karşısında ekonomik ve askeri olarak çok daha zayıf bir Rusya var.

Soğuk Savaş döneminde NATO’nun cephe hattı, Batı Avrupa’nın kalbinde, Almanya’nın ortasında yer alıyordu. Ancak günümüzde ittifak, çok daha fazla stratejik derinliğe sahip ve NATO’nun derin saldırı unsurları, Rus topraklarının iç kesimlerine ulaşmaya çok daha yakın.

Putin, Sovyetler Birliği dönemindeki gibi orta saha çizgisinde bir savaş başlatmak yerine, Avrupa’yı kendi sınır bölgelerinden işgal etmek zorunda kalacaktır. Soğuk Savaş dönemine kıyasla çok daha geniş bir cepheyle karşı karşıya. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımıyla birlikte, Rusya artık görmezden gelemeyeceği binlerce kilometrelik yeni bir kanada sahip oldu.

O dönemde Rusya, Baltık Denizi’nde bir tehdit oluşturuyor ve Karadeniz’in büyük bölümünü kontrol ediyordu. Ancak günümüzde Baltık Denizi neredeyse tamamen bir NATO gölüne dönüşmüş durumda ve Rus ordusu, Karadeniz’in büyük bir kısmından geri püskürtüldü.

 

NATO’ya yönelik herhangi bir Rus saldırısı, Ukrayna’yı da hesaba katmak zorundadır.

Ukrayna’nın NATO üyesi olup olmaması bu gerçeği değiştirmez. Hiçbir Rus ordusu NATO’yu vuramaz ve aynı zamanda Ukrayna’ya dokunmadan ilerleyemez. Bugün Baltık ülkelerine yapılacak bir saldırı, Rus kuvvetlerinin her iki kanadında da yetenekli düşmanlarla karşı karşıya kalacağı bir ölüm vadisine girmek anlamına gelir.

 

Polonya, kritik bir cephe ülkesi olarak kendi topraklarını savunabilecek güçlü bir ordu kurmaya kararlı.

Romanya ise doğu kanadını desteklemek için daha yetenekli bir ordu inşa ediyor. Günümüz itibarıyla NATO, Rusya’ya kıyasla askerî açıdan daha avantajlı bir konumdadır.

Son olarak, ABD’nin stratejik nükleer şemsiyesinin güçlendirilmesi ve sürdürülmesi için her iki siyasi partiden de destek bulunmaktadır. Bu durum, NATO’nun güçlü bir konvansiyonel caydırıcılığa sahip olması hâlinde ittifakın stratejik duruşunu ölçülemeyecek kadar iyileştirir.

Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, konvansiyonel bir savaşı kazanamıyorsanız nükleer bir savaş başlatmamanız gerektiğini açıkça gösterdi. Putin, NATO’nun konvansiyonel güçlerini yenemeyeceğini anladıkça, Rus kuvvetlerinin kendi topraklarında kalma olasılığı da artacaktır.

NATO 2.0

NATO, Ukrayna’nın işgaline bir yanıt olarak, farkında olmadan önemli bir strateji değişikliğine gitti. Daha önce, Putin’i Madde V’i test etmemesi için caydırmaya yönelik bir strateji izlerken, günümüzde yalnızca hızlı bir savaşı değil, ittifaka karşı herhangi bir savaşı kazanmasını bile imkânsız hâle getiren bir caydırıcılık stratejisine geçti.

Şimdi ittifakın görevi, bu avantajı zaman içinde sürdürmek, konvansiyonel caydırıcılığı kabul edilebilir maliyetlerle yeniden tesis etmek ve korumaktır. Bunun gerçekleşeceğini öngörmek mümkündür.

 Öncelikle ABD Başkanı Donald Trump, Avrupalıların savunma konusunda gevşemesine izin vermeyecektir. Avrupa’yı terk etmeyeceği gibi, güvenliği tamamen bedavaya sunma politikasına da geri dönmeyecektir. Bunun yerine, Avrupalıları doğru olanı yapmaya zorlayan bir yaklaşım benimseyecektir.

Avrupa’nın doğru olanı yapması için ikinci bir neden daha var: Batı’nın küresel liderliğini koruyabilmesi için güçlü bir savunma stratejisinin sürdürülebilir olması gerekiyor.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı, NATO’nun gelecekte ihtiyaç duyacağı savunma stratejileri konusunda önemli dersler sunmaktadır.

İlk olarak, NATO’nun daha fazla derin saldırı unsuruna ihtiyacı olduğu açıktır.

İttifak, bir yıpratma savaşına girecek insan gücüne sahip değildir. Bunun yerine, işgalci bir ordunun büyük bir kısmı, NATO sınırlarını geçmeden önce imha edilmelidir. Avrupa, ABD ile iş birliği içinde güçlü bir derin saldırı kabiliyeti geliştirebilir.

Ukrayna’daki savaştan çıkarılması gereken bir diğer ders ise, Avrupa ülkelerinin nüfus merkezlerini ve kritik altyapılarını hava ve füze saldırılarına karşı koruyabilmesi gerektiğidir. ABD’nin müttefiklerine savunma harcamalarını artırmaları yönündeki telkinlerinin büyük bir kısmı, aslında kendi vatandaşlarını ve şehirlerini Ukrayna ve İsrail’de görülen türde saldırılardan korumaya yöneliktir.

Avrupa’nın, NATO’nun yeni cephe hattını desteklemek için güçlü bir kuzey-güney altyapısına ihtiyacı vardır.

Demiryolları, boru hatları, limanlar, otoyollar ve havaalanlarına yapılacak yatırımlar, Avrupa’nın ekonomik büyümesine katkı sağlayacağı gibi, askeri lojistik açısından da kritik bir rol oynayacaktır.

Avrupa, güçlü bir savunma sanayi altyapısına sahip olmalıdır. Çatışmaların gösterdiği en büyük eksikliklerden biri, kimsenin uzun süreli bir savaş için yeterli mühimmat üretmeye hazır olmamasıdır. Büyük ölçekli bir savaşta ihtiyaç duyulacak silah ve mühimmatın üretilmesi, etkili bir caydırıcılık stratejisinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Son olarak, NATO üyesi ülkelerin savunma harcamalarını sürdürebilmesi için ekonomik büyümenin desteklenmesi gerekmektedir. Daha az bürokratik düzenleme, büyüme yanlısı politikalar ve bol, uygun fiyatlı enerji kaynaklarına dayalı ciddi bir enerji politikası hem ekonomik refahı hem de askeri gücü artıracaktır.

NATO'nun Önümüzdeki Elli Yılı

Pek çok kişi, Ukrayna savaşının sonucunun NATO’nun geleceğini belirleyeceğine inanıyor. Ancak bu pek olası görünmüyor. Eğer bir anlaşma sağlanırsa, bu büyük ihtimalle ne Ukrayna’nın geleceğini güvence altına alacak ne de Putin’e savaş alanında kazanamadığı bir şeyi müzakere masasında verecektir.

NATO’nun geleceği, bundan sonra atacağı adımlara bağlı olacaktır. Eğer gerekli reformlar gerçekleştirilirse hem NATO hem de Ukrayna daha barışçıl ve müreffeh bir geleceğe sahip olacaktır.

Kaynak: 19FortyFive

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.