Sorular: Natalie Sauer- Cevaplar: Scott Lucas
Çeviri: M. Hulusi Cengiz
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, ülkenin dışişleri bakanı ve diğer yetkilileri taşıyan bir helikopter 19 Mayıs Pazar günü İran'ın kuzeybatısındaki dağlık bölgede düştü. Yoğun sis ve şiddetli yağmur altında bir kurtarma operasyonu başlatıldı. Pazartesi günü, arama kurtarma ekipleri kaza bölgesine ulaştı ve "helikopterdekilerin hayatta olduğuna dair hiçbir işaret bulamadı".
Reisi ve dışişleri bakanının ölümü İran siyasetini sarsmış durumda. Reisi kimdi? Şimdi ne olacak? Ve onun ölümü ülkede ve ötesinde istikrar için ne anlama gelebilir? University College Dublin'de Orta Doğu uzmanı olan ve uzun yıllardır Orta Doğu'daki gerilimler hakkında yazan Scott Lucas yaşanan kaza sonrası kritik soruları cevaplandırdı.
İbrahim Reisi kimdir?
Reisi, İran'ın eski dini lideri (ülkenin en yüksek otoritesi) Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin sadık bir hizmetkârıydı. 1980'lerde yargı sisteminde yükselen Reisi 1988'de İran'ın Irak'la savaşının sonunda binlerce tutukluya idam cezası veren "ölüm komitesi "nin bir üyesi olarak öne çıkmıştı.
Ölüm cezasına çarptırılanların sayısı tam olarak bilinmiyor. Ancak insan hakları grupları, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak nitelendirilen bu olayda yaklaşık 5 bin kadın ve erkeğin idam edildiğini tahmin ediyor. Reisi ölüm cezalarındaki rolünü reddetti, ancak Humeyni'nin dini bir hükmü nedeniyle bu cezaların haklı olduğunu da söyledi.
Ayrıca Adalet Sistemleri Bakan Yardımcısı, Başsavcı ve ardından Adalet Bakanı olarak görev yaptı. Yolsuzluğa karşı sert bir lider imajı çizerken aynı zamanda rejim muhaliflerini tasfiye etmek için de çalıştı. Ayrıca 2016 yılında on milyarlarca ABD dolarını kontrol eden Astan Quds Razavi dini vakfını denetlemek üzere dini lider tarafından atandı.
Haziran 2021'de İran'da yapılan seçimlerde Reisi cumhurbaşkanı seçilerek liderliği tekrar devam ettirdi. Sonuç büyük bir sürpriz olmadı. Reisi, mevcut dini lider Ayetullah Ali Hamaney'in adayı olarak görülüyordu ve dini kurum onun seçilmesini teşvik etmek ve rakiplerini engellemek için harekete geçti.
Reisi'nin ölümü rejim için ne kadar büyük bir darbe oldu?
Raisi, Hamaney'e sadık biri olarak görülüyordu ve sık sık günah keçisi rolünü üstlenerek dini liderin eleştirilerden kaçınmasına yardımcı oluyordu. Bu sadaktli davranışı nedeniyle, İran'ın siyasi sistemindeki pek çok kişi tarafından sıra dışı ve hatta zayıf görülmesine rağmen, Raisi'nin adı dini liderin olası halefi olarak anılıyordu.
Ancak Reisi'nin kaybı kendi başına İran sistemi üzerinde çok az etkiye sahip. Reisi büyük ölçüde Dini Lider, Devrim Muhafızları ve sertlik yanlılarının isteklerini temsil eden bir yer tutucuydu.
İran rejimi içinde en az kavgayla Reisi'nin yerini almak, reformistlerin ve merkezcilerin dışlanmasını sürdürmek ve herhangi bir protestoyu bastırmak asıl sorundu.
Kazanın ardından Hamaney İranlılara "ülkenin işleyişinde herhangi bir aksama olmayacağı" güvencesini verdi. Peki bu iddia ne kadar doğru?
Dini liderin açıklaması, İran'da 2009 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tartışmalı sonuçlarının ardından ülke çapında patlak veren protestolar göz önünde bulundurulduğunda, İranlılara "işlerin aksamaması" yönünde bir çağrı olarak anlaşılabilir.
