SUUDİ ARABİSTAN ÜZERİNDEN EMPERYAL OYUNLAR

System.Web.UI.WebControls.Label / SUUDİ ARABİSTAN ÜZERİNDEN EMPERYAL OYUNLAR / SUUDİ ARABİSTAN ÜZERİNDEN EMPERYAL OYUNLAR / hamaset.com.tr

24 Şubat 2025 Pazartesi

Çeviren:Haber Merkezi |

Kırılgan ateşkesin üzerinden bir ay geçmesine rağmen Gazzeliler, şiddete kısa bir süre ara verildiğini, İsrailli rehinelerin ve hapisteki Filistinlilerin serbest bırakılmaya devam ettiğini görüyor.

SUUDİ ARABİSTAN ÜZERİNDEN EMPERYAL OYUNLAR / hamaset.com.tr

 

Yazarlar: Steven Simon ve Adam Weinstein

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

Ancak Gazze'nin geleceğine ilişkin tartışmalar, Gazzelilerin sahada karşılaştıkları günlük gerçeklerden ziyade, devam eden krizde çıkarı olan devletlerin gündemlerini yansıtıyor.

Ateşkes başladıktan sonra Gazze manşetlerden düştü. Ancak Trump, ABD'nin Gazze'yi işgal edeceğini, sakinlerini başka yerlere yerleştireceğini ve burayı “Ortadoğu'nun Rivierası”na dönüştüreceğini açıklayarak tartışmayı yeniden alevlendirdi.

Daha geçen hafta, “Orayı alacağız,” diye ilan etti. “Orayı elimizde tutacağız.”

Bu, İsrail hükümetinin bile başarabileceğine inanmadığı bir sonuçtu. Savaşın başlarında Mısır ve Ürdün'ün bazı Gazzeli mültecileri kabul edebileceği fikrini ortaya atmış olsa da Başbakan Benjamin Netanyahu başkanlığındaki hükümet, IDF'nin tünelleri haritalandırmasını ve imha etmesini kolaylaştırmak, kalan Hamas savaşçılarına saldırılar düzenlemek için nüfusun büyük kesimlerini yerleşim bölgesi içinde hareket ettirerek Filistinliler için bir iç göç politikasında karar kıldı.

Trump sadede geldi. Hamas Gazze'den temizlenecekse herkes gitmeliydi. Artık köstebek oyunu oynanmayacaktı. Trump'ın sözleri, Netanyahu'ya Gazze'ye yönelik önce bombala, sonra planla yaklaşımında eksik olan uygun bir “ertesi gün” planı sundu. Trump'ın, Filistinlilerin acılarını dindirmek için tek uygulanabilir yolun toptan transfer olduğunu söylemesi, aldatıcı bir kurnazlıktı.

Filistin diasporasına bir yenisinin eklenmesi ihtimalinden tiksinenler için Trump'ın bu hamlesinin asıl zararı, gerçeğe dönüşecek olması değil, dikkatleri gerçek bir savaş sonrası stratejisi geliştirme çabalarından başka yöne çekmiş olmasıdır. Yoksa öyle mi oldu?

Belki de Profesör Gregory Gause'un kısa süre önce savunduğu gibi, Trump'ın tehdidi farklı bir amaca hizmet ediyordu. Trump, Filistinlileri Gazze'den çıkarmayı önererek Körfez Arap ülkelerine -özellikle de Suudi Arabistan'a- Gazze'nin yeniden inşasını finanse etmeleri ve İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeleri için baskı yapmak amacıyla kasıtlı olarak provokatif bir hamle yapıyordu.

Gause'a göre, böyle bir hamle Netanyahu'nun 2020'de Batı Şeria'nın bir kısmını ilhak etme tehdidini yansıtıyordu. Bu durum, nihayetinde BAE'nin ilhak planını durdurması karşılığında İsrail ile ilişkilerini kısmen normalleştirmesine yol açmıştı.

Trump'ın stratejisinin gerçekten bu olup olmadığı, kapsamlı bir barış anlaşması bir yana, Gazze'nin yeniden inşasının -ve bir an önce başlamasının- anlamlı bir müzakere ya da çatışmanın sürdürülebilir bir şekilde sona erdirilmesi için elzem olduğu gerçeğinden daha az önemlidir. Daha da temelde, insani bir felaketin ve Filistin toplumunun çok kuşaklı bozulmasının önlenmesi için elzemdir.

Birçok Gazzeli, Hamas'ı yolsuzluk yaptığı ya da etkisiz olduğu gerekçesiyle eleştirse de, İsrail'e karşı silahlı mücadeleyi büyük ölçüde desteklemiş ve Filistin'in eninde sonunda zafer kazanacağına dair samimi bir inancı benimsemiştir. Gazze'nin toptan yok edilmesi, artık kaybedecek çok az şeyleri kaldığını düşünen Gazzeliler arasında bu maksimalist zihniyeti güçlendirme riski taşımaktadır.

Gazze'nin mevcut sefalet ve yıkım içinde kalmasına izin vermek büyük bir hata olacaktır. Ancak İsrail için bu muhtemelen bir sorun değildir. Gazzelilerin doğrudan kendi topraklarına girmesini engelleyebilir ve giriş limanlarını sıkı bir şekilde kontrol altında tutabilir. Hamas bir dereceye kadar yeniden yapılanabilir. Ancak Tanrı, başını korkulukların üzerine çıkaran lidere yardımcı olsun.

Ayrıca, pek çok İsrailli de Gazzelilerin kaybedecek pek bir şey kalmadığını ve nihai zafere giden tek yolun silahlı çatışma olduğunu düşünüyor olabilir.

Ancak Gazze'ye yakın bir Arap devletini yönetiyorsanız, son savaşla radikalleşen ve intikam almaya hevesli bazı Gazzelilerin kazandan kaçarak şehirlerinize sığınmasını beklemelisiniz. Mısır, yaklaşık 20 yıl boyunca bu sorunla karşı karşıya kaldı ve bu süreçte bir başkanını suikast sonucu kaybetti. Ürdün 1970-1971'de, Lübnan ise 1970'lerin ortalarından itibaren bu durumdan muzdarip oldu. Amerika'nın 11 Eylül saldırısının ardından 2000'li yılların başında sıra Suudilere geldi. Dolayısıyla Gazze'nin yeniden inşası, komşu devletlerin siyasi ve sosyal istikrarına yapılan önemli bir yatırımdır.

Suudiler özellikle kırılgan durumda.

Çünkü Veliaht Prens'in 2030 planı- Krallığın küresel entegrasyon ve bölgesel liderliğe yönelik iddialı bir hamlesi- istikrarlı bir güvenlik ortamına bağlıdır. Veliaht Prens'in siyasi bekası da muhtemelen kendi ülkesindeki sivil düzenin korunmasına bağlıdır.

Bununla birlikte, Suudilerin menfaati de potansiyel olarak olumludur. Gazze'de bir felaketi engellemek için yapıcı bir müdahalede bulunmak, Muhammed bin Selman'ın içeride ve dışarıda liderlik rolü iddiasının altını çizecektir. Mısır'ın şimdiden kendi yeniden inşa önerisini ortaya koymasına neden olan 4 Mart'taki Arap Zirvesi, bu iddiayı gerçekleştirmek için ideal bir ortam sağlayacaktır.

Suudilerin, İsrail'le normalleşme ve Gazze'nin yeniden inşasına katılım için İsrail'in Filistinliler için siyasi bir ufuk taahhüdünde bulunması gerektiği yönündeki taleplerini geri çekmeleri ya da gizlemeleri gerekirken, İsrailliler de bir ateşkes anlaşmasını tamamlamak zorunda kalacaktır. Suudi Arabistan da dâhil olmak üzere hiç kimse, İsrail'in savaş operasyonları devam ederken yeniden inşaya girişmeyecektir. Dolayısıyla, Suudi Arabistan'ın cesur bir teklifle işe başlaması, İsrail'i çatışmalara son verdiğini ilan etmeye zorlayacaktır.

Birleşik Arap Emirlikleri'nin ABD Büyükelçisi Yousef Otaiba, BAE'nin Trump'ın Gazze planına tepkisine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, bunun “zor” olduğunu belirtti ve işlerin nereye varacağını bilmediğini sözlerine ekledi. Yaygın olarak paylaşılan ve montajlanan bir klipte Otaiba'nın Trump'ın Gazze planını tek seçenek olarak onayladığı izlenimi yaratılmıştı. Ancak orijinal görüntülerde Otaiba'nın, Trump'ın belirsizliğini koruyan daha geniş kapsamlı Orta Doğu planına atıfta bulunduğu açıktı.

Ülkenin ulusal haber ajansına göre, BAE Başkanı Muhammed bin Zayid El Nahyan, sözlerinin ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio'ya Abu Dabi'nin “Filistin halkını topraklarından sürmeye yönelik her türlü girişimi reddettiğini” söyledi.

Bununla birlikte, daha iştah açıcı başka teklifler neredeydi?

Hiçbiri yok. Çünkü İsrailliler en başından beri Gazze'nin yeniden inşasında rol almayı reddetti. Suudiler ise en azından İsrail'in Filistin devletine yönelik somut adımlar atması talebinin arkasına saklandı ki bu da İsrail hükümetinin kesinlikle reddettiği bir sonuçtu.

Dolayısıyla, bu noktada, Suudiler potansiyel olarak etkili ve teoride harekete geçmeye teşvik edilmiş tek aktördür.

 

Kaynak: Responsible Statecraft

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.