Yazar: Syed Nasir Hassan
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Avrasya'da kimliğini bulmaya çalışırken Batı ile ilişkileri hep pamuk ipliğine bağlı oldu. Türkiye'nin Batı'dan güvenlik ve ekonomik güvencelere, Doğu'da ise lider Müslüman ülke olarak ilgi odağı olmaya ihtiyacı vardı. Ancak 7 Ekim 2023'ten sonra Ankara'nın doğu ittifaklarında, jeopolitik devler Rusya ve Çin'in beşiğinde konumunu güvence altına almak için bir yol aradığı görülüyor.
Türkiye 7 Ekim’e kadar İsrail ile uzun süredir iyi ilişkileri olan az sayıdaki Müslüman ülke arasında yer alıyordu. Türkiye, Avrasya'daki konumu nedeniyle uzun süredir popülizm, batılı liberalizm, Müslüman dünyasının kahramanları ve jeopolitik karmaşıklıklar arasında sıkışmış bir ülkedir.
Son zamanlarda Türkiye, BRICS'in bir parçası olmaya istekli olduğunu göstererek Çin-Rus forumlarına dahil olmak için ikinci bir talepte bulundu. İlki birkaç ay önce Şanghay İş birliği Örgütü'nün (ŞİÖ) yıllık toplantısı sırasında yapılmıştı. Ankara BRICS'e teklif veren ilk NATO müttefiki oldu ve bloğun Ekim ayında Rusya'da yapılacak zirvede bu talebi değerlendirmesi bekleniyor.
Ankara'nın AB'ye katılımı uzun süredir durmuş durumda. Ankara 1987 yılında o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik başvurusunda bulunmuş ve 1999 yılında AB'ye katılmaya uygun olduğu ilan edilmişti. Ancak o tarihten bu yana kayda değer bir ilerleme sağlanamadı.
Avrupa Parlamentosu 2023 yılında, Türkiye rotasını değiştirmedikçe Ankara'nın katılım sürecini devam ettiremeyeceğini belirten bir karar kabul etti. Hayal kırıklığına uğrayan Erdoğan AB'den ayrılmakla tehdit etti.
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Türkiye'nin Mısır, Suudi Arabistan ve İran ile gerilen tarihi bağlarını onarmak için adımlar attığını gördük. Bu, dünyanın geri kalanıyla diplomatik seçeneklerini açması gerektiğini fark etmesinin ardından gerçekleşti.
Öte yandan Batı ve AB, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş ve Avrupa'nın artan enerji ihtiyacı nedeniyle Ankara'yı kaybetmeyi göze alamaz.
2023 yılında Türkiye, AB'nin dünya ile toplam mal ticaretinin yüzde 4,1'ini temsil ederek AB'nin 5. büyük ticaret ortağı oldu. Rusya'nın ihracatı yaptırımlar altındayken, Türkiye önemli bir gaz ve enerji kaynağı olmaya devam etmektedir. Benzer şekilde Ankara'nın coğrafi önemi de göz ardı edilemez. Ülke kıtalar arasında coğrafi bir kavşak; Doğu'nun Batı ile buluştuğu yer. Türkiye'nin Doğu'ya (Rusya ve Çin) yönelmesi, Batı için jeopolitik bir gerileme ve Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nin (BRI), Yeni İpek Yolu'nun gerçekleşmesi anlamına gelebilir.
Bu arada, Türkiye'nin NATO'daki rolü, Rusya ve Çin'in kapısına yakın bir müttefik ülke olarak önemini korumaktadır. Ankara NATO'ya 1952'de, blok kurulduktan sadece üç yıl sonra katıldı; Batı'nın hırslarına ve transatlantik ittifaka sağlam bir destek sözü verdi. Ancak son dönemde önceliklerini değiştirme konusundaki istekliliği Ankara'yı güvenilmez bir müttefik haline getirebilir.
NATO ve Batı'nın Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya'ya uyguladığı yaptırımlara rağmen Ankara Moskova ile savunma bağları kurmaya devam ediyor. Yakın zamanda Moskova'dan S-400 savunma sistemi satın alınması bunun bir örneği. Buna karşılık ABD'den de F-16 jetleri satın almak istiyor. İki ülke kısa süre önce 40 adet F-16 jeti için bir anlaşma imzaladı. Anlaşma zaten yıllardır erteleniyordu.
BRICS, Ankara'nın NATO'daki mevcut rolünü önemli ölçüde tehlikeye atacak ve Türkiye NATO için bir müttefik olmaktan çıkıp bir tehdit haline geleceği için transatlantik ittifak üyeliğini kaybedebilir.
NATO'dan ayrılması, zaten zayıf olan AB'ye dahil olma şansını azaltacak ve Kürt ayrılıkçılığı konusunda Batı'nın ayrılıkçı grupları desteklemesi nedeniyle zor durumda kalmasına neden olacaktır.
BRICS'e dahil olmak Ankara'ya bir miktar ekonomik fayda sağlayabilir ancak NATO'nunkine benzer güvenlik güvenceleri veremez. Ankara, tek amacı yakın ekonomik bağlar kurmak ve dolarsızlaşma yoluyla Batı'ya meydan okumak olan bir bloğu seçmenin önemli stratejik ve jeopolitik maliyetine katlanmak zorunda kalacaktır.
Ankara'nın tarihi tercihleri artık kök salmış ve onu Batı'ya bağımlı hale getirmiştir. Erdoğan kendisini ne kadar sert bir adam olarak gösterse de ülke Batı'ya bağlı kalmaya devam ediyor. Ankara'nın Batı karşıtı söylemi Doğu bloklarına girmesini sağlayabilir ancak stratejik ve askeri ihtiyaçlarını güvence altına alamaz.
BRICS, Çin-Rusya liderliğindeki diğer forumlar gibi, yapısal ve güvenilirlik sorunları olan gevşek kontrollü ittifaklar olmaya devam ediyor. Ankara'nın ittifakları çeşitlendirme arayışının, rekabetleri çeşitlendirmekle sonuçlanması oldukça olası. Ankara gruba katılmasa bile üye olma çabaları onu Avrupa’nın gözünde güvenilmez bir müttefik kılabilir.
Kaynak: Middle East Monitor
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.