O dönemde görevde olan cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, pek çok kişinin beklentilerinin aksine seçimin galibi ilan edilmişti. Bunu yaygın bir huzursuzluk izledi ve binlerce insan keyfi olarak tutuklandı ve düzinelercesi sokaklarda öldürüldü ya da gözaltında öldü.
Hamaney'in söylemi, İran'ın karşı karşıya olduğu ciddi ekonomik sorunlar ve bölgesel gerilimlere rağmen "her şey yolunda" şeklinde bir ilan niteliğindedir. İran ekonomisi, kötü yönetim ve yaptırımların etkisiyle uzun yıllardır kötü bir durumda. Para birimi son beş yılda %93 oranında değer kaybederek tarihi düşük seviyelere geriledi. Resmi enflasyon oranı %40'ın üzerinde, ancak gayri resmi rakamlar çok daha yüksek. Özellikle genç nesilde işsizlik oranı yüksek.
Rejim, protestoları gözaltı ve sindirme yoluyla bastırmaya devam ediyor ancak reform talepleri hala yaygın. Bu talepler, özellikle zorunlu başörtüsü uygulamasına karşı olmak üzere kamuoyunun eleştirileriyle birlikte artmaktadır. İranlı yetkililer, reformcuları yanı sıra merkezcileri de bastırmaya çalıştılar, ancak bu çabalar eski cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin de eleştirileriyle karşı karşıya kaldı.
Reisi'nin yerine kim geçecek?
İran anayasasına göre, cumhurbaşkanının görevi başında ölmesi durumunda, dini liderin onayıyla cumhurbaşkanı birinci yardımcısı 50 gün boyunca görevi devralır. Bu süre sonunda yeni bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapılır. Hamaney, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Mokhber'in seçimler yapılana kadar ülkenin cumhurbaşkanı vekili olarak görev yapacağını teyit etti.
Süreç, standart prosedürün hızlandırılmış bir versiyonu olacak ve 12 üyeli muhafız konseyi tüm adayları inceleyerek uygun görülmeyenleri diskalifiye edecek. Bu durum, sertlik yanlısı ve muhafazakârlar arasında bir yarış olmasını sağlayacak ve yüksek profilli merkezci veya reformcu adayların önünü kesecektir.
Hükümet içindeki farklı gruplar, dini liderin gözüne girebilmek için manevralar yapacaktır. Reisi'nin koltuğa oturması, muhafazakârları bir kenara iterek rejim genelinde sertlik yanlılarının yükselişine işaret etti. Ancak şu anda net bir sertlik yanlısı favori bulunmuyor.
Bu arada, meclis başkanı ve eski cumhurbaşkanı adayı Muhammed Kalibaf en muhtemel muhafazakâr aday olabilir. Kendisi 25 yıldır İran siyasetinin ön saflarında yer alıyor. Ancak iki cumhurbaşkanlığı kampanyasında da başarısız oldu ve pek çok sertlik yanlısı tarafından kabul görmüyor.
Reisi'nin ölümü Orta Doğu ve ötesinde istikrar için ne anlama gelebilir?
Rejim, iktidar dengelerini yeniden düzenlerken daha fazla kargaşa çıkmasını önlemek isteyecektir. Buna, Tahran'ın durumunu dünyaya tanıtmada ve Batı yaptırımlarının etkisini hafifletmenin yollarını bulmada önemli bir rol oynayan dışişleri bakanlığı dahildir.
Gazze'deki savaş ve Başbakan Benjamin Netanyahu ile ilgili ciddi iç gerilimlerle boğuşan İsrail'in, Tahran'ın Suriye'deki komutanlarına ve Lübnan'daki Hizbullah yetkililerine yönelik suikastlar gibi İran'ın çıkarlarını hedef alan saldırılara geri dönüp dönmeyeceği ise açık bir soru olarak duruyor.
Kaynak: The Conversation
Scott Lucas: 1979'dan bu yana profesyonel bir gazeteci olan Profesör Lucas, İran, Türkiye, Suriye ve daha geniş Orta Doğu'nun yanı sıra ABD dış politikasına ilişkin günlük haber ve analizlerde önde gelen bir web sitesi olan EA WorldView'in kurucusu ve editörüdür.
Natalie Sauer: The Conversation İngilizce bölümü şefi.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